San Diego’da iki gece kaldık, velakin çok planlamamıştık burada gezmeyi. Hatta evinde misafir olduğumuz Tanja da bize “keşke buraya bir hafta ayırsaydınız, plajlarda vakit geçirseydiniz çok severdiniz” dediğinde bir miktar “Acaba mı?” dedik açıkçası. Ama asıl amacımız San Francisco olduğu için belki daha sonra geliriz dedik ve planladığımız şekliyle haftayı tamamlamayı daha uygun bulduk. San Diego’dan yola çıkıp sahil yolu üzerinden mutlaka görmemiz için salık verilen Monterey ve Carmel’e uğradık. Carmel’i özellikle bir sonraki yazıya saklıyorum. Çünkü benim için İtalya’da gezdiğim ve bayıldığım Cinque Terre kadar özel bir yere yerleşti kendisi. Bir nevi “Dream Land-Masal Şehir” oldu yani.
Monterey Yarımadası, Pasifik Okyanusu’nun dibinde. 1 numaralı sahil yolunu takip ederek Big Sur’den geçtik ve ulaştık Monterey’e. Şuradaki fotoğrafta gördüğünüz yolları aşıyorsunuz Big Sur’den ilerlerken. Biz akşamüstü saatleri bu yoldan geçtik. Oldukça virajlı ve dar yollar. Solumuz kayalıklar ve aşağıda okyanus, sağımız yemyeşil orman. Okyanusun üzerindeki nemli hava, kıyıya ve dağlara geldiğinde inanılmaz bir sis bulutu kütlesi oluşuyor ve havada bir blok oluşturuyor. Ne gökyüzünü görebiliyorssunuz, ne de yağmur yağıyor ve hava rahatlıyor. Bir süre için oldukça bunaltıcı ve depresif bir görüntüydü. Ama mis gibi orman kokusu ve yolun güzelliği bizi tekrar konsantre etti seyahatimize. Monterey’e gece ulaştık. Sabah olunca da ilk işimiz kahvaltı yapacak bir mekan bulmak için Monterey merkezini gezmek oldu. Fisherman’s Wharf, Monterey’in en görülesi yerleri arasında. Bir sürü taze deniz ürünü ile sınırsız menüler sunan restoranlar, mini kafelerden oluşuyor iskele. İskelenin bir çok yerinde “Whale Watching” tabelaları vardı. Tüm yıl boyunca Monterey’in bu iskelesinden kalkan teknelerle okyanusta serbest halde dolaşan değişik türdeki balinaları izleyebiliyor, besleyebiliyorsunuz. Monterey Körfezi, federal yasalarla deniz hayatının korunduğu bir bölgeymiş. Bu bölgede bulunan memeliler, balıklar, kuşlar ve her türlü bitki koruma altında.
Perşembe günü orada olduğumuz için, Katil Balina Orca’ları izleyebilecektik eğer gitseydik. Bir önceki akvaryum ortamından duyduğumuz rahatsızlık sebebiyle -bir nebze de olsa- bu doğal ortamlarında balinaları ve deniz canlılarını gözlem-izlem olayına çok da sert çıkmadık. Hele bir de az öteden gelen sesler nedeniyle iskelenin ucuna yöneldiğimizde gördüğümüz manzara bizi çok keyiflendirdi 🙂
Bu şeker deniz aslanları iskelede kurulmuş olan bir sal üzerinde uyuyorlardı. Bir tanesi denizin içinde uyukluyordu ki süper komikti 🙂 Bir kaç tanesi uyandı ve yüzmeye gittiler, biri kalabalıktan rahatsız oldu sanıyoruz ki söylene söylene atladı denize ve az ilerideki teknelerden birinin kıç tarafına çıkarak kendine başka, güvenli ve sakin bir yer buldu 🙂 Burada görebilirsiniz kendisini! En azından buradaki deniz canlıları tutsak gibi görünmediler bize.
Küçük şehrin içinde yürürken çok tatlı bir kafeye denk geldik ve kahvaltımızı burada yaptık. İnsanlar sakin, güleryüzlü. Sokaklar sakin, trafik zaten duble sakin! Birbirine trafikte bağıran yok, acele eden, kornaya yüklenen yok. Tabi ki istisnai durumlar olacaktır, ama buradaki istisna anca bizim ülkede trafikte bir yayaya yol verdiğimiz için hiç ses çıkarmadan arkamızda sukünetle bekleyen bir taksi şöförü görebileceğimiz kadardır bence!
Hava kapalıydı oldukça, üzerimizde kalın montlarla titreyerek dolaştık çoğunlukla. (Henüz tişörtle dolaşılabilen bir hava sıcaklığına ulaşamadık! Şu anki en büyük sıkıntım budur 🙂 Monterey sonrası uğradığımız Carmel, kendimi “Alice Harikalar Diyarında”nın setinde hissetmeme neden olmuştur. Bu sebeple bir sürü fotoğraf ile kendisine özel yayını yarın yapacağım. Hepinize harika bir gün dilerim…
Son fotoğrafta daldım gittim, orda o kadar çok yürüdüm ki, o çiçekli sokak sabah yürüyüşlerimin son noktası olurdu. Deniz aslanlarının sesinden gece uyuyamazdım. Öyle çok bağırırlar ki. Monterey’in havası pek acaiptir. Hiç kış olmaz ama yaz da pek olmaz. Genelde bu karşılaştığın gibidir. San Francisco öyle değil ama. SF daha sıcak, Akdeniz iklimi tam. Bizim ev Wharf’a çok yakındı. Wharf’a inen yokuştan sağa yukarı çıkınca soldan 3. sokak:))) Aylığına 950 dolar ödediğimiz bir kombo:))