Gözlerimi alamadım çiçek serasına girince Cumartesi günü öğlen saatlerinde. Kan kırmızısından begonya aldım ve afilli bir saksıya ektim. Saksımı da salonumda orta sehpamın üzerine yerleştirdim. Pek güzel duruyor. Bu işlem sırasında ise kendime defalarca telkinde bulundum “Lütfen Dilara, bakabilmeyi becer şu güzelliğe ve sakın öldürme, soldurma onu” diye. Bilmiyorum daha önce bahsetmiş miydim, ama evde çiçek bakma konusunda bir özrüm var benim. Hevesle alır annecim her geldiğinde, binbir sözler verdirir bana ama yine de bakmayı beceremem. Aslen beceremem değil de, düpedüz bakmam, ilgilenmem. * Kendime Not: (En Kocamanından) Sadece su vermekle yaşamadıklarını bu canlıların herhalde bu kadar zaiyattan sonra anlamışımdır!! Değil mi Dilara?? ANLADIM. HEM DE PEK KESİN OLARAK!
Cumartesi günü Tolu&Ayşegül Sultan, Atatürk Orman Çiftliği’nin yolunu tuttuk. Amacımız; benim bahçeme bir miktar çiçek almaktı, ama bu arada kızlar da kendi balkonlarına bir kaç adet çiçek almayı ihmal etmediler tabi. Atatürk Orman Çiftliği’ne gitmeyeli yıllar olmuştur herhalde..! (Böyle demem enteresan gelebilir, zira evden AOÇ yaklaşık 15 dakika araba ile. Ama işim düşmez ise benim, pek kımıldamam Ankara içerisinde biliyorsunuz:) En son işim düştüğünde de bir eğlence çıkışı canımız köfte çekmişti de AOÇ ekmek arası köfte ve AOÇ ayranı ile karnımızı doyurmuştuk. Eh, benim oldukça uzun bir zamandır eğlence mekanlarına gitmediğim düşünülürse bayağı olmuş demem yalan olmaz!) Seralarda çiçekler seçtik ve ben 2 yediveren gül fidesi, 2 sarmaşık fidesi, bir miktar yukarıdaki fotoğraflarda görülen menekşelerden, biraz renkli başka çiçeklerden de alarak eve ulaştım mutlu mutlu. Bu arada seralardan bir tanesinin kenarında da bayıldığım “Mor Salkım”ları görüp, bakalım-yapabilirsem diye Mor Salkım fidesi de aldım bahçeye!! Hadi hayırlısı:)
Bahçe ve balkonlara çiçeklerimizi, fidelerimizi seçtik seçmesine de AOÇ’ye kadar gelip karnımızı doyurmadan, ve hatta meşhur dondurmasından yemeden dönmek olmaz diyerekten hareketle AOÇ Dondurmamızı da afiyetle yedikten sonra evlerin yolunu tuttuk:)
Eve döndükten sonra hemen yerleri belli olup, ayrılmış olan güllerimi ektim bahçeye. Diğer çiçekler henüz ekilmeyi bekler durumdalar başka kapların içerisinde. Çünkü bahçem tam olarak çimlenmiş değil, toprağa basıp zarar vermek istemedim. Haftaya annişim gelecek kısmetse, onunla da bahçe için düşündüğüm döşeme ve masa-sandalye işini halletmeyi umuyorum:))
Eh, bu kadar keyifli bir Cumartesinin ardından Pazar gün sade ve evde geçti. Yeni bir film seyrettim, eğlenceliydi.. Güldüğüm çok çok sahnesi oldu, ama bu böceklerle ilgili kısa bir sahneye daha çok güldüm:)) Bir zamanlar Microcosmos belgeseli vardı, bilirsiniz belki. Orada da değişik türde canlıların göçleri, günlük hayatları, çiftleşmeleri vs. anlatılıyordu. Orada da bu böceklerin “ana besin maddelerini” (yani oksitlendirilmiş, sindirilmiş besin maddelerini:)) bir yerden bir yere taşımak için nasıl çaba sarf ettiklerini, nasıl uğraştıklarını görmüş; hayretler içinde kalmıştım. Hem takdir edilesi, hem de inanılmaz komik bir sahneydi:)) Buz Devri’nin 2.sinde de buzullar eriyince hayvanlar göç etmek zorunda kalıyorlar. Sahne şöyle: Bizim bu aile önde baba, arkada anne ve çocuklar olmak üzere göç yolundalar diğer hayvanların arasında. Baba oflaya puflaya kocaman “ana besin maddesini” itekliyor. Bir taraftan da anneye “Why should we carry this shit everytime together with us?” diyor.. Anne de “You know honey, because it’s inherited from my grandfather”…
Sizi bilmem, ama ben çok güldüm:)
Ben ha bugün ha yarın gidicem derken Ice Age vizyondan kalkacak herhalde:) Birincisini en azından yirmi kez seyretmişimdir yazdığın repliği okuduktan sonra ikincisininde birincisi kadar başarılı olduğunu düşünüyorum:) Çiçekler, fotoğrafların bir harika Lulu, çok ama çok sevdim, bu gri İstanbul havasında içim açıldı. Sonra o harika bahçeyi hayal ettim. Kimbilir ne kadar güzel olmuştur:))
yakında olacak cholé’ciğim… veee, sen de davetlilerimden biri olacaksın, biliyorsun:))
Dilaracigim, bir bahcem olsun cok isterdim.
ama ben de bakamazdim..eminim, evde bir tane menekse var, hurrem’in yemedigi tek cicek olarak tarihe gecti..iste o menekse oldu bir keresinde, ama gecen gun bir baktim tomurcuk vermis..nasil seviniyor insan…
mor salkimlar muhtesem, dilerim acarlar, buyurler, uzerlerinde de periler ucar bahcende salkimlarin..
ne guzel olacak bahce..ah ah..
keyifini cikar!
zeynep’cim,
güzel dileklerine teşekkür ederim; sana daha iyisini dilerim:))
ben de yakında bir ikinci canlıya bakma niyetindeyim biliyorsun:)) bakalım ben koruyabilecek miyim çiçeklerimi o yaramazdan..
keyif öyle tek başına çıkarılmaz. hele de bahçede.. yok, yok, hayatta olmaz.
geliyorsunuz beraber içiyoruz:))
gelicem gelicem, ama once bozcaadaaaa!!!!! lutfennn!!! Aysegul Aysegul duy sesimiziiii 🙂
Zeynepciğim,
Duydum sesinizi…
mayısa 20 sine kadar seyehatlerimi tamamlayım..
Haziranda neden olmasın..
sevgili dilayra,
bahcen kimbilir ne kadar guzel olmustur, yilin bu zamanlari bahce ile ugrasmak ne keyifli, ne hostur, ciceklerine su ile beraber sevgini vermeyi unutma, o zaman coookk uzun yasiyorlar;)
ice age2 en az birincisi kadar eglenceli, sahnelerin hepsi birbirinden guzel, manny, ellie, sid:).. zaten ben ciddi ciddi dusunur oldum bu cizgi filmleri aslinda biz buyukler icin mi yapiyolar diye :)) Bu arada favorim hala garibim sincap ve palamutu :)))
zeynep’cim..
haziran bence de en uygun zaman.. Bozcaada daha fazla beklemez gibi..
chido..
ben de bayıldım sincaba. film aralarına çok güzel yerleştirmişler hikayesini:))) ne azimdi ama..
bu arada geçmiş, ama HAPPY BIRTHDAY:))
UMARIM BU SEFER BU ÇİÇEKLER CANLI KALMAYI BAŞARIR ABLAM .Onlara komando eğitimi vericem geldiğimde kendi kendine hayatta kalma dersleri almadan o çiçeklerin pek bir şansı yok gibi geliyor bana ama hadibakalım hayırlısı diyelim. Umarım bu sefer çiçeklerle uzun bir dönem geçirirsin bebeğim.
coookk tesekkur ederim dilayracim 🙂 better late than never demisler, di mi ama;)?
dilayracım ne kadar güzeller, bu yaz hepimiz çiçek ekelim değil mi balkonlar şenlensin, renklensin eminim bu çiçekler çok güzel olacaklar;)
konuş onlarla, maşallah:)
sevgiler…
Zynep’cim..
hoş geldin.. gözüm yollarda kaldı, merak etmiştim vallahi..
bahçeyi güzelleştirir güzelleştirmez hemen davet edeceğim seni de:)
dilayracım çok tşkler;)
bu sefer inanıyorum çiçeklerin çok güzel açacaklar, etrafa mis gibi kokular bırakacaklar…yaz ne kadar güzel 1 mevsim değil mi…
sevgiler..
Bahar geldi butun bloglar senlendi..Ne guzel sey bu bahar:))Cicekler,bulusmalar uhuhuh bir ben kaldim burda.:))
Kendimide cok acindirdim galiba :))
senin oralarda güzel görünüyor aysin..
gurbet bazılarına zor gelir derler, sen de o kategoridesin sanırım. üzme canını.. oradaki keyfin, yaşamın tadını almaya bak. nasılsa bir gün buralara geleceksin değil mi??
sakın ağlama bak..
:))
Ne guzel cicekler, ne guzel fotograflar, icim acıldı sabah sabah…
Bir bahce demek ne harika, benim de minik bir terasım var oraya bircok cicek aldım gecen haftasonu, onlarla ilgilenmek, su vermek ve yeni bir tomurcuk actıklarını gormek cok mutlu ediyor beni, topraga dokunmak da zaten baharda mumkun oldugunca dokunun topraga, yalınayak gezin cimlerde bosaltın negatif enerjinizi demezler mi…
Antalya kacamakları ne guzel oluyordur bu mevsimde, bu arada AOCda benim de yemek yemisligim var, gecen yaz…