Hafta Sonum…

Bu hafta sonumu da diğerleri gibi bol hareket ile geçirdim.. Cumartesi akşamı iftar yemeğine arkadaşlarımı davet etmiştim. Cumartesi sabah erkenden saat 15:00’e kadar yemekleri hazırlamakla geçti. Sağolsun Ayşegül Sultan’ın da yardımlarıyla bir sürü şeyi yapmayı başardım. Tariflerin bazıları için Sevgili Hatice’nin Portakal Ağacı Sitesi’nden yardım aldık. Menümüz şu şekildeydi:

Kremalı Mantar Çorbası

Zeytinyağlı Barbunya

Çoban Salata

Peynirli Sodalı Börek

Patlıcanlı Vezir Kebabı

Nohutlu Pilav

İftar Tabağı (3 çeşit peynir, kuru üzüm, kuru incir, ceviz ve hurma)

Misafirlerimiz benim klasik ekürim Ayşegül, Selam, Tolunay, Altay, Duygu, Hakan ve Serhat’tı. Benim ufacık evime ve ufacık yemek odama pek güzel bir biçimde sığmayı başardık.. O kadar telaşlı bir haldeydim ki, ne yazık ki o güzel ve mükellef sofranın fotoğrafını çekemedim:(( Bir dahakine inşallah!

Akşam iftar sofram için gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, artık Cumartesi günleri klasikleşen “basketbol maçları seyretme” ativitemiz için Atatürk Spor Salonu’nun yolunu tuttuk. Bu hafta Ankara takımlarımızdan Türk Telekom, Beşiktaş Basketbol takımını ağırladı.. Güzel bir maçtı. Biz tabi, her ne kadar aramızda Beşiktaş’lılar olsa da, Ankara’lı ev sahibi seyirciler olarak Türk Telekom’u destekledik. Ama ne yalan söyleyeyim Telekom çok iyi bir maç çıkardı. Özellikle ne kadar birbirlerine alışmış ve uyumlu bir takım olduklarını gösterdiler. Assistler, takım oyunu süperdi.  87-72 yendik Beşiktaş’ı.. Oradan da maç bitimi hep beraber iftar açmaya bana geldik.. Akşam arkadaşlarımı geleneksel poker partilerine yolladıktan sonra Cumartesi gecemi film seyrederek geçirdim. Seçtiğim film Serendipity (2001) idi. John Cusak, beğendiğim aktörlerden biridir. Bu filmi sinemalarda gördüğümü hiç hatırlamıyorum, o sebeple merak edip almıştım. İyi ki almışım.. Çok keyifli bir romantik-komedi. Film, birbirleri ile tesadüfen karşılaşan, birkaç saat geçiren iki kişinin hikayesi ile ilgili. İkisinin de beraber oldukları birileri var. Bu sebeple görüşmelerinin doğru olmayacağını düşünüyor esas kız. Ama esas oğlan kızdan çok etkileniyor ve illaki bir telefon numarası istiyor. Kızımız, adını ve telefonunu bir kitabın iç kapağına yazıyor ve o kitabı herhangi bir 2. el kitap satıcısına satacağını söylüyor. Oğlumuz da 5 dolarlık bir banknota kendisi için aynı şeyi yapıyor. Esas kız da o parayı alıp bir sokak satıcısına veriyor. Kızın teorisi şu: “Eğer  kader biraraya gelmelerini istiyorsa, kitap easa oğlanı, para da esas kızı bulacak”! Aradan birkaç yıl geçiyor. Esas oğlan da, kız da başka kişilerle evlenmek üzereler.. Tam da bu günlerde akıllarına birbirleri daha da şiddetle geliyor ve arama serüveni başlıyor. Tavsiye ederim, çok sıcak bir film.

Pazar günü oldukça erken başladım güne. Bir gece önceden kalan bulaşıklarımı hallettim, gazetelerimi okudum ve de sezonun son yarışı Çin – Shangay Grand Prix’ye kilitlendim. Hareketli bir yarıştı. İlk defa bu kadar çok aksilik üst üste yaşandı ve güvenlik aracı pistte çok fazla kaldı. Dolayısıyla yarışın temposu düştü ve yarış uzadı biraz. Zafer Alonso’nun oldu. Benim bu yıl çok başarılı bulduğum Fin’li pilot Kimi Raikkonen ise 2.likle yetinmek durumunda kaldı. Renault’da markalar şampiyonu oldu. Pazar günümü genel olarak evde geçirdim. Bir film daha seyrettim: Along Came Polly (2004) Benim için vasat sayılabilecek bir filmdi. Seyretmeseniz de bir şey kaybetmezsiniz. Nedense bu Ben Stiller’a, Jim Carrey’e de olduğu üzere pek alışamadım ben. Jennifer Aniston’un ise aslında hiç de güzel bir kadın olmadığını farkettim. ! (Ya da bu filmde öyle görünmek için çaba harcamış.)

Hafta Sonum…” hakkında 3 yorum bulunuyor:

  1. Cem

    Bahaneler bahaneler bahaneler, isin gercegi aslinda Haticenin tariflerinin hepsini yakip resimleri o yuzden buraya asamaman biliyoruz =), umarim kizmiyorsundur seninle sakalastigim icin ama yaptigin yemeklere Haticenin sayfasindan bakayim derken ordaki bir bayanin Patlicanli vezir kebapinindaki husranini(hic Haticenin yaptigiyla ayni olmamis) okuyunca aklima sen geldin belki nedeni surekli yemek pisirmeyle aranin fazla iyi olmamasindan bahsetmenden.
    Birde senin araba yarislarina olan ilgini okudukca sasiriyorum, bir tek ilgilenmedigim spor diyebilirim, bilmiyorum neden ama oturup arabalarin vizir vizir birbirlerini gecisini tv’den izlemek hic cazip gelmedi bana, belki canli’sini izlesem is degisebilirdi.
    Bu arada sende herhalde benim ismimi gorunce artik ‘yinemi sen’ diyorsundur.lol

    Cevapla
  2. Dilayra

    Merhaba Cem,
    vallaha bahane üretmiyorum.. yemek yapmakla aram eskiden çok daha iyiydi. 13 yaşımdan beri yemek yapıyorum. (bizimkiler ayrılıp, biz babamla yaşamaya başladığımızdan beri yani:)) artık yapmama sebebim, yalnız yemekten hoşlanmamam ve çoğu akşamlar dışarıda olmam.
    adını görünce tabi ki kızmıyorum. bu sayfanın meraklı bir erkek okuyucusu oldu diyorum sadece:)

    Cevapla
  3. Cem

    Biliyorum, sadece takiliyordum sana =)
    Haklisin yalniz yemek konusunda, yaptiklarini biriyle paylasip onun yaptigin yemekten aldigi zevki gormek isi daha zevkli yapiyor hele guzel bir sohbette yeniliyorsa. Bende 19 yasimdan beri yemek yapmayi ogrendim (yada yapmaya calisiyorum) diyebilirim. Oyle yemek yapamamakla ovunen erkeklerdende degilim.
    Ohhhhhh merakli olduk sayfani takip etmekle demek? =) saka bir yana sana soylemistim sayfani neden cok begendigimi (simdi diger sayfa meraklilari merak ediyor neden beyenmisim.lol) soyliyeyim tekrardan =), basta Ankarada yasayip orada gorup yasadiklarini anlatarak benim Ankara ozlemimi gidermen, digeri ise senin cana yakinligin anlatimindaki. Herkes sanki yillardir dostluk etmis oldugu bir arkadasinin sayfasini okuyormus gibi hisedebilir. En azindan ben oyleyim.
    Ayrica eminim sayfanin bir cok sessiz erkek okuyucusu vardir. Yasgunun geldiginde gorursun =)

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir