Amasra’yı geride bırakıp, Safranbolu’ya doğru yola çıkıldı Pazar sabahı… Ormanlık bölgelerdeki güzel sonbahar görüntülerini anlatmak için yeterli sıfatları kullanamayacağımı biliyorum.. Renkleri tahmin edebilirsiniz: Kırmızılar, kahverengiler, kavuniçiler ve arada yeşiller.. Birkaç yıl önce Abant’a gitmiştik, orada görmüştüm en son bu kadar renk cümbüşünü. 1,5 saat içerisinde Safranbolu sınırına ulaştık. Ama önce Yörük Köyü‘ne uğradık Torsten’ın isteği üzerine. Burası, Safranbolu’dan çıktıktan sonra yaklaşık bir 10 km. ileride bir köy. Tarihi 500-600 yıllıkmış. Köyün 1 km.lik girişinde bizi önce iki tarafa sıralanmış mezar taşları, sonra da misavirperver köylüler karşıladı. Arabamızı park edip, Sipahioğlu Konağı‘nı gezmek için bizi karşılayan -tesadüfen- konak sahibi ile yürümeye başladık. Bu köydeki en eski konak 450, en yenisi ise 90 yıllıkmış. Osmanlı Döneminde yerleşik hayata geçen, göçer “Karakeçili Aşireti”nin kollarından birisiymiş bu köyün sahipleri.. Köydeki evler Osmanlı-Türk Mimarisinin tipik örnekleri. Torsten buradaki bir ev ile bayağı ilgilendi, ama köy halkı boş görünen ev hakkında bize bilgi vermek istemedi pek:)) Konağı gezdikten sonra sahibesi bize peynirli gözleme ve ayran yapıverdi hemen. Üzerine de ev baklavası.. Ev baklavası yedikten sonra pastaneden tatlı almak anlamsız geliyor. Benim bu gezideki en favori tadım da bu baklava oldu!
1,5 saat kadar kaldıktan sonra UNESCO’NUN dünya mirası listesinde yer alan Safranbolu‘ya geçtik artık. Önce Hıdırlık Tepesi’ne çıktık. Burası Safranbolu’ya gelen Türkler’in ilk yerleşim bölgesiymiş. Bu tepeden, yukarıdaki Safranbolu manzarasını kaydettim fotoğraf makinama.. Daha sonra aşağıya inerek Kaymakamlar Müze Evi’ni, Sadrazam İzzet Paşa Camisi‘ni, Cinci Hoca Hanı ve Hamamı‘nı, Demirciler Çarşısını ve Arasta‘yı gezdik. Safranlı lokum aldık, Torsten tadına ülkesinden alışık olduğu safranlı ekmek aldı, Kazan Mutfağı’nda mantı ve perohi yedik, sadece Safranbolu’da içebileceğiniz Bağlar Gazozunu tattık. Çarşı’dan biraz alış-veriş yaptık ve evimize döndük bol yağmurlu ve sulu karlı yollardan geçtikten sonra…
Cok guzel bir gezi olmus. Ben ne Amasra’ya ne de Safranbolu’ya gidebildim. Ankara’dayken o kadar da yakindaydilar halbuki. Senin bu anlatimindan sonra bir geldigimde mutlaka gitmem lazim artik:))
dilayra merhabalar:))
büyük 1 zevkle okuyorum ve en kısa zamanda gitmek istiyorum ve safran deyince aklıma safranlı pilav geldi ve yanına da fırında beşamel soslu tavuk…
teşekkürler :))
sevgiler….
Ah Zeynep ya..
karnım nasıl aç, nasıl aç anlatamam.
şimdi ne yapsam acaba? evde mi yapsam, bir yerde mi yesem:)))