Bir Yazı Okudum!

 

Siena

~ Siena Meydanı’ndan, İtalya. Mayıs 2006 ~

Kafam karıştı! Gerçi geç kalmışım okumak için. Eylül 2008 tarihinde yayınlanmış.

Bir süredir mesleğini İtalya Milano’da sürdüren hekim arkadaşım Tunç bir mail göndermiş sabah sabah. İtalya’yı ne kadar sevdiğimi bilir ülke olarak.

Hayatımın bir döneminde bir süre orada yaşamak istediğimi.. (Ölmeden önce yapılacaklar tipinde bir listem var. Orada 28. sırada bu madde:)

Chianti şaraplarını ne kadar sevdiğimi..

Sonra, sevgili Jen Gray‘in hayatını yola koyup, aşkını bulduğu Barga’yı nasıl merak ettiğimi..

Tuttu linkteki bu yazıyı gönderdi, ben daldım yine hayallere bu soğuk, isli-puslu, kasvetli, bir türlü sevemediğim Ankara’sında!

..

Sabah sabah işe gelirken bindiğim dolmuşun sürücüsü trafikteki tüm binek arabalarına küfür etti, taciz etti, korna bastı durdu. Sanki binek arabalarının hakkı değil trafikte yol almak, bir tek taksilerin ve bu salak dolmuşların hakkıymış gibi! (Bana sorarsanız hepsini toptan yok etmek lazım da..)

Kendi ülkem için ne yazık ki olumlu duygulara sahip değilim! Bu “Yavaş Şehirler”den biri olamayacak benim hiçbir şehrim. Ama mimarlık, belediyecilik anlayışı bile biraz değişse ben razıyım! Şu Ankara’ya belediyecilikten anlayan, yol nasıl yapılır, asfalt ne zaman dökülür, kaldırım taşları döşenirken dikkat edilmesi gereken kurallar, yayaları nasıl koruruz vs.. gibi şeyler hakkında bilgi sahibi olan bir ekip gelsin başka birşey istemiyorum allah için!

**Londra’da sokaktaki kırık taşlardan birinin kimsenin ayağı falan takılmasın diye nasıl kırmızı bantlarla çevrelenmiş olduğunu, kaldırım taşı döşenirken nasıl yayaların geçmesi için özel bir alan ayrıldığını, her yerde ışıklı yanar dönerli ikaz lambaları bulunduğunu gördüm de! Oradan yola çıkarak ukalalık edebilme hakkı buldum belediyecilik mevzunda:)**

Bir Yazı Okudum!” hakkında 10 yorum bulunuyor:

  1. zyn₪p

    Yerel yönetimler için, yönetici olarak gelecek adayların önce “insan” konusuna iyi çalışmaları gerekli , sonra insanları dinlemeli, şehirde yürümeli, nefes almalı, şehrin en sevdiği ve en sevmediği yerlerini belirlemeli, toplu taşıma önem vermeli, ceza yaptırımlarını uygulamalı ve şeffaf olmalı, Ankara’nın üst ve alt geçitlerden oluşmadığını oluşamayacağını çok iyi bilmesi gerekir, acil olarak çok fazla parka ve doğal ferahlama alanlarına ihtiyacı olması gerektiğini bilmesi gerekir falan filan…:)
    Dilara’cığım, ne güzel yazmışsın geçen gün bende bir taksiye bindim hemde yollarda kar varken 70-80 km hızla gittik, sonunda dayanamadım ve benim hiç bir yere acelem yok, sakince gidebiliriz dedim, taksi şöförü aynadan baktı bende gülümsedim ve sakince yolumuza devam ettik…
    Kısacası şehir plancısı olması, şehirden anlaması, bilime inanıp, dinlemesi ve iyi bir ekip ile gelmesi gerekir, yani belediye meclis üyeliğide çok önemli bir konu bana göre…Eğer bu dileklerin azı bile olsa Ankara’da harika bir şehir olur, örneğin Eskişehir, yıllar sonra Eskişehire gittiğimde inanamamıştım..
    güzel bir hafta olsun ve umarım Ankaralılar için en güzeli olur….
    Not: çok uzun yazmışım affet, optum:)

    Cevapla
  2. dlayra

    zynepcim ne güzel yazmışsın.
    hepimizin yurt dışına çıktığımızda ilk ayılıp bayıldığı şey bu olmuyor mu zaten? mis gibi kocaman parklar, bahçeler.
    burada da hep dediğim gibi “damat mendili” kadar kalan parklardan da yol geçirmeye çalışıyorlardı bir zamanlar. (Bkn. Kuğulu Parkımı Rahat Bırakın isimli postum!)
    Eskişehir’i bende çok merak ediyorum. Tebrik etmek lazım belediye başkanını.
    dileğine ise amin diyorum güzel arkadaşım,
    sevgiler..

    Cevapla
  3. Aysem Oztas

    Barga konusunda tek kelime etmiyorum…
    Hele Toskana Bölgesi ile ilgili birşey ağzımdan çıkmayacak…
    Yaşayan ama ne yaşadığını bilen bir şehir isterdim. Hekim Tunç Bey’e ben de sevgilerimi gönderiyorum. Duymadığım dışardaki korna sesleri, şimdi kulağımın dibinde konser veriyor. Gitmek lazım oralara, tazelenip gelmek için…

    Cevapla
  4. dlayra

    Sevgili Ayşem,
    senin de İtalya’ya böyle rüya gibi bir seyahatin olduğunu biliyorum:) sen söyleneceklerin çoğunu söylemiştin orada zaten, anladım ben:)
    Tunç’a sevgilerini iletirim.
    Bence de tazelenmek lazım. uzun oldu seyahate çıkmayalı, kaşınıyorum çok fena, çok fena…

    Cevapla
  5. k.i.s.d.

    Dilayram,
    Hani derler ya süt nasılsa kaymağı da öyledir.
    Toplumun genelinde mevcut olan hastalıklı ruh hali düzelmedikçe bu ülkenin ne yönetimi düzelir ne de belediyesi… Belediye başkanını seçmekten daha öte bir analiz benimki. Diyelim ki hasbelkader adamakıllı bir belediye başkanı seçildi, muhteşem bir ekip kurdu ve görevine başladı. Şehir oldu adeta bir çiçek. Amma velakin hasta ruhlu vatandaş çiçekleri yolar, kaldırım taşlarını söker, mazgalları çalar… Belediye yapar insanlar bozar. Yani kimi insanlar kendilerine saygı duymadıkları gibi şehre ve hemşehrilerine saygı duymaz. Velhasıl toplumsal bir rehabilitasyon olmadan -ki nerden baksan 3 nesil sürer bu rehabilitasyon, öyle ha diyince olmaz- bu gibi sorunlarımızın çözülmesini beklemek gerçekçi olmuyor. Sen-ben birey olarak sancısını çekip bu ülkeye akıllı evlatlar veremezsek, her sıkıntı yaşayan kaçıp gitmeyi hedefleyip meydanı hasta ruhlulara bırakırsa… O zaman rehabilitasyondan da bahsedemeyiz. Kişisel görüşler böyle…
    Onun dışında, pozitif yazılarına bayılıyorum, şu kocaman halimle pek iyi geliyorlar bana. Bizim de minik mavişin gelmesine 6 hafta kaldı, hala evi adam edebilmiş değilim. İzne ayrılmadan pek bişiy halledemiycem sanırım. O yüzden hafif bir telaş var. Tatlı ve acaip bir telaş.
    Kucak dolusu sevgilerimle.

    Cevapla
  6. dlayra

    sevgili kendi izini süren “kocaman” deli’m:))
    öyle güzel yazmışsin ki, eklenecek birşey yok, çok haklısın.
    umuyorum bebeğin bunlara maruz kalmaya devam ederek büyümez de, yavaş şehirler’den biri gibi daha sessiz, kornanın-gürültü ve pisliğin olmadığı, daha yeşil, daha organik bir ortamda hayatını sürdürebilir.
    ben de heyecanla ve mutlulukla bekliyorum “mavi”ni:)
    altınını takabilmeyi çok isterim. kocaman öperim, bir de kucaklarım:)
    *
    Sevgili Ebruli,
    bir ton sorun vardır diye tahmin etmekteyim. biz Ankara’da pis sularla, iğrenç kokulu, sapsarı sularla banyo yapmaya çalışırken, memleketimin en uzak köşesinde bir kadın su için kuyuya ya da çeşmeye gitmeye mecbur hala:(

    Cevapla
  7. Cenk

    Merhaba,
    Sizden sitenize yerleştirdiğiniz yemekosfer arama kutusu ile ilgili bir ricam olacak.
    Fark ettiniz mi bilmiyorum ama son bir haftadır Cafe Fernando kapalıydı. Sitenin alt yapısında birtakım arızalar meydana geldi.
    Bu arızanın sorumlusunun da Yemekosfer arama kutuları olduğunu yeni keşfetmiş bulunuyorum.
    Sitenize yerleştirdiğiniz kodlarda ufak bir değişiklik yaptım.
    Cafe Fernando’nun bundan sonra sorunsuz işleyebilmesi için eski kodların mümkün olan en kısa zamanda yenileriyle değiştirilmesi gerekiyor.
    Yeni kodlara şu sayfadan ulaşabilirsiniz: http://cafefernando.com/yemekosfer/ekle.php
    Vaktinizi aldığım için lütfen kusura bakmayın ama acil olarak uğrayıp sitenizdeki kodları yenilemeniz Cafe Fernando’nun sağlam işleyebilmesi için şart.
    Şimdiden teşekkür ederim,
    Cenk

    Cevapla
  8. dlayra

    sevgili cenk,
    ben de günlerdir niçin giremiyorum sitene diye merak etmekteydim. kodları söylediğin şekilde değiştirdim. sağol:)

    Cevapla
  9. Geri izleme: İki Ara Bir Dere Organizasyonu (I) : Bodrum-Kos (İstanköy) Adası | Journey To Blue

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir