“Aralık” Kapımdan İçeri..

… girmesini beklediğim şey’lerin dışında her şey misafir bana son birkaç gündür:

Fazlasıyla hüzün! Böyle mavi mavi hem de.. Adı gibi “blue”, adı gibi “soluk”! Baş köşelerde ben ne yaparsam yapayım, nerede olursam olayım. Gözlerimin içinde, kalbimin derininde.. Tüm damarlarımda dolaşmakta. Böyle zamanlarda kanımın mavi akacağından emin oluyorum neredeyse!

Sonra bir de soğuk var kapıdan içeri davet edilmediği halde geliveren! Ben nasıl Kasım kadınıyım bazen anlamakta zorluk çekmekteyim? Haz etmediğim şeylerin başında gelir soğuk. Sonbahar, dökülen yapraklar, sarılar-kızıllar genelde bana ait değillerdir! Bana ait değildir sağnak yağmur, kar, fırtına, (-) derecelerde dolaşan hava sıcaklıkları.. Mevsimsel tercihlerim ilkbahar-yaz’dır benim!

Eski hesaplar da geldiler yine, artık istenmediklerini, ödenmiş olduklarını bile bile. O tarihlerde kesilen faturalar bile tarih oldu, ama arada saklandıkları yerden karşıma dikiliverme cüretini gösteriveriyorlar işte bu eski hesaplar! Bol sıfırlı olanların önceliği var nedense. Hatırlıyorum o sıfırların hepsine hıçkırıklarla ağlayan, içi kanayan suratlar çizmiştim! Neyse dertleri önüme çıkıverdiler yine, sanki çok ihtiyacım varmış gibi!

Yalnızlık da geldi oturdu baş köşeye, tam oldu! Eksik kaldıklarını anlayınca bu hüzün-soğuk-eski hesaplar üçgeni; kareyi tamamlama derdine de düşmüşler. Benim böyle “kalabalıkta yalnızlık” anlarım mevcuttur çoğunlukla. Bu defaki, hem öyle hem fiili yalnızlık olarak çift karakterle geldi evime!

Hayır kapıyı “Aralık” buldunuz madem geldiniz anladım da, ERKEKSENİZ TEKER TEKER GELİN YAHU!