Yine uzun bir aradan sonra merhaba 🙂 Geçtiğimiz ay sonu bir düğün dolayısı ile İzmir’de idik birkaç gün. Ta geçen yıldan beridir aklıma koyduğum bir rota vardı iki teker ile hayal ettiğim, onu da ucuna ekleyiverdik ve Urla Bağ Yolu‘nda bir güzel gün geçirdik sevgili kocamla birlikte. Buraya, size de ilham olsun, mutlaka gidin görün, o yeldeğirmenleri ile savaşmak zorunda kalan değerli üreticileri yalnız bırakmayın, ayrıca da güzel bir gün geçirin arzum dolayısıyla notlarımla aktarmak istedim. Benim gözümden, dilimden buyurun Urla Bağ Yolu!
Yazın başında çıktığımız bir Mavi Yolculuk hikayesini hatırlarsınız. Onu tamamlayıp eve dönüşümüz üzerinde bir gece soluklanmak için uğradığımız bir minik kasaba idi Urla! İzmir-Çeşme yolu arasında sakin, huzur dolu bir kıyı kasabası. Her yer yemyeşil; zeytinlikler, meyve ağaçları, ve tabii ki konumuz olan bağlarla çevrili.
Urla’nın bağlar ve şarapçılığa ilişkin hikayesi yeni değil, ta antik çağlardan günümüze bir mirasmış; İyonlardan başlayan, Persler, Romalılar ve en nihayetinde Türklerle günümüze gelen. “Urla’nın bu geçmişi geleceği olsun” mottosundan hareketle bu sektörde emek veren butik işletmeler birleşerek Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği‘ni kurmuş, ardından da Urla Bağ Yolu Projesi‘ni hayata geçirmişler. Bölgede halihazırda 1500 dönümlük bir alanda bağcılık yapılıyor ve en revaçta şaraplık üzümleri –benim de gayet tercihim– Fransız menşeeli Cabernet Sauvignon. Bunun yanı sıra Merlot, Syrah, Chardonnay, Alicante Bouchet, Sangiovese, Nero D’avola ile Türk şaraplık üzümleri Boğazkere, Bornova Misketi ve Sultaniye üzümleri de bu bölgede yetiştirilen üzümler arasında yer alıyor.
Urla Bağ Yolu’nda ziyaret edilebilecek yedi şarap evi bulunuyor. Nereden başlamak istediğiniz size bağlı. Kesin takip etmeniz gereken bir rota yok. Harita üzerinde yedi bağ evi ve bunlara hangi yollardan ulaşabileceğinizin gösterildiği bir çalışmayı aşağıda görebilirsiniz. Biz bunların içinden benim, belirli nedenlerle seçtiğim üç tanesine uğradık. Bu yedi şarap/bağ evi ise şunlar:
- MMG
- Mozaik
- URLA
- Urlice
- USCA
- Limantepe (Ekim 2017 itibari ile henüz hizmete açılmamıştı!)
- Urla Bağ Evi (Ekim 2017 itibari ile henüz şarap üretimi yapmadıkları, sadece konaklama ve restoran hizmeti verdikleri bilgisini aldık!)
Gelelim bizim ziyaret ettiğimiz üç bağ/şarap evi maceramıza 😉
Biz önce USCA‘yı deneyimlemek istedik. Çok sevdiğimiz aile dostumuz olan Sevgili Burak sayesinde bu markanın bazı şaraplarını keyifli ev ortamlarımızın bir kaç tanesinde tatmışlığımız vardı, kendisine aşinaydık yani. Ayrıca burayı tercih etmemizdeki en önemli etkenlerden bir diğeri de USCA’nın mümkün olduğunca doğalı bozmadan, organik şaraplar yaptığını öğrenmiş olmamızdı.
Oldukça sevimli bir bağ evinin önünde motorlarımızı park edip kendimizi güzel bir günün ilk soluklanma noktasına bıraktığımızda saatlerimiz 13.00 civarını gösteriyordu. İçeri girdiğimizde bizi USCA’nın Proses Mühendisi İklima Hanım karşıladı. Tadım yapmak istediğimizi söylediğimizde bizi önünde minik bir bağın da yer aldığı bahçe kısmına buyur etti. Havanın mis gibi olmasından mütevellit, ortalıkta miskince dolanan köpekler ve sevimli kedi yavruları eşliğinde tadımımızı gerçekleştirdik. Tadım süresince İklima hanım bizi gayet güzel bilgilendirdi ve tüm sorularımıza da sabırla cevap verdi.
Öğrendik ki, USCA üretim tesisinde yerçekimi ile ürün akışı sağlanıyor ve soğuk fermentasyon teknikleri kullanılıyormuş. Bu durumda yılda 30.000 litre üretim yapıyorlarmış. Urla Bağ Yolu’nda yer alan üreticiler içerisinde en kısıtlı şişe şarap üreten onlar! Tam da bu sebeptendir ki şaraplarını marketlerde bulamıyorsunuz, ancak bazı restoranlarda ve özel kavlarda yer alıyor. Tüm şaraplarının isimlerini Shakespeare’in sonelerinden esinlenerek vermişler.
Tadımda bir minik tabakta yer alan küp küp kesilmiş peynir ve ekmek eşlikçisi ile dört kadeh şarap tattırıyorlar. Bu tadımın ücreti 20 TL. Eğer ki tattığınız şaraplardan beğenip satın almak isterseniz tadım ücretini düşerek şarabın ücretini alıyorlar sizden. Tadımda yer alan Sonnet 8 (Blush 2014) Syrah üzümlerinden yapılmış, imza şaraplarından olan Sonnet 5 (2014) ise %100 Bornova Misketinden. Bu beyaz, 2015 yılında Decanter Dünya Şarap Ödülleri’nde ödül almış. Diğer tattığımız şaraplarından kırmızı olan Sonnet 23 (2013) Syrah ve Foça Karası kupajı ve bu üreticinin ikinci imza şarabı. Biz, tadım sonunda tercihimizi Sonnet 76′dan (2013 Reserve) yana kullandık ve onu çantamıza atıp İstanbul’a getirdik 🙂 80% Cabarnet Sauvignon, 20% Merlot kupajı olan bu güzel şarabın koyu kırmızı rengi ve burnumuzdaki vanilyalı, baharatlı kokusu bizi bizden aldı zira 🙂 Bu şişeyi satın aldığınızda şişeye iliştirilmiş olan William Shakespeare sonesi ise şöyle:
“Nasıl ki güneş her gün hem eskidir hem yeni
Sevgim de, yenibaştan söyler her söyleneni”
Yaklaşık 1.5 keyifli saatimizi USCA Bağ/Şarap Evi’nde bırakıp bu defa motorlarımızı ikinci durağımız olan URLA Şarapçılık‘a sürdük. Bu sürüşlerimizin motorlarla daha da cazip olmasının nedeni sağlı sollu yer yer ağaçlarla, yer yer üzüm bağları ya da zeytinliklerle kaplı; sürekli daracık yollarda sürüş yapıyor olmamızın yanı sıra kokladığımız mis gibi çiçek, baharat ve otlayan küçük/büyükbaş hayvanlar oldu 🙂 Doğa öyle güzeldi ki Urla’da!
Urla Şarapçılık daha girişinden itibaren bize bir an kendimizi Napa‘da hissettirdi 🙂 (Zamanında USin99Days günlerimizde birkaç defa bulunmuştuk Napa’da. İlk buluşmamızın yazısını merak eden şuraya bakabilir). Urla Şarapçılık bölgedeki en büyük üretici olması sebebiyle, bizim gibi şarap seven ve ilgilenen insanların, bir sürü şarabının daha önce tadına varmış; hatta müdavimi olduğu bir marka. Burada yaptığımız tadımda merak ettiğimiz birkaç farklı şarabı denedik ve tadım için herhangi bir ücret talep etmediler. Bağ evinin hemen karşısında Türkiye’nin en küçük oteli olan 2ROOMS Otel yer alıyor.
10 çeşit şarabı ve iyi tarım uygulamaları ile adından söz ettiren URLA Şarapçılık’ın imza şaraplarından biri, benim de tek kelime ile daha koklarken kendimi kaybettiğim, şişesi ayrı özel, tadı ayrı güzel olan Symposium. Bornova Misketi’nden üretilen bu özel şarabın ulusal ve uluslararası yarışmalarda aldığı sayısız altın ve gümüş madalyası var. Tatlı beyaz şarap sevdiklerinize, özel şişe tasarımı ile de sanıyorum harika bir hediye alternatifi olacaktır. Benim özellikle sevdiğim Urla Vourla ve Urla Boğazkere dışında, yaptığımız tadım sırasında öneri üzerine denediğimiz üst segment Urla Nero d’Avola-Urla Karası 2105 kupajı son derece beğendiğimiz ve bizimle eve gelen şaraplarından biri oldu URLA Şarapçılık’ın 🙂 Bu arada, tadımınızı yapıp çıktınız, gitmeden önce mutlaka bir yer daha var uğramanız gereken. Üzerinde 1900 civarında farklı bitki çeşidi bulunan bir de Arberatoryum var URLA Şarapçılık bünyesinde 😉
Burada işimiz bittiğinde, midemizden de acıktığına dair sinyaller gelmeye başlamıştı bile. Bu nedenle rotamızı tadım aktivitesi ile geçirdiğimiz bu güzel öğleden sonramızın üçüncü ve son durağı olan Urlice Bağcılık‘a çevirdiğimizde saatlerimiz de çoktan 17.00 civarında idi! Urlice, yıllar boyunca Amerika’da kalmış ve şarap işini Türkiye’de butik üretici olacakları ölçüde ve kendi başlarına yapmayı kafaya koymuş bir çiftin eseri. Zeytinliklerin arasında kurdukları mütevazı bağları ve minicik tadım evlerinde diğer ziyaret ettiğimiz markalardan farklı olarak gastronomiye olan ilgilerilerini de gözler önüne sererek yemek hizmeti de sunuyorlar! Yemek derken, odun ateşinde yaptıkları pizzaları efsane! İnanılmaz başarılı bulduğumuz pizzaları, gerçekten birer kadeh kırmızı şarapları ile birlikte, tam da bağların ardından günü batırırken bize öyle iyi geldi ki karı-koca orayı hiç terk etmek istemedik.
Günün, tabir yerinde ise altın vuruşunu yaptığımız bu sevimli ortamın sahibi Urlice için, önceden arayıp yemek ve belki de tadım için rezervasyon yapılması öneriliyor. Karı-koca sahiplerinin her daim başında olduğu bu ufak ama sevimli bağlarda gezip bilgi almak, kısıtlı ürettikleri şaraplarından tatmak ve illaki pizzalarından yemek için mutlaka zaman ayırın demek istiyorum. Saat 11.00’den itibaren akşam 18.00’e dek bu hizmetleri veriyorlar.
Böylece uzundur hayalini kurduğum Urla Bağ Yolu’nu iki teker üzerinde ziyaret etme işini yarım günde üç bağ/şarap evi ziyareti ile tamamlamış olduk. Kalanları da önümüzdeki yıl, belki de bu defa tam da bağ bozumu zamanına denk getirerek yapabilmeyi hedefliyorum. İki yarım gününüzü bu güzel ve yeşil rotaya ayırarak çok keyifli zaman geçireceğinizi garanti ederim.
Kavaklıdere, Pamukkale, Turasan gibi büyük şarap üreticileri ziyaretim üzerinden bayağı bir zaman geçti. Geçtiğimiz yıllarda nispeten daha butik çalışan Barbare Şarapçılık ve anca geçtiğimiz ay ziyaret ettiğim Urla Bağ Yolu’ndaki bu üreticiler ile birlikte benim de ülkemizde binbir zorluklarla varolmaya çalışan bu insanlara, hikayelerine, emeklerine saygım her geçen gün artmaya devam etti. Kendi adımıza, yıllardır gittiğimiz restoranlarda yerli üreticilerin şaraplarını içmeye özen gösteriyoruz. Hediye olarak yurt dışına giderken eşe-dosta mutlaka yerli şaraplarımızdan götürüyoruz. Gerçekten dünya çapında şaraplarımız var. Şarap kültürüne, şaraba ilgisini olanlardansanız umuyorum bu Yol’u siz de bizim gibi keyifle tecrübe edersiniz 🙂