Güzel Şeyler Konulu Yazılar

Ne Mutlu ki Bana 36`yim:)

Happy BDay Dilayra

15 gundur evimden uzaktaydim..

Dogum gunumde yollardaydim..

Ve demistim ki, evet bu yil dogum gunumde kimseyle bir arada olamayacak, kutlama yapamayacaktim! Buna hazirlamistim kendimi..

Ankara`ya ulastigimda saatler 16:00`yi gosteriyordu. Eve gelip 15 gunluk iki valizi bosaltip camasir yikayacaktim!

Makinaya ilk partiyi attim.

Sonra..

Sevgilim dedi ki “Hadi yemek yiyelim, bir seyler icelim ve dogum gununu kutlayalim”

Bday Bear

Kitir’a gittik. Baktim Dugi orada.. Uyanmadim hala. “Senin ne isin var burada?”

Sonra yan masada Pinar ve Mete..

Sonra Eminecim, kuzum, birtanem geldi. Kafama komik bir “Happy Birthday” sapkasi, boynuma bir gulen surat balonu doladi:)

Kucagimda yukaridaki “Wish Bear”.

Sonra Feryal ve Yaso geldi.

Sonra Natali, Lale, Canan… Kafamdaki sapkayi goren geldi:)

Serhat aradi. Aysegulum, Tolum aradi. Chidom ve Tarcinim mesajlarla bana kadeh kaldirdiklari fotolari yolladilar Istanbul`dan.. Zeynepcan sevindirdi beni. Daha adini yazmakla bitiremeyecegim sayisiz guzel insan mesajlarla beni mutlu ettiler Facebook`tan, Twitter`dan..

Me and Emos

Saat 18:00`den bu saate kadar bir pub`ta, hem de en olu pazar gunu bu kadar keyifle vakit gecirecegim aklima gelmezdi hic! Ben dunyanin su anda en sansli kadiniyim. Tesekkurler Tanrim:) Beni seven, yanimda olmayi tercih eden, bana guzel sozleri ve sicacik kalpten dilekleriyle harika bir dogum gunu daha yasatan bu guzel insanlara da kocaman tesekkurler. Hepinizi cok seviyorum. Benim AILEM oldugunuz, bu hayatta gercek dostluktan daha onemli bir bag olmadigini bir kez daha hatirlattiginiz icin, tesekkurler:)

Candles

36 tane mini cupcake`den olusan dogum gunu pastamin uzerine yok su an icin:) Aldigim en guzel hediye kocaman, simsiki sarilmaniz, guzel sozleriniz ve gulen gozlerinizdi.

Hayatimda olan, olmayi secen, beni bu gece aglatan herkese edecek tesekkur kelimeleri yok, oyle diyim ben. Love you all:)

Olumlu Bir Düşünce Seç!


Breakfast

“The conscious brain can only hold one thought at a time. Choose a positive thought.

“Türkçe meali; “Bilinçli beyin tek seferde bir düşünce tutabilir. Olumlu bir düşünce seçin.”

Geçtiğimiz haftadan beridir her gün sabah tekrarladığım mantra oldu artık kendisi: Olumlu bir-tek-şey düşün Dilara. Ona o-dak-lan!

Ofiste günler çılgınlar gibi geçiyor. Önümüzde, şu an için görünen 4 aylık bir süre ve okunup uygulandığından emin olmamız gereken 293 sayfalık kocaman bir standart beklemekte. Baştan olumsuz düşünmenin, düşünceyi sınırlamanın-ket vurmanın, şikayet etmenin bana, sana ve köşedeki bakkala bir faydası olmadığını biliyorum artık. Bu sebeple arada her ne kadar kantarın topuzu kaçıyor gibi olsa da, çabuk toparlanıyor, bireysel motivasyon faktörlerini devreye alıyor ve şalterleri kapatıyoruz ofiscek:) Yapılması gerekenler için canla başla hazırlanıyoruz.

Güzel Seylr

Ofiste hal böyleyken tabi minicik de olsa gülümsetme faktörleri (mini peri’m, terfi çiçeğim, nefis kahvaltılarım), hafta sonu aktiviteleri (Manhattan’daki Anonim Konseri), ufak-tefek alışverişler (yüzüktü, kitaptı, Hesi‘nin portföy çantasıydı vs.) bünyeye iyi geliyor, kabul edelim:) Fotoğraflardan bir kolaj yapmaya çalıştım bana iyi gelenleri. Bir de meleğim var tanışın:) Sevgili Emine’m verdi bana. Peri. Minik. Tam Emine gibi Pembe:)

Bu hafta bir yazı daha yazabilmeyi planlarım arasına aldım. Boş bırakmayacağım, söz:)


Mimi the Fairy

~Cheers!~

SeaGulls

Gunlerdir bir yogunluk.. Bir hareket..

E hareketin oldugu yerde elbet bereket:)

Sonbaharin en sevdigim ayinda, Eylul’de guzel ve mutluluk verici bir haber. Ve haberin tetkiledigi bir dizi olaylar zinciri!

Terfi ettim ben.

Yardimciydim Koordinator oldum!

Tanriya tesekkur eden, herseye ragmen hep mutlu olandim;

Cevremden takdir goren, buyuk sorumluluk verilen oldum!

Gunlerdir kutlamalar organize ediliyor dostlarim tarafindan.

Serefime kadehler kaldiriliyor.

Motivasyonum tavan yapmis durumda:)

Terfi cicegim,

Rose Verona’m,

Tebrikler, sarilmalar, kucaklasmalarimla ben dort koseyim bu ara.

8 kusur yilin sonunda bana verilmis olanla onumuzdeki 1 yil icerisinde planladiklarimizi layigiyla yerine getirmeye calisacagim.

Hayat guzel derim ben hep.

Inancimi hic kaybetmedim gelecek guzel gunlere..

Yanimda olan, ailem olan, destekleyen, beni kayitsizca ben oldugum icin seven herkese kocaman tesekkur etmek istiyorum.

Daha iyisi gonulden dileyen, yuregi iyi tum okuyucularimin olsun:) AMIN!

 

Life is fine! Fine as wine! Life is fine!

Galata

Langston Hughes’ın şiirinden bir parça ile merhaba.

Uzun bir zaman geçtiğinin farkındayım. Ama bayram dönüşü işler anlayamadığım şekilde hızlanınca, ben de ofiste nefes alamaz hale gelip de eve kendimi zor atınca… Akşamları yaptığım tek şey içki-sigara (evet ne yazık ki! düzenli olarak neredeyse 2 aydır tek tük içiyordum halbuki!) ve DVD oldu.

Nasılım?

İşte yukarıdaki gibi:) “Hayat güzeldir, Şarap gibi güzeldir.” diyor ya. Öyle işte. Bu ara Kırmızı veya Jack’le birlikte değişik akşamları paylaşıyor ve kendimi gerçekten de iyi hissediyorum. Ankara’ya geldiğimden beri evdeyim. Ama yine de iyiyim:)

İnsanın en yakın 2 dostundan biri İstanbul’da olunca, o şehre gittiğinde gidenle; burada kaldığında da kalanla vakit geçiriyor haliyle! İstanbul’da Ayşegülüm Sultanımla onun malikanesinde, Wok tava alması şerefine ilk Chineese yemeğini pişirdim mutfağında. Bebek sahili bizim evlere taksi ile 5 dakikalık mesafede. Durum böyleyken, sıkça Bebek sahilinde kendimizi Boğaziçi Bebek Kahve’ye atar olduk. Eskiden Bebek Kahvesi “in” mekandı bizim için. Şimdi Boğaziçi Bebek Kahve yeni mekan oldu.

Nişantaşı Kız Lisesi yıllarından arkadaşım Ebru ile Hisar’da Sade Kahve’de yaptığımız kahvaltı bir yana, aradan geçen onca senenin bize neler yaptığını konuşurken aldığım keyif, hüzün, sıkıntı üçlemesi o gün yetti bana akşama dek! Hülya’cımı gördüm, bir kahvenin kırk yıllık hatırına ortak olduk yine yıllar sonra. Bu İstanbul meselesi hoşuma gidiyor bir çok yönden. Bu sayede uzunca zamandır yüz yüze görüşemediğimiz, ya da bir şekilde buradan ya da maillerle tanışıp yine bir araya gelememiş olduğum arkadaşlarımla sıkça görüşme imkanı yaratıyorum.

From Doğatepe

Bu seyahatin görülmesi gerekeni diye not aldığım Body Worlds Sergisi ise iyi ki gittim dediğim, ve anlata anlata bitiremediğim bir etkinlik oldu. Herkesin görmesini isterim. Nasıl bir konsepti olduğunu sayfasından ayrıntılı okuyabilirsiniz. Oldukça ilginç, adına Plastinasyon dediği bir yöntemle Dr. Gunther von Hagens tarafından ölümden sonraki bedenler halkın insan bedenini hiç görmediği bir biçimde görmesine olanak tanımış. Plastinat olarak adlandırdığı bu bedenler, harikulade anatomik figürler. Bunların yanı sıra sergide tüm iç organlarımız, üreme sistemleri, kemikler, kan damar ve hücreleri de sergilenmekte ve haklarında enteresan bilgiler verilmekte:

Mesela bir yetişkinin ağırlığının % 60’ından fazlası suymuş. Gerçi ben bunu yaklaşık 1 ay önce kadar geçireceğim bir minik müdahale öncesinde anlamış bulunmuştum:) Sindirim sistemim ile ilgili yaşadığım sıkıntıdan ötürü tanı konması sebebiyle yapılması gereken bir işlem öncesi 4 gün sıvı diyeti uygulayıp, içimde ne varsa boşaltmamı sağlayan ilaçlar almıştım! İşlem öncesi sabah tartıldığımda bulunduğum kilodan tam 4 kg. eksiktim!! İnanamamıştım!

Mesela bir insan vücudunun yağlı yiyecekleri sindirmesi 6 saat sürerken, karbonhidratlı yiyecekleri sindirme süresi sadece 2 saatmiş! Bu sebeple yağlı yiyeceklerden zaten uzak duran ben, artık şimdiki durum sebebiyle iyice çıkardım hayatımdan.

Mesela insan vücudunda neredeyse 96.500 km. kan damarı bulunuyormuş!

Bu sergi ben NYC’de iken Seaport’ta gördüğüm, sonra giderim dediğim gidemediğim Bodies sergisinin benzeri. Dr. Roy Glover’ın direktörlüğünde yapılan bu diğer sergide bedenlerin hazırlanma süreci biraz daha farklı sanırım İstanbul’daki sergiden.

Home Made Bloody Mary

Sonbahar geldiğini iyice hissettirdi bana son günlerimde İstanbul’da. Ankara nispeten daha ılık şimdilik. Ben ve leylek argümanım fena dengeliyiz. Bu ay buradayım hayırlısıyla. Ekim ve Kasım’da planlı seyahatler yine beni bekler. Yok, bu defa İstanbul’a değil. Beklesin biraz İstanbul. Özlesin beni:)

Geçenlerde Melis Alphan’ın şu yazısı beni dağıttı! Diyecek hiçbir şeyim yok ne yazık ki. Ne güzel bir ilişki, nasıl bir aşkmış aralarındaki. Benim hiç sahip olamadığım..

Bir de Ankara’nın en sevdiği grup ANONİM, yeni sezonu bu hafta sonu Bursa’da vereceği konserle açıyor. 25 Eylül Cumartesi ise klasik mekanlarında, Manhattan’da olacaklar. 15 yeni parça eklemişler repertuvarlarına ve çoğu harika rock parçaları. Hatta bir tanesi, ki iki ağır rock parçasının birbirine geçişi ile sahnede beğeninize sunulacak, muh-te-şem! 25’i akşamı Ankara’da yapacak daha iyi bir şey yok bence. Bu konsere gidilecek:)

Karpuz

~Istanbul* Sevdiklerim~

Seagulls

Arkadaslarimla gorusmedigim her animi evde kitap okuyup, bol bol film izleyerek gecirdim Istanbul’da. Bol Bol derken hakkaten de tanimina uygun sayida film izledim dersem yanlis olmaz! “Son Donem Izlediklerim” bolumune eklediklerim sadece bir kismi. Bir bakalim:

– Harry Potter’in 6 DVD’den olusan serisini tamamlamam tam 3 gunumu aldi! Birkac “spell” hala ezberimde:) Film kahramanlarinin ilk filimden sonuncusuna kadar gecen suredeki buyumelerine sahit olmak ilgincti:) 7. ve sonuncuyu da heyecanla bekler oldum. Bu arada ben Severus‘u seviyorum:) O iyi bir adam bence:)

– Pixar tarafindan neredeyse son yillardaki tum yapilmis animasyon filmlerini izledim. Hepsini de keyifle seyrettim. En son izledigim ise UP adli yapimdi. Bir tek Wall-E kaldi listede. Onu da siraya aldim.

Cadillac Records‘u begendim ben. Muzikleri icin bile deger izlemeye. Salt, kesinlikle 2,3, ve belki de 4 seklinde uzayacak bir serinin ilk filmi olacagini sonunda gayet net ifade etmis. Angelina aksiyon filmlerinden baska filmde oynamasin bence. Bir de herkesler yazdi ben de ifade edeyim, sari sac olmamis:) Film mi? I-ih, bence o da olmamis. Sex and the City 2 icinse twitter‘a sunu yazdim:”Fairy Tale Love Story tadinda film izlemek iyi gelmedi. Goz gorunce gonul ic cekiyor!” Puanlayamayacagim bile. Sadece Carry Bradshow karakterinin bastan ayaga tum kiyafet ve aksesuarlarini istedim. Evet, ben bir kadinim ne yapayim?

Filmler disinda yakalayabildigim tenis turnuvalarindan maclara da goz atmayi ihmal etmedim.

Burgaz

Ilk defa gittigim yerler:

– Kadikoy’de Shaft‘a gittik bir gece. Gur Akad Band’de Deniz caliyordu, hemde o aksam dogum gunuymus dedik bir tasla iki kus vuralim. (Tam da bir suru yildizin kayacagi gece:) Bu arada ben gordum bir suru. Sahiden:) Hafif bir Manhattan ile If karisimiydi mekan. Guzeldi gece. Rock muzige doyduk.

– Taksim Siraselviler’de yer alan Kiki adli mekanin methini bir cok yerden duyup, sabaha dek suren partilerini okuyup listeme eklemistim. Hafta ici is cikis saatlerinde barin uzerine koyduklari cesitli Tapas’lardan bir tabak yapiyorsunuz, ickinizin yaninda bedavaya geliyor. Ben Mohito’sunu denedim ve cok basarili buldum.

– Nisantasinda yer alan Kirinti ise yillardir adini duydugum, onunden gectigim ama hic icine girmedigim bir mekandi. 3 arkadas guzel bir gece gecirmemize vesile olmasi icin bu defa tercih ettik burayi. Hamburgerleri meshurmus birimiz onu denedik. Bendeniz klasik salataciyim, salata yedim deniz urunlu. Disarida oturabildik sansimiza ve hem servisten, hem yemeklerden hem de muziklerden memnun kaldik.

Icmekten keyif aldigimi artik beni takip eden herkes biliyor. Bu yaz tercihim agirlikli Rose’ler ve raki oldu yine.

Casal Mendes ve Doluca’nin Verona Blush iki favori rose sarabimdi. Fazlasiyla gerek dostlarla, gerekse tek basima tukettim keyifle serin serin sicak havaya inat!

– Bir baska takintim da Bloody Mary oldu! Nedendir bilinmez, sanirim fazlaca Hazal takibinden:), tum malzemeleri -ki buna worchister sos falan da dahil- edinip neredeyse gun asiri yemek oncesi kokteyl keyfi yaptim:) Fena da olmadi bence, basardim sanki lezzeti tutturmayi.

Flying

Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar uzun kaldim Istanbul’da ve uzun geceler gunler boyunca uzun uzun dusunme imkani da buldum tum bu yukarida uzunca listeledigim maddelerin arasinda. Uzun lafin kisasi…

Yaziyorum ben haberiniz ola!