Carmel. Pasifik kıyısında, Monterey sahillerinin güneyinde, San Francisco’ya 120 mil uzaklıkta bir rüya şehri. Yürüyüş ve sörf yapabileceğiniz, sahilinden denize girebileceğiniz, tekne ile kıyısından açılabileceğiniz, o güzel yollarında bisiklete binebileceğiniz bir yer.
Gaspar de Porola, Meksika’lı bir toprak sahibi, 1796 yılında babası keşiş Junipero Serra ile misyonlarına yeni bir zincir ekleme arzusu nedeniyle California sahillerine gelmiş. 1771 yılında Carmel Vadisi’nde misyonlarını kurmuşlar. Burasını seçme nedenlerini ise bolca hasat alabilmek için gerekli olan mükemmel toprak kalitesi ve su kaynaklarına bağlamışlar.
Kültür ve sanat aktiviteleri, konser ve festival etkinlikleri açısından oldukça zengin bir yer Carmel. Yıl içerisinde sayısız organizasyon var katılabileceğiniz. Ayrıca şehrin içerisinde bir sürü sanat galerisi ve müze de mevcut.
Beni benden alan tarafına gelince. İnanılmaz yeşil. Her taraf yemyeşil, ama yeşilin açıktan koyuya her türlü rengini görebileceğiniz bir sürü bitki ve ağaç mevcut. Sarmaşıklar, rengarenk çiçekler de cabası. Evet, Carmel sokaklarının o kadar çok çeşit çiçeğe ev sahipliği yaptığını düşünürseniz o mis gibi kokusuna da bir anlam verebilirsiniz. Her yer rengarenk. O kadar ki sokaktaki her yerin, her dükkan ve restoranın önünün, yanının, bahçesinin ve tabelasının fotoğrafını çekmek için adım başı durur buluyorsunuz kendinizi! Dükkan tabelalarına bir bakın lütfen:
Buralardayken kesinlikle bir defa daha gideceğimiz ve en az bir gece kalmayı planladığımız bir yer Carmel. Üzüm bağlarına sahip oluşu nedeniyle çok güzel şarapları ve şarap tadım evleri de mevcut ayrıca. Umarım siz de biraz olsun Carmel havasını yakaladınız ucundan. Keşke dünyadaki tüm güzel yerleri birlikte görebilme şansımız olsa!
Burada gördüğümüz şeyleri özel yapan aslında doğaya, şehirlerine, sokaklarına, bahçelerine, temizliğe önem veren insanların olması sanırım. Aynı bilinçle büyüyen, korumayı bilen, güzelleştirmek için birbirleriyle yarışan insanlar. Bizim Şirince’miz, Alaçatı’mız, Seferihisarı’mız da muhteşemler. Ama buradaki bilinç, saygı, anlayış, büyütme, ilerletme, katkı yapma çabasına biz de birlikte sahip olabilsek keşke.
Carmel’deki en sevimli yapıyı aşağıdaki fotoda gördüğünüz restoran ilan ettim. Nasıl? Alice Harikalar Diyarında gibi hissettim derken yanılmamışım değil mi 😉
Umuyorum bu fotoğraflar ve USin99Days günlükleri sizi bir süre daha idare eder. Zira San Francisco’da yerleşik yaşama ilişkin günce ve fotoğraflar yakında gelecek ve başlığımız bölümlere ayrılmayacak 🙂
Sevgiler güzel kalpli, güzel niyetli okuyucular 😉
Gerçekten rüya gibi….Belediye başkanını bize ödünç verirler mi?
Ah bahsetmeyi unuttum, bir dönem Clint Eastwood yapmış belediye başkanlığını.. Buralıymış kendisi 🙂
Gercekten super bir tek hic sevmedigim plastik sandalyelere takildim ben…
Nube’cim,
onlar ahşap sandalyeydi. plastik değildi.. inan bana yapay bir tek şey yoktu şehirde!
Nasıl gizli bir köşeymiş:) Bayıldım. Tanıyamadım San Francisco’yu usul usul sizden dinlemek harika olacak:)
Sevgiler
Ah ah :)) çok güzel facebook’a da yazdım, dönünce “Sizi Tekrar Görmek”i mutlaka okumanı tavsiye ederim.. sevgiler.. Zerrin
merhaba özlem,
ben de bloğuna bayıldım. takip etmeye çalışacağım:)
Carmel Mükemmelmiş…çiçeklere bezenmiş mekanlara bayıldımmmmmmmm….çok çok şanslısın ne güzel yerler görüyorsun…sana çok imreniyorum:)))))
uzun zamandır okuyamıyordum seni Dilaracım 🙂 arayı kapattım sayılır 🙂 harikaymış gerçekten Carmel bence de kalın bir gece de olsa fırsatını bulup 🙂 tabelalara bayıldım ben de sen gibi 🙂 iyi eğlenceler sevgiler öpüldün 🙂
Çok istiyoruz Burcum, bakalım zaman ne gösterecek 🙂