* Özlemimizin her gün arttığı sıcak günler ve toprağımız için, eskilerden bir Kaş fotoğrafı*
Bu dünyada her şeye para ile sahip olunacağını sanan insanlar var hala. Çok para sahibi olmanın çok mutlu edeceğine inanan… Ne yazık ki gün geçtikçe bu duygu ile dolu bir sürü çocuk, genç de yetiştiriyor bu insanlar. Çevremde gördüğüm bazı örnekler beni inanılmaz derecede gelecek ile ilgili umutlandırırken, en az bir o kadarı da dehşete düşmeme sebep oluyor. Bir evladım yok. Olmaması bilinçli bir tercih, ki bunun nedenlerini defalarca anlatmak zorunda kalmaktan artık yorgun düştüm 🙂 Ama, bu yaşa dek gördüklerim ve edindiğim tecrübeler ışığında öğrendiğim ve defalarca anlatmaktan hiç sıkılmayacağım bir şey var kardeşlerime, minik biblo yeğenime; o da yaşamda sahip olduğunuz en güzel şeylerin aslında sizin maddi anlamda varlıklı olmanızla ilgili olmadığı…
Mesela arkanı kollayan, sana yanında olamayan ailenin yerine kol-kanat germeye çalışan, her fırsatta sana karşı dürüst davranan, seninle ağlayan, mutluluğuna, başarına seninle birlikte sevinebilen, hayallerine destek çıkan, ne olursa olsun senden vazgeçmeyen dostları para ile satın alamazsın! Alsan bile paran biterse onları da yanında bulamayabilirsin. Varlıkta ve yoklukta yanı başında olan dostların varsa dünyanın en mutlu insanlarından biri olduğunu unutma!
Her sabah yeni doğan güne uyanabilmek, sağlıklı hissetmek ve öyle de olmak, yeni kesilmiş çimenlerin kokusunu duyabilmek, denizin dalgasına dalıp gidebilmek için çok zengin, çok paralı olmana gerek yok! Zamanla bol paranın bile iyileştiremeyeceği hastalıklar, tedavi edemeyeceği arazlar olduğunu görünce; gözlerimle görebildiğim her bir güzellik için, bacaklarımla yürüyerek kat edebildiğim her bir metre, o sağlıklı bacaklarla dans edebildiğim her bir saniye için, tadını alarak yiyebildiğim her bir lokma için şükrederek mutlu olduğumda belki de en parasız, en yok zamanlarımı yaşıyordum.
Tüm kalbinizle birini sevmek…
Verdiğiniz sözleri tutabildiğiniz zaman ki gururun çok paraya sahip olmakla ilgisi yok! Başkalarını tek bir kuruş bile harcamadan davranışlarınız ve sözlerinizle mutlu edebilirsiniz.
Nasıl bir gün geçirirseniz geçirin dönüp dolaşıp gelebileceğiniz ve kendinizi huzurda bulacağınız bir yeriniz…
O yerde, ne yapmış olursanız olun elinizi sıkı sıkı tutabilecek bir hayat arkadaşınız varsa bence çok çok zenginsiniz demektir.
Arada e-posta yazarak nasıl bu kadar çok gezebildiğimize hayret eden, ne iş yaptığımız, hatta kaç para kazandığımız (!) ile gayet ilgili “enteresan” insanlara da “sabırla” açıklamaya çalıştığım gibi dünyayı gezen bir sürü insan çoğu zaman bunu cebinde yüz dolar bile olmadan yapıyor! Evet, inanın gerçek bu! Eğer tüm amacınız dünyayı gezmek ise, sizi mutlu ve tatmin edecek şey bu ise bunu yapabilmek için internetten bağış kampanyası başlatabilir, uçak yerine otostop ile seyahat edebilir, gittiğiniz yerlerde saatlik ücretle çalışabilir, otel yerine hostel ya da kamplarda kalabilirsiniz. Biz ise o kadar çok da değil, yılda en fazla iki defa yurt dışına çıkmayı planlıyor; promosyon biletleri takip ediyor ve aylar öncesinden alıyor, kalacak yer konusunda ise arkadaşlarımızla seyahatlere gittiğimizde kiraladığımız, otelden daha makul fiyata gelen evlerde kalıyoruz. Çocuğumuz yok. Borcumuz yok (Çok şükür). Öyle çok paralar kazanmıyoruz. Benim elimden gelir çok şükür, yemeklerimizi ağırlıklı olarak evde pişirip yiyoruz. Ama bu sebeplerden tercihlerimiz farklı ve bu tercihlerle mutlu olmayı seçtik, seçiyoruz.
Son dönemde ise ben koşabildiğim için çok özgür ve çok mutlu hissediyorum. Çok parayla, varlıkla, rengarenk ve çok pahalı kıyafet ve ayakkabılar ile koşulabildiğini sanan onca insana inat! Sağlıklı kalmak ve spor yapmak için binlerce lira ödeyip pek havalı spor salonlarına üye olunmadan yaşamanın anlamsız ve bayat olduğunu düşünen genç kızlarımıza inat! Tüm yollar, parklar benim halbuki. Yeter ki isteyeyim;)
Hep derim bir niyet, iki tercih önemsenmeli en çok.
Siz ne düşünüyorsunuz paranın satın alamayacağı güzellikler konusunda?
bayıldım ben bu yazıya :)) cidden!!! diyecek söz bulamadım. özellikle son zamanlarda insanların onu aldım, bunu giydim derdinden fenalıklar gelmişti bana. Bir de şöyle düşünüyorum ben her şeyi birilerine göstermek için yapıyoruz. “Ye kürküm ye” günümüzü ne de güzel özetliyor esasında…herkes birbirine çantasına/ayakkabısına/kıyafetine göre değer biçiyor
ne güzel yazmışsın , insanların en büyük merakı oldu bu para konusu..ne kadar kazandın , ne yaptın , ne yedin hepsi bir dert oluyor başkalarına.Tatil ile ilgili ise eskiden çok çok zordu gezmek , şimdi internet sağolsun, herşeyi kolaylaştırdı bizim için ; bazen yurtdışı tatilleri , yurtiçinde yaptığımız tatillerden bile daha ucuza geliyor..çocukla da geziliyor üstelik evet biraz zor ama engel değil 🙂 biz 3 senedir dere tepe geziyoruz oda bizimle hayatı öğreniyor.
Sevgili Tutku,
Büyük şehirlerde yaşayıp, tüketmenin günlük yaşamın bir parçası olduğu neredeyse yazılı olmayan bir kural halini almışken kolay değil tabi ki insanların bu davranışları. less is more anlayışı yaşadığımız ortamlarda ne saygı görüyor, ne anlaşılıyor! o sebeple buralardan gitmek hayalimi hiç kaybetmedim ben. burada başlayıp, gittiğim ufak memlekette sürdüreceğim inşallah less is more bakış açımı 🙂
*
Bengü merhaba,
Dediğim gibi gün geçtikçe daha da fazla bir baskı var! Instagram, bloglar başkalarının hayatlarına öykünmek konusunda çığır açan icatlar bir kısım insan için. dünyayı iyilik, güzellik, dostluk kurtaracak mal-mülk-paradan öte.. farkına vardığımızda çok geç olmasın dileğim 🙂