4- Ankara’da Ilk 5 Cafe-Restoran

Bu liste tamamen kendi tercihlerim üzerinden oluşturulmuştur:) Cafe-Restoran başlığı altında sıralamaya -naçizane- uygun gördüğüm yerler yine benim “top mekanlar” listemde yer alanlar arasından seçilmiştir.

1 ~ Quick China tabi ki bir numaraya oturur bende! 1996 yılında açıldığından beridir gidiyorum. O zamanlar eski yerinde, Arjantin Caddesindeydi. Daha fast&food gibiydi. Daha sonra konseptini farklılaştırarak şimdiki yerine, rahmetli Uğur Mumcu’nun Sokağına taşındı.

Burasını yazın özellikle daha bir çok severim. Bahçesi harikadır. Yazları genel olarak öğlen açık büfe olayına gireriz ve saatlerce otururuz. Yeni yeni dekoru değişmiş tekrardan, ben pek beğenmedim daha önce de yazmıştım bu halini. Belki de eskisine çok alıştık, zamanla buna da alışırız bilemiyorum.

Sushi’nin yanı sıra Çin, Japon ve Tayland yemeklerine menüsünde yer veren mekanın en favori tatlısı benim için “Balda Kızarmış Ceviz”dir. Allahım o nasıl güzel bir tattır. Cevize tapınan biri için harika bir tatlı çerez oluyor. Tavsiye ederim:) Balda kızarmış muz olayına ise hiç alışamadım. Muzdan zaten haz etmem, bir de pişince iyice fena oluyor benim gözümde!

Ben sıklıkla sushi yemek için tercih ediyorum Quick China’yı. En çok da “Kyoto California Roll” dedikleri içinde yengeç, karides ve avakado olanıyla “Crunchy Roll” dedikleri hafif yağda kızartılmış olanını tercih ediyorum. Sevgili dostum Evren geldiğinde ise genelde 36 parçalık kocaman bir tekne söylüyoruz önümüze:) Çin, Japon ve Tayland mutfağından da eve söylüyorum genelde. Bir tek yıldızımın barışamadığı yemek burada “Pad Thai” olmuştur. Karideslisini yedim iki defa ve hayal kırıklığı, hayal kırıklığı:( Tabi Londra’da yediğimle kıyaslarsam olacağı bu sanırım!

Ankara’ya gelen tüm misafirlerimi götürdüğüm yegane yer. Alt katında yeni bir V.I.P Salonu açılmış 20 kişilik. Özel davetlerinizde kullanabilmeniz için. Akşam saat 23:00 civarında servis hizmeti bitiyor genelde. Rezervasyon, özellikle hafta sonu, şart. Son 2 ayda 6 defa giderek kendi rekorumuzu kırmışız bu arada. (Gelen extrelerden takip edince:))

2 ~ Ben her ne kadar yeniliklere açık da olsam bazı eskide kalmış yerlere, şeylere ve kişilere gönül bağıyla bağlıyımdır. Gar Lokantası da bu eski bağlılıklarımdan biridir her ne kadar son dönemde çok sık gitmemiş olsam da. En son Aslı kuzumla bir öğlen kaçamağı yaparak o en sevdiğim zeytinyağlı tabağıyla buluşma gerçekleştirdim geçtiğimiz ay sonu. Gar Lokantası özellikle ev yemekleri ve zeytinyağlıları ile çok güzel bir alternatif Ankara’da. Tabi ki ızgara, balık hatta kuzu çevirme bile yiyebilirsiniz burada. Ama bunlarla ilgili alternatif çokken çevrede, sıkılınca kaçacağınız bir mekandır Gar.

Ben her daim zeytinyağlı yediğim için diğer yemeklerinin lezzeti konusunda tecrübe sahibi olmamakla birlikte, ekürideki ağzının tadını bilenler için hep iyi puanlar almıştır diyebileceğim sadece. En son gittiğimde beni mutlu eden birşey oldu burada. Gar Lokantası’nı içerisindeki atmosferle, hizmet kalitesiyle ve bana hizmet eden tatlı garsonu ile sevmiştim ben. Sonra o garson ayrılmıştı:( Mutlu oldum, zira geri gelmiş. Beni tekrar o ağırladı ve rakıyı ve türk kahvesini nasıl içtiğimi aynı şekilde hatırladı! Budur!

3 ~ Cafes Des Cafes, yıllardır sıcak ve samimi atmosferini koruyor Tunalı Hilmi Caddesinde. Zencefilli Limonatası ve elmalı payına hasta olduğum yerdir kendisi. Bir de yazları bahçesine:) Çok bilgisayarımı atıp çantaya tek başına gitmişliğim, bahçedeki beyaz dekora serilmişliğim ve saatlerce yazıp çizmişliğim vardır. Limonata üzerine limonata içerken, sadece bir porsiyon tatlı yiyebildiğim; duvarlarındaki 50’li, 60’lı yılların siyah-beyaz New Yorker Magazine dergilerinden çerçeveletilmiş tablolara hayran olduğum mekan. Bana gençliğimi hatırlatıyor, zira gençken ben! daha sık giderdik sevdiğimiz insanlarla.

Cheesecake’inin çok iyi olduğu söylenmekle birlikte, bilmiyorum hatırlayanınız var mıdır?, bir zamanlar İran Caddesinde yer alan IVY diye bir mekan vardı. Cheese Cake Factory’nin cheesecake’lerini her fırsatta tatmak için burada alırdım soluğu. Benim için cheesecake işte Cheese Cake Factory’nin cheesecakedir. O sebeple buradakine iyi puan vermek içimden hiç gelmez benim!

Yemeklerinden çok kahve-tatlı, mini kahvaltı alternatiflerimiz için tercih ederiz ve pek de iyi ederiz:) Bir sürü dergi-gazete bulunur mekanda, dolayısıyla eşinizi dostunuzu beklerken sıkılmaya fırsat bulamazsınız. Bir de ben içinde kocaman koltukları olan mekanları pek severim. Bana daha sıcak ve ev ortamını hatırlatır geldiği için belki de. Buradaki koltuklara da yer buldukça yayılmayı seviyorum.

Bu kış sıcak şarap içmek için uğradım bolca. Aslında kendi evimdeki sıcak şarapla pek kıyas kabul etmezdi ama:)

4 ~ Kale Washington, mutlaka en iyi restoran kategorisinde kendine yer bulmalı burada ya da başka bir listede. En sık gittiğim dönem sanıyorum Gilan Mücevher’de çalıştığım günlerdi. Yani yıl 2002 falan. O sıralar İstanbul’dan gelen misafirlerimizi ağırlardık orada. Bir dönem de yabancı konuklarımı ağırlamıştım iş için gelen. Daha çok prtokol grubu dediğimiz bir müşteri kitlesi vardır. Bürokratlar, gazeteciler, ağır adamlar gelir. (Bir yemekte hiç unutmam Ali Koç vardı karşı masamda. Ne güzel mavi gözleri vardı bak hatırladım:)

Kendine has suflesi, Borç Çorbası ve Halep İşi Kebabı meşhurdur benim için. Yaz aylarında terasına bayılırım. Kale’den Ankara manzarası panoramik olarak gözünüzün önündeyken yemeğinizi hafif, ılık rüzgar yüzünüzü okşarken huşu içerisinde yiyebilirsiniz:)

5 ~ Bu mekan ara ara ziyaret ettiğimiz bir yerdi yıllardır. Şimdilerde nerdeyse haftada en az 1 gün, bazen hatta birkaç gün burada oluyoruz. Sardunya Cafe‘den bahsediyorum. Şipşirin, minicik, rengarenk çiçeklerle ve minyatür bir havuzla bezeli bir bahçeye sahip. Bahar-Yaz akşamları bahçedeki ağaçlarda bulunan minik fenerleri, cam fanuslardaki mumları yakıyorlar. Işıl ışıl pek romantik oluyor:)

İçerisi ise tuğlalarla örülmüş duvarlarıyla, ahşap kirişleriyle, sıcacık ve loş ortamıyla, güzel seçilmiş müzikleriyle bana huzur veriyor. Farklı bir havası var burasının. Sevgili Selim ve ortağı Banu’nun “Salı Sardunya” günleri vardı mesela, şu an ne durumdalar bilemiyorum. Biz de
Başak‘cımla ayrı ayrı keşfedip birbirimizi burada ağırlamak istemiştik aynı anda:)

Bir kadeh şarap, hafif bir yemek, bir de eküriyle sohbet için gidip deneyin diyebileceğim bir yer.

Alternatifler ~ The House Cafe İstanbul özellikle Ortaköy ve Tünel’deki mekanlarıyla benim en sevdiğim cafelerden biridir. Doğru düzgün risotto yiyebilmek için tüm mekanları deneyen biri olarak, burada da Buğday Risotto yemiş, beğenmiş ve sürekli tercih etmiş biriyim. Bunun dışında arkadaşlarımla buluşunca peynir tabağı isteriz. Levrek Bruschetta ve Somon Izgarasına ise tek kelimeyle bayılırım.

Ankara‘da da açılınca bir defa gitmiştim. Alışkanlıkla peynir tabağı ve şarap için. Ama o oldu nedense:( Özel bir sebebi yok, sadece tercih sıralamasında üstlerde yer almıyor bir türlü. Akşamları önünden geçiyorum sürekli, çok hoş görünüyor şu anki dekorla mekan olarak.

Bunun yanı sıra mesela Budakaltı vardır Budak Sokak numara 6’da hizmet veren. Bir dönem buraya da çok sık giderdim. Artık tercihlerim arasında olmuyor pek. Ama Ankara’lıların sevdiği, bildiği, sıklıkla tercih ettiği bir başka hoş mekandır. Biraz tuzludur:)

Merkez Lokantası, Atatürk Orman Çiftliğin’de canım ciğerimdir mesela. Aslen restoran olamamış, tam anlamıyla lokanta kalmış bir mekandır. Arnavut ciğerini sıcacık getiriler masaya. En çok onu severim. (Bir de tabi ki kaymaklı ekmek kadayıfını. Enfestir!) Genelde yazın bahçesinde meze-rakı olayı için gideriz. Benim için eskilerden kalan anısı vardır!

..

Not: Bu yazı dizisi ile uğraşırken sürekli acıkıyorum:) Neden acaba? Son liste ile -“Dinlence Mekanları”- yazı dizime nokta koyacağım inşallah. Fakat araya giren bir İstanbul seyahatim sebebiyle o yazı haftaya kaldı sanıyorum. İstanbul’a dua ediyorum 3 gündür. “Hava ılık ve açık olsun. Bebek’de Aşk Cafe, Ortaköy’de House Cafe, Tünel’de ve İstiklal’de ve Nevizade’de olmak istiyorum:)” diye. Aslen bir nikah için gidiyoruz, ama ilk defa bir eksikle eküri olarak İstanbul’da olacağız. Fırsat mı fırsat!


Şimdiden güzel ve benim tabirimle “süper” bir hafta sonu geçirmenizi, güzel kahvaltı sofralarında bulunmanızı, sevdiklerinizin dizinizin dibinizde olmasını, yeni filmler seyrederek geçireceğiniz bir 2 günün sizin olmasını dilerim:)



4- Ankara’da Ilk 5 Cafe-Restoran” hakkında 18 yorum bulunuyor:

  1. kiwi

    Cefes des Cafes’nin en sevdiğim büyük tabak ve bardaklarını küçülttüğünü, son yediğim ıspanaklı tavuklu krepin berbat olduğunu belirtmeden geçemiycem Dilocuum.

    Cevapla
  2. dlayra

    ben orada krep yemiyorum, çünkü nedense çok yağlı geliyor bana kiwi:)
    ama gideriz, koltuklarda yayılır çevirdiğin kitapları okuruz. olmaz mı? 🙂

    Cevapla
  3. Burcu

    sen yazıyorsun ben okuyorum, sen yazıyorsun ben merakla okuyorum hiç gitmediğim ankara’da gidilecek yerlere hakimim artık :)) zaten aklımdaydı en kısa zamanda gelmeliyim artık oralara…

    Cevapla
  4. ipek

    Nasıl olup da karşılaşmamamışız hiç? Bunlar benim de favori mekanlarım:) Cafe de Cafes yemekleri konusunda hemfikirim; eskisi gibi değil..
    Ben naçizane Ulus’taki Boğaziçi restoranı hatırlatsam? Denemediysen o muhteşem yemeklerden mahrum kalmak yazık olur. Vedat Milorumuz da orada ruhunu teslim etmek üzereydi..GOP da da açılmış ama henüz bir geribildirim yok.
    selamlar

    Cevapla
  5. dlayra

    sevgili burcu,
    seve seve sana eslik ederim.
    belki bir de mini foto-safari yapariz birlikte:)
    ankara’ya hic gelmemis birine tabi cok merakla okunacak bilgilermis gibi geliyordur eminim:))
    *
    Sevgili Ipek,
    ben GOP’takine gitmis; hatta yazmistim burada. aratirsan ulu google’dan okuyabilirsin. ama asil yerine ben gitmedim hic. bizim lezzet avcisi erkek arkadaslarimiz anlatirlardi cokca:)

    Cevapla
  6. Selim

    Dilaracım, çok çok sevdiğimiz “Sardunya Salıları”na maalesef ara vermek durumunda kaldık:( Benim artık Salı akşamları başka bir yayınım olduğu için onu “Sardunya Arada Deredesi”ne çeviriyoruz… Son 2 ay içindeki Quick China rekoruna talibim, bunu bir Quick China açık büfesinde beraberce taçlandırsak diyorum:)

    Cevapla
  7. dlayra

    selim harika olur.
    sanıyorum son beraberliğimiz orada yine selena sen ben banu ve kalabalık bir ekip şeklinde açık büfedeydi. aylar mı oldu ne? yapalım. araşalım. ben bir istanbul’a gideyim hafta sonu önce:)

    Cevapla
  8. azra

    tamda yaza hazırlık diyetindeyken olmuyo böyle be dilayra…eğer yaza hedeflediğim kiloyla giremezsem senin suçundur bilesin… kıtır ın kokoreçi,oranın risottosu,buranın ekmek kadayıfı…
    eridik burda be ya!…
    gerçi tamam istediğim buydu ama bu şekilde değil…:(
    vaktin olursa Tünel leblon da bi damla sakızlı türk kahvesi iç benim için olur mu?
    gelirse Alper le..:P (işaret Alper için,kahve için değil:)

    Cevapla
  9. dlayra

    sevgili burcu,
    nasıl sevinirim:))
    ben süprizleri çook severim:)
    *
    azra’cım,
    Alper dedin, geçen gün falımda çıkan “A” harfine işaret ettin. hadi hayrılısı diyorum:)
    o diyetlere körü körüne bağlanmamak, arada bir izin vermek lazım gelir bünyeye. gel dinle sen beni:) kızma bana da. bitti yazı dizisi işte:)

    Cevapla
  10. azra

    yazı dizin bitti de biz de bittik be güzelim:)
    bi de benim bünyem hep izinli zaten de,arada bi diyet ayaklarına yatıyorum işte…o da körün taşı gibi bu zamana denk geldi… ama olsun seni mi kırcam bozdum gitti… ahanda kıtır’dayım akşam…:)
    Alper dedim evet…ama sadece ‘bi kahve’ dedim bak dilayra…ikinci bi Ada vakası yaşanmasın… aman diyimm!!!
    severim seni bilirsin:))

    Cevapla
  11. chido

    ben IVY’yi hatırlıyorum desem, hatta cheesecake’ini de desem :))) bir de daily news vardı sanki, aklım bana oyun oynamıyorsa, ben üniversitedeyken haftasonu kaçamağı yapardık karşılıklı, gider gelirdim trenle istanbul-eskişehir-ankara :)) o günlerin favorilerindendir kendileri, ordan bildim :))
    boğaziçi’nin sulu yemekleri süper, quick china ve budakaltında zaten hemfikiriz, house cafe istanbul’dan favorim olmakla beraber, ankara’ya geldiğimde big chefs le aldatıyorum zaman zaman :))
    gar’a aslı’nın sözü var, sen beni kale washington’a götür en iyisi 😉

    Cevapla
  12. Gamze B.

    Dilara cığım,
    Ankaralılar bir Dilara’ları olduğu için çok şanslılar çoookkk :))
    sevgiler,
    iyi hafta sonları
    Gamze B.

    Cevapla
  13. dlayra

    hahahah ilahi azra:)
    My name is Dilara, do not worry:)
    *
    chido var ya:)
    Gar’a da gelirim, Kale’ye de götürürüm. alıştık nasılsa her ay kızlar zirvesinde toplanmaya:)
    *
    gamze b’ciğim:)
    şımartma bu kadar. bir de ankaralılara sormak lazım nasıl hissediyorlar diye:))
    sevgiler.
    *

    Cevapla
  14. gezicini

    sevgili dilayra,
    ne güzel yazıyorsun, eline sağlık. sayende eski-yeni tüm bilgileri tazeleme imkanım oluyor. genel olarak birkaç ekleme yapmak isterim.
    *Mantar ev yemekleri. güzel ev yemekleri var. yeri güzel. fiyatları ortalamanın üzerinde. son zamanlarda gitmedim.
    *Liva cafe-pastane olarak bence en iyilerinden. Son zamanlarda özellikle Yıldız’da açılan iyi. Az müşteri, hızlı servis, özenli hizmet.
    * Merkez restaurant bir klasik. Keşke yaz gelse de oraya gidebilsem!
    Böylesi güzel yer yok bizim bozkırda.
    * Cafe Crown Panora. Sandviç, kış çayı,panini, kahve gibi küçük atıştırmalıklar var. Yeri güzel, fiyatları iyi, koltukları rahat 🙂
    not. ben bir de bebekle gidilecek yerler yazsam ne iyi olur yahu 🙂
    sevgiler
    gorki

    Cevapla
  15. dlayra

    merhaba gezicini,
    mantar benim de eskiden çok beğendiğim bir yerdi. ama çoook eskden. son dönem bir arkadaşımla gittim, ama eski havasını bulamadım. ve kendisinin o çook eski zamanlarıma ait bir mekan oarak kalmasının daha hayırlı olacağına karar verdim:)
    ve lütfen bebekle gidilecek mekanlara ilişkin bir şeyler yaz. zira bir sürü bebekli arkadaşım var merak içinde bekleyen:)

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir