Kız Kardeşler İle Sicilya! Bölüm I

Tolucum-ben

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

15 yıldır tanırız birbirimizi. Bu zaman zarfında birlikte bir sürü şey yaşadık. Elbet güldük, çok eğlendik. Fakat onları benim seçilmiş “kız kardeşlerim” yapan şeyler ağırlıklı ihtiyaç anında, o Ankara’daki zor ve yalnız zamanlarımda hep yanı başımda bana destek olmaları olmuştur. Yıllar geçerken ya biri ya da diğeri ile yurt dışı maceralarına atılmış, hiç üçümüz bir arada bir seyahate çıkma şansı bulamamıştık. Bu defa şeytanın bacağını kırdık. Kararımızı yeni yıla girmeden önce verip, Sicilya’ya uçak biletlerimizi ve otel rezervasyonumuzu Aralık ayının sonuna doğru hallettikten sonra heyecanla Nisan ayının 27’sini beklemeye başladık.

Tolucum, Ayşegül Sultan ve ben 40’lı yaşlarımızı geride bırakmış üç kadınız. Güzel ve lezzetli yemekler tatmaktan, güzel şaraplar içmekten, tabana kuvvet yürümekten, fırsat bulduğumuz her durakta bir minik kahve, bir kadeh içki molası vermekten, anı yaşamak ve kıymetini bilerek şükretmekten müthiş keyif alıyoruz. Dolayısıyla Sicilya seyahatinde acele etmeden, elde valiz koştur koştur oradan oraya savrulmadan, illaki de “ne kadar yer görsek kardır” demeden bir güzel 4 gece 5 gün geçirmeye karar verdiğimizde 4 gecenin tamamını geçirmek için Taormina‘yı seçtik. Bir günümüzü Syracuse ve Ortigia, bir günümüzü Alcantara Gölü ve Etna Yanardağı tecrübesine, bir günümüzü de Taormina’nın tepesinde bulunan Castel Mola ve meşhur Godfather serisine plato olmuş Savoca ile Forza d’Agro köylerini görmeye ayırdık.

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Bölüm I, bu gezdiğimiz yerler ve hakkındaki düşüncelerimizi içerirken Bölüm II’nin tamamen Etna Yanardağı tecrübemize, Bölüm III’ün ise olmazsa olmazımız yeme-içme duraklarına ait olacağını belirterek artık başlıyorum anlatmaya 🙂

İstanbul’dan Sicilya’nın Catania şehrindeki Fontanarossa havaalanına uçuşumuz yaklaşık olarak 1 saat 50 dakika civarında sürdü. İner inmez ilk iş havaalanının hemen dışında bekleyen Etna Transport‘un gişesinden Taormina’ya ilk otobüse (Her saate çeyrek kalalarda otobüs var) 3 kişilik bilet almak oldu. Bilet fiyatı gişeden alırsanız kişi başı 7.50 euro, internetten alırsanız 8.20 euro. Normal şartlar altında 1 saat 25 dakika civarında süreceği öne sürülen yolculuğumuz ne yazık ki 2 saati buldu! Neredeyse adım başı durak var yol boyunca, şehirden çıkana dek de trafik ve her duraktan bir sürü yolcu biniyor falan. Son düzlükte artık sıkış tepiş bir halde idik ve kızlar en sonunda isyan edip dönüşü kesinlikle otobüs ile yapmayacaklarını belirttiler 🙂 Eğer ki, direkt olarak havaalanından Taormina merkeze tek vasıta yapmak ister, bir de hesaplı olsun derseniz otobüs ideal her şeye rağmen. Lakin, ben keyifli ve rahat bir şekilde gitmek istiyorum derseniz o zaman tercihiniz, ki bizim dönüş tercihimiz olan, tren kullanmak yönünde olmalı. Tren tercihinizde adımlarınız şu şekilde oluyor: Havaalanından taksi ile 8 ila 10 dakikada tren istasyonuna, oradan tren ile 50 dakikada Taormina tren istasyonuna ve istasyondan yine 3-5 dakikalık bir taksi yolculuğu ile Taormina merkeze.

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Taormina yüksek bir tepenin eteklerinde kurulu, denize doğru kademeli şekilde inen evleri ile büyülü bir manzaraya sahip çok sevimli minik bir kasaba. Her tarafından tarih fışkırıyor. Sokaklar daracık ve arnavut kaldırımlı.  Her evin penceresinden, balkonundan rengarenk çiçekler sarkıyor. Güzellik ve estetikle dopdolu. Her daim inanılmaz güzel öten kuşlarla birlikteydik. Sabah onların ötüşleri ile uyanıp, gece başka bir çeşit kuşların ötüşleri ile uyuduk! O kadar minicik şeylere; bir saksı çiçeğe, iki sarmaşığa, kuş seslerine gözlerimizden kalpler fışkırarak baktık durduk günler boyu! Zamanında birçok şair ve yazara ilham olmuş bu tatlı kasaba. Goethe, Steinbeck arada burada zaman geçirmişler ve D.H. Lawrance tam 3 yıl yaşamış!

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Kasabayı ortadan bölen, turistik caddesi Corso Umberto üzerinde, caddenin başında ve sonunda yer alan iki kapıdan biri olan Port Catania‘nın (Diğeri Port Messina) hemen dibindeki Hotel Del Corso‘da konakladık bu arada. Otelden, odamızdan (banyosu hariç, biraz revizyona ihtiyaç vardı), resepsiyondaki tatlı Grace’in her sorumuza cevap vermek için harcadığı çabadan, kahvaltımızdan, güler yüzlü çalışanlarından oldukça memnun kaldık. En önemlisi her şeyin merkezindeydik.

Taormina’da ziyaret edilecek kiliseler, Duomo, keyifli vakit geçirilecek meydan (Piazza IX Aprile), çeşme, antik tiyatro (Teatro Antico), manzaraya dalacağınız seyir terası/balkonlar ve kuş sesleri ile huzur bulacağınız nefis bir park (Public Garden) var. Bunların tümünü gezmek bir günlük iş. Bunların yanı sıra teleferik ile sahile inebilir, birbirinden renkli plajlarından (Yukarıdan pek fotojenik olan Isola Bella,  Mazzaro) denize girebilirsiniz. Corso Umberto üzerinde çok şeker dükkanlar, kafeler ve restoranlar var. Kasabanın 5 kilometre kadar tepesinde oldukça minik,16.4 kilometre karelik yüzölçümü ile bir kalenin surlarıyla çevrelenmiş minik bir yerleşim yeri daha var: Castelmola. Biz diğer çevre köyleri gezimizin başına buraya ekledik ve Taormina’ya tepeden bakma şansı yakaladık bu minik yerleşim yerinden.

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Syracuse ve Ortigia adasına tren ile gidiş-dönüş kişi başı 15’er euro ödedik. Rahat bir tren yolculuğu sonrasında çok görkemli bir şehre ulaştık. Benim bu seyahatimde en beğendiğim ve keyifli bir gün geçirdiğim yer Syracuse ve Ortigia oldu. Mesela bence Catania nefes almaktan bile kaçınılması gereken bir yer [Neden böyle düşünüyorsun demeyin zira hissiyatım, iç güdülerim bu yönde. Otobüs ile içinden çıkana dek nefret ettim şehirden resmen 🙂 Bu sebeple belki bir günümüzü de buraya ayırırız senaryosu sayemde çöpe gitti 🙂 Pişman falan da değiliz 🙂 ].

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Antik Yunan ve Roma tarihinden inanılmaz eserlere ev sahipliği yapan, bir nevi açık hava müzesi Syracuse, zamanında Cicero tarafından “The greatest Greek city and the most beautiful them all” olarak ifade edilmiş. Yani, tüm Yunan şehirleri arasında en ihtişamlı ve en güzel olanı. Bu arada bu şehir ünlü matematikçi ve mühendis Arşimet’in de doğduğu yer ve UNESCO Dünya Mirası listesinde. Syracuse tren istasyonundan şehir merkezine ve dahi Ortigia adasına gitmek için bir araç kullanmanıza gerek yok eğer bizim gibi yürümekten hoşlanıyorsanız. Biz sallana sallana, fotoğraf çeke çeke sanırım yarım saat sonunda Syracuse’yı Ortigia’ya bağlayan köprüden geçmiştik bile. Ortigia, Syracuse’un en eski ve tarihi bölümü. Apollon Tapınağı, Katedrali, elbet Duomo meydanı, Arethusa Çeşmesi, Maniace Kalesi gibi birbirinden güzel eserleri izlemenize olanak sağlıyor. Ama bizim için en güzel tarafı daracık sokaklarında çakırkeyif dolaştığımız ve birbirinden güzel fotoğraflar çekmemize olanak sağlayan doğal bir set ortamı yaratmış olmasıdır 🙂 Bu konuya detaylı olarak sonuncu bölümde yer vereceğim 🙂 Bu arada unutmadan, eğer Syracuse’da birkaç gün kalmalı bir program yaparsanız – ki biz bunu yapmamış olduğumuz için bir miktar hayıflandık doğrusu – ancak araba kiralayarak rahatça gezebileceğiniz şu önemli kasabalara da uğramayı ihmal etmeyin lütfen: Noto, Modica ve Ragusa.

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Gelelim kiraladığımız bir araba ve sevgili şöförümüz Amerigo sayesinde ziyaret etme şansı bulduğumuz, Godfather/BABA filminde serinin I, II ve III’ünde yer alan bazı sahnelere set olması sebebiyle pek bir meşhur olan ve yaklaşık 40-45 dakikada ulaşabileceğiniz iki kasabaya: Savoca ve Forza D’agro‘ya.

Savoca, 12. yy’da bir dağın tepesine kurulmuş, sakin ve sessiz bir Sicilya köyü. Çok kendi halinde aslında. Onu özel kılan ise yönetmen Francis Ford Coppola‘nın Baba filmi için – filmdeki aileye adını da veren –  Carleone kasabasını yeterince fotojenik bulmaması sebebiyle sahnelerin bir kısmını çekmek için bu köyü ve çevresini kullanması 🙂 Al Pacino’nun canlandırdığı Michael Carleone karakterinin saklanmak için geldiği ve burada evlendiği sahnelerin bazılarının çekiminin yapıldığı köy turist akınına uğramış durumda. Michael Carleone’nin evleneceği kızın babası ile oturup konuştuğu Bar Vitelli ise hala o zamanki haliyle duruyor ve bir sürü insan bu minicik barın içerisinde fotoğraf çekmek için birbirleriyle yarışıyor 🙂 Bir de Michael ve karısı Apollonia’nın nikahlarının kıyıldığı kilise de burada görülecek mekanlardan bir diğeri. Söylediklerine göre Coppola, tüm köye filmin çekimlerini burada yapmasına izin verdikleri ve ona ve ekibe gayet misafirperver davrandıkları için tüm köye arnavut kaldırımlı taşlar döşeyerek teşekkür etmiş.

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Forza D’agro ise Savoca’dan hemen sonra görülmesi gereken ikinci dağ başını duman almış köy [Şunu söylemeden geçemeyeceğim, ben bu kadar dik yokuşlu, dar, çift yönlü ve virajlı yolları başka bir yerde görmedim!! Taormina’da böyleydi. Birde bu dar, dik yokuşlardan turist otobüsleri de geçiyor!! Zaten karşıdan biri geliyor iken siz durup yol vermek zorundasınız. İnanılmazdı] Hepi topu 800 küsür kişilik nüfusu ile Forza D’agro‘yu özel kılan ise kiliselerinin, arnavut kaldırımlı yokuşlarının ve meydanının yine filmde birden fazla sahneye set olması. Çok sessiz, sokaklarında bizden başka kimseye rastlamadığımız, rastladıklarımızın da çoğunluğunun gayet yaşlı insanlar olduğu bir köy burası. Biz tam buradayken inanılmaz derecede soğudu hava ve kocaman karanlık bir sis bulutu kapladı üzerimizi. Bulunduğumuz yükseklikten bakınca 15 dakika önce gördüğümüz hiçbir şeyi göremedik. Çok acayip bir görüntü idi. Lakin burası da kendini bana hiç unutturmayacak bir tecrübe ile zihnime kazıyıverdi, ki bu tecrübe Bölüm III’de pek bir keyifle anlatılacak 🙂

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Son söz olarak kısaca şunlara değinmek isterim:

  • Bu anlattığım köylere, Etna Yanardağı ve çevresine alabileceğiniz bir sürü günlük tur mevcut. Her ikiside yaklaşık sabah 09.00 sularında başladı ve öğleden sonra 15.00 gibi sona ermiş oldu. Her ikisi için de 45-50 euro arasında değişen bir ücret ödemeniz gerekiyor.
  • Özellikle yaz aylarında gitmeyi düşünenler; Taormina plajları çok kalabalık ve hareketli oluyormuş. Denize girebileceğinizi düşünerek tedarikli gidin.
  • Mutlaka Savoca ve Forza D’agro’yu görün diye diretmem, lakin ben de kendi adıma görmesem de olur diye başladığım günün sonunda çok mutlu bir şekilde döndüm otele. Zira her yolculuk, her seyahat –minicik de olsa– hiç ummayacağınız şeyler gösteriyor, hissettiriyor, tattırıyor size 🙂
  • Taormina’da merkezde kalmanın çok faydasını gördük. Corso Umberto’ya yürüyerek 10 dakika bile sürmeyen, lakin yokuşlardan ibaret bir köşede ve deniz gören bir manzaraya bakan odamızdan son anda vazgeçip otelimizi değiştirmiştik. Bizce çok iyi yapmışız.
  • Benim ideal rotam şöyle olurdu bir daha aynı yerlere gitsem; 3-4 gece Taormina ve mutlaka en az 2-3 gece Syracuse.
Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

 

Kız Kardeşler İle Sicilya! Bölüm I” hakkında 3 yorum bulunuyor:

    1. dilayra Yazar

      Bir tanem, güzelim, luv u so much :))
      Gerisi geliyor.. Biraz hamlamışım yazı konusunda!! Yavaş yavaş, ama geliyor :))

      Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir