Kız Kardeşler İle Sicilya! Bölüm II

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Sicilya’ya bir seyahat planı yapmaya başladığınızda “Mutlaka görülmesi gereken yerler listesi” içerisinde ilk sırayı Etna Yanardağı ve çevresi alıyor.  Etna 3320 metre uzunluğu ile Avrupa’nın en yüksek (Her ne kadar püskürmeler ile yüksekliğinde değişimler meydana gelse de), dünyanın da ikinci aktif yanardağı (En son Aralık 2015’de hareketlenmiş) olması ile özellikle Sicilya’nın doğu kıyılarına yapılan seyahatlerde vazgeçilmez bir uğrak noktası. Bizim de seyahatimizin ana durağı Taormina olunca Etna tecrübesi için bir yarım günümüzü ayırmamak olmazdı. Zira Taormina’dan direkt olarak Etna’ya araba ile yaklaşık 1 saat civarında ulaşmak mümkün.

Biz Etna tecrübesi için otelimizden yardım istedik ve bize gayet konforlu bir minibüs ile şöförümüz/rehberimiz Amerigo ve İskandinav bir turist çift eşlik etti. Sabah saat 09.00’da yola çıktık ve rehberimiz bize o günkü planı şu şekilde anlattı: İlk önce Etna’nın kuzey yamacında bulunan Alcantara Gölü ve Vadisi’nin içerisinde bulunduğu Milli Park’a uğrayacak, oradan Etna yolu üzerinde bulunan Zafferana Etnea kasabasına uğrayıp sürekli olarak yanardağ püskürmelerinden nasibini alarak yeniden yapılanan bu minik yeri görecek; en büyük geçim kaynağı her türlü meyve ve aroma ile ürettikleri bal, zeytinyağı, şarap gibi turistik ürünler olan bu kasabada belki minik bir alışveriş yapacak ve en nihayetinde Etna Dağına ve elbet ulu Silvestri Krateri‘ne ulaşacaktık.

Fotoğraf: Dliara Erdem

Fotoğraf: Dliara Erdem

Alcantara Vadisi 50 metre derinliğinde, Etna’dan püsküren lavlarla dolmuş. Bu sıcak lavlar vadi yatağından yavaş yavaş akarken buz gibi Alcantara Göl suları ile karşılaşınca inanılmaz güzel görüntülere sahne olan alameti farikasını; yani dikey/dalgalı bazalt kayalıklarını yaratmış. Gerçekten çok güzel görünüyor vadi. Sığ olan noktasına belli bir ücret karşılığı inebiliyorsunuz. Özellikle yazın nehrin de geçtiği bu noktalarda suya girerek kanyon boyunca yürümek, yüzmek serbestmiş. Biz aşağıya gayet modern bir şekilde bir asansör ile inerek burada fotoğraflar çekip bu güzel görüntüye hayran kalakaldık. Alcantara Vadi ve nehrini içerisine alan Milli Parkı’nı ve botanik bahçelerini ise bir çıt daha fazla ücret ödeyerek gezip dolaşabiliyorsunuz.

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

Fotoğraf: Ayşegül Ergin

İkinci durağımız Zafferana Etnea kasabasına ulaştığımızda rehberimiz bize bu kasabanın defalarca lavlardan etkilendiğini, en son 1992 yılında kıl payı zarar görmekten kurtulduğunu, şu an için turistik olarak tatil beldesi haliyle çok ilgi çektiğini anlattı. Genelde Etna’ya çıkmadan önce turistler bu kasabada soluklanır, ücretsiz tadımlar yapar ve yetiştirilen ürünlerden alırlarmış. Biz de bir bal üreticisinin tadımına gittik. Karpuzdan, fındığa dek uzanan geniş bir yelpazede tatlandırılan ballar, beyaz ve kırmızı şaraplar, değişik soslar ve zeytinyağı tattık; adettendir diyerek minik birkaç şey alıp çıktık.

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

1900-2000 metre yüksekliğinde yer alan Silvestri Kraterine çıkmaya başladığımızda yol boyu simsiyah, soğumuş lavların yarattığı göz alabildiğine bir manzara ve yüzeyde farklı mineral yoğunluklardan kaynaklanan değişik renkte bir bitki ve toprak örtüsü bizi bekliyordu. Kraterin dibinde kurulmuş bir tesis var. Buraya çıkmak ve bu bölgede gezmek, dolaşmak serbest ve ücretsiz. Araçlar burada park ediyor, gelenler burada krateri dolaşıyor, yiyip-içmek için büyükçe bir tesiste soluklanabiliyor ve dilerse Etna’nın tepesine dek (yaklaşık 2500 metreye kadar) çıkabilecekleri teleferiğe (20 euro) binebiliyor ya da trekking yaparak zirveye yürüyebiliyor. Kışın burada kayak da yapılabiliyormuş. Havanın açık olduğu zamanlarda Silvestri Krateri’nin bulunduğu noktadan Akdeniz ve Katanya’yı göz alabildiğine görebilmeniz mümkün. Başı her daim dumanlı Etna, biz çıktığımız gün bir ara bulutlardan kendini kurtardı ve bize hem aşağıyı, hem de tepe noktasını gösterdi 🙂

Fotoğraf: Dilara Erdem

Fotoğraf: Dilara Erdem

Etna tecrübesi için hazırlığınıza mutlaka kalın bir mont ve tabanı kalın, sağlam ayakkabılar eklemeyi ihmal etmeyin. Yukarısı gerçekten de rüzgarlı ve serin, lavların oluşturduğu toprak örtüsü oldukça kaygan. Bu kadar önemli ve aktif bir yanardağın tepesinde olunca ister istemez insan biraz huzursuzlanıyor. Rehberimiz Amerigo’ya sorduk yanardağın hareketlerini nasıl takip ettiklerini. Bir gözlem merkezi olduğunu, yanardağın hareketlerinin buradan takip edilip önemli olanların bildirildiğini söyledi. Burada büyük patlamalar yerine saatte 40 kilometrelik bir hızla lav akışları yaşanırmış. Lav akışlarının oldukça yavaş olmasından sebep de insanların canlarını ve mallarını kurtarabilecekleri zamanları olabilirmiş! Etna’nın saçtığı lavlardan soğuyarak meydana gelen kaya/taş parçaları her türlü kaldırım döşenmesi, binalarda yüzeylerde kaplama için kullanılması ve hediyelik eşya yapılması ile de birçok amaca hizmet ediyor.

Eğer en tepeye teleferik veya trekking yaparak çıkmak isterseniz bu bahsettiğim zamana nerdeyse kalan diğer yarım günü de eklemeniz gerek. Biz bu şekilde bile gördüklerimizden oldukça etkilenerek, bol bol fotoğraf çekerek geride bıraktık ve Taormina’ya döndük o gün.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir