Bu sabah ofise bayağı erken geldim. Rahatça maillerime bakacak ve onlara cevap yazacak vaktim oldu yani. İstanbul’dan arkadaşım sevgili Ayşe’nin mailini gördüğümde çok mutlu oldum; çünkü uzun zamandır haberleşememiştik. Mailinin ekinde Aziz Nesin’den bir yazı vardı, adı: Bir Kadını Ağlatmak… Ben, Aziz Nesin severim ve zamanında da bir çok yazısını okumuşluğum var. Fakat bu yazı ile ilk defa karşılaştım. Biraz kadınca hislerimin baskınlığı ile, bu yazının benim tarafımdan yazılsa ancak bu kadar iyi yazılabilir, ifade edilebilirdi düşüncesinden hareketle burada, bu sayfaya göz atan herkesle “Bir Kadını Ağlatmak”ı paylaşayım dedim. Teşekkürler Ayşe’cim…
Bir Kadını Ağlatmak….
“Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında..Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir şarkıya, bir filme, bir yazıya.. En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.
Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! İşte o zaman kocaman bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım der içinden, ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki kadın? İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce bir kaç damla, sonra yağmur seli… Ve kadın ağlar, hem de çok!
Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan , orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü..
Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan “Ağlama, niye ağlıyorsun ki? Değmez onun için” derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar, ağlamazlarsa ölürler! İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltahaba dönüşür yaraları.
Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra, kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yen acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı.
Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları, evet ama olgunlaştıkça o safça inandıları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden: Güçlü, yenilmez, mağrur, ve aşka inamayan!
İnsanlar soruyorlar çoğu zaman “Niçin bu kadar çok bekar kadın var” diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.
Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiç bir zaman! Hep bir çıkarları oldukları sarıldıkları adamların.. E o zaman niye sarılsınlar ki!
Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa, bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık! Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü…”
Dilaracım ellerine kalemine sağlık çok güzel bir yazıyı paylaşmışsın bizimle ve çok önemli bir noktaya değinilmiş yazında. İnan okurken “evet gerçekten öylee” dedim tüm kalbimle bir kaç kez içimden……
Tekrardan ellerine sağlık
İyiki varsın
Sevgilerimle