Langston Hughes’ın şiirinden bir parça ile merhaba.
Uzun bir zaman geçtiğinin farkındayım. Ama bayram dönüşü işler anlayamadığım şekilde hızlanınca, ben de ofiste nefes alamaz hale gelip de eve kendimi zor atınca… Akşamları yaptığım tek şey içki-sigara (evet ne yazık ki! düzenli olarak neredeyse 2 aydır tek tük içiyordum halbuki!) ve DVD oldu.
Nasılım?
İşte yukarıdaki gibi:) “Hayat güzeldir, Şarap gibi güzeldir.” diyor ya. Öyle işte. Bu ara Kırmızı veya Jack’le birlikte değişik akşamları paylaşıyor ve kendimi gerçekten de iyi hissediyorum. Ankara’ya geldiğimden beri evdeyim. Ama yine de iyiyim:)
İnsanın en yakın 2 dostundan biri İstanbul’da olunca, o şehre gittiğinde gidenle; burada kaldığında da kalanla vakit geçiriyor haliyle! İstanbul’da Ayşegülüm Sultanımla onun malikanesinde, Wok tava alması şerefine ilk Chineese yemeğini pişirdim mutfağında. Bebek sahili bizim evlere taksi ile 5 dakikalık mesafede. Durum böyleyken, sıkça Bebek sahilinde kendimizi Boğaziçi Bebek Kahve’ye atar olduk. Eskiden Bebek Kahvesi “in” mekandı bizim için. Şimdi Boğaziçi Bebek Kahve yeni mekan oldu.
Nişantaşı Kız Lisesi yıllarından arkadaşım Ebru ile Hisar’da Sade Kahve’de yaptığımız kahvaltı bir yana, aradan geçen onca senenin bize neler yaptığını konuşurken aldığım keyif, hüzün, sıkıntı üçlemesi o gün yetti bana akşama dek! Hülya’cımı gördüm, bir kahvenin kırk yıllık hatırına ortak olduk yine yıllar sonra. Bu İstanbul meselesi hoşuma gidiyor bir çok yönden. Bu sayede uzunca zamandır yüz yüze görüşemediğimiz, ya da bir şekilde buradan ya da maillerle tanışıp yine bir araya gelememiş olduğum arkadaşlarımla sıkça görüşme imkanı yaratıyorum.
Bu seyahatin görülmesi gerekeni diye not aldığım Body Worlds Sergisi ise iyi ki gittim dediğim, ve anlata anlata bitiremediğim bir etkinlik oldu. Herkesin görmesini isterim. Nasıl bir konsepti olduğunu sayfasından ayrıntılı okuyabilirsiniz. Oldukça ilginç, adına Plastinasyon dediği bir yöntemle Dr. Gunther von Hagens tarafından ölümden sonraki bedenler halkın insan bedenini hiç görmediği bir biçimde görmesine olanak tanımış. Plastinat olarak adlandırdığı bu bedenler, harikulade anatomik figürler. Bunların yanı sıra sergide tüm iç organlarımız, üreme sistemleri, kemikler, kan damar ve hücreleri de sergilenmekte ve haklarında enteresan bilgiler verilmekte:
Mesela bir yetişkinin ağırlığının % 60’ından fazlası suymuş. Gerçi ben bunu yaklaşık 1 ay önce kadar geçireceğim bir minik müdahale öncesinde anlamış bulunmuştum:) Sindirim sistemim ile ilgili yaşadığım sıkıntıdan ötürü tanı konması sebebiyle yapılması gereken bir işlem öncesi 4 gün sıvı diyeti uygulayıp, içimde ne varsa boşaltmamı sağlayan ilaçlar almıştım! İşlem öncesi sabah tartıldığımda bulunduğum kilodan tam 4 kg. eksiktim!! İnanamamıştım!
Mesela bir insan vücudunun yağlı yiyecekleri sindirmesi 6 saat sürerken, karbonhidratlı yiyecekleri sindirme süresi sadece 2 saatmiş! Bu sebeple yağlı yiyeceklerden zaten uzak duran ben, artık şimdiki durum sebebiyle iyice çıkardım hayatımdan.
Mesela insan vücudunda neredeyse 96.500 km. kan damarı bulunuyormuş!
Bu sergi ben NYC’de iken Seaport’ta gördüğüm, sonra giderim dediğim gidemediğim Bodies sergisinin benzeri. Dr. Roy Glover’ın direktörlüğünde yapılan bu diğer sergide bedenlerin hazırlanma süreci biraz daha farklı sanırım İstanbul’daki sergiden.
Sonbahar geldiğini iyice hissettirdi bana son günlerimde İstanbul’da. Ankara nispeten daha ılık şimdilik. Ben ve leylek argümanım fena dengeliyiz. Bu ay buradayım hayırlısıyla. Ekim ve Kasım’da planlı seyahatler yine beni bekler. Yok, bu defa İstanbul’a değil. Beklesin biraz İstanbul. Özlesin beni:)
Geçenlerde Melis Alphan’ın şu yazısı beni dağıttı! Diyecek hiçbir şeyim yok ne yazık ki. Ne güzel bir ilişki, nasıl bir aşkmış aralarındaki. Benim hiç sahip olamadığım..
Bir de Ankara’nın en sevdiği grup ANONİM, yeni sezonu bu hafta sonu Bursa’da vereceği konserle açıyor. 25 Eylül Cumartesi ise klasik mekanlarında, Manhattan’da olacaklar. 15 yeni parça eklemişler repertuvarlarına ve çoğu harika rock parçaları. Hatta bir tanesi, ki iki ağır rock parçasının birbirine geçişi ile sahnede beğeninize sunulacak, muh-te-şem! 25’i akşamı Ankara’da yapacak daha iyi bir şey yok bence. Bu konsere gidilecek:)
Dilaaaarrrrrrrraaaaauuuuss,
Sergi sonrası, sigara paketini çıkıştaki kutuya atmayanlardansın galiba.:-)
Body Wrlds sergisini bende gezdim. O sergiden sonra hala sigara içebiliyorsan birşey diyemem vallahi…:-)
Biliyorum sigara içenler bu laflara çok bozuluyor ve çok kızıyorlar. “Ukala sana ne” dediklerini bile duyar gibi oluyorum ama kendimi tutamıyorum. Ciğerlerin hali nasıldı öyle.Kara sarı bir ciğer üzerinde binlerce siyah noktalar vs. görüntüsü bile iğrençti.
Hele karaciğere şekerle verdiğimiz zarar. Of ki oftu yani…:-) Herkesin mutlaka sergiyi görmesini isterim.
Dilarausum birgün Sigaraya büyük bir HAYIR demen dileğiyle.
arzu-acupofcaffein
Sevgili Dilara;
Ben de bir sigara içmeyen olarak Arzu’nun yorumlarına ve dileklerine yürekten katılıyorum … 🙂
İstanbul yarıyor sana sanırım 🙂
Ama Ankara yazılarını da özledim vallahi :))
Sevgiler
Gamze B.
o sergide sigara icen ve icmeyen ciger de gosteriliyor ama sen de adil gibi hic bahsetmiyorsun bundan canimcim:) ikinizi yanyana koyup dovecegim o olacak:) ne sigarasiymis bakiim bu her aksam her aksam…
brumendiussum:)
sigara paketi yoktu ki yanimda. inanmazsin ama hakikaten de tasimiyordum. cok azaltmistim, keyfe keder 1-2 tane. bazen haftada!
bu ara azittim, biliyorum. eski halime geri donecegim.
bu arada beni inan kapkara olmus ciger degil de, enteresan bir sekilde yaglanmis karaciger sasirtti. hem normalden daha buyuk hem de resmen bembeyaz yag ile kapliydi, iyyk..
*
Gamzecim,
Ankara yazilari da geliyor:) bu ara full of energy modundayim..
*
bezenim, canım benim.
ne mutlu ettin dun gece beni aramakla. 1 saate yakin konusmusuz. ozledim be, ozledim..5 yil olmus gelmeyeli:(
merak etme canim arkadasim, artik sigara gidici hayatimda. biliyorum.
İstanbul fotoğraflarına bittim, ben de gitmek istiyorum 🙁 senin çektiğin fotoğraflarla hasret gidereyim bari 🙂