~Cennetimde Dört Gün-2~

Kas

Bir önceki yazıyı “Kaş’ta hayat güzeldi” diye bitirmiştim..

Öyleydi:(

Gelir gelmez işlerin içine balıklama daldım tabir yerindeyse. Ben yokken haber aldığımız ufak pürüzleri gidermek için çalışıyoruz o zamandan beridir. Bu sebeple yazıya başladığım gün içerisinde 4 toplantım vardı benim!

..

Kaş’a giderseniz mutlaka Guru’nun Yeri’ne uğrayın, ve lütfen yaprak sarma, çiğ börek ve hoşmerimin tadına özellikle bakın. Bunlar bu mekanın klasikleri. Biz yıllar önce bu mekanı keşfedip, her Kaş tatilinde buraya uğramayı adet haline getirdiğimiz zamanlarda sahibinin minicik bir oğlu vardı. Çok sevimli bir surat, o küçücük boyunun ardında kocaman bir tecrübe taşıyan, işe hakim, cevval bir erkek çocuğu. Yıllar geçti, şimdi bizi karşılayan kocaman bir delikanlı oldu. Aynı ifade, biraz gelişkin bir fiziksel yapı, aynı tatlı dil, aynı kibarlık ve samimiyet. Bu adama bayılacaksınız:)

Burada yiyip içtiniz. Öyle hemen kalkıp gitmeyi sakın düşünmeyin:) Mis gibi kahveniz, ya da tavşan kanı demli çayınızla o sedirlerin üzerinde, püfür püfür eserken hava, Kalkan’a karşı bir tepede bir miktar hayale dalabilir ya da bazılarımız gibi şekerleme yapabilirsiniz:)

Kaş’ta bir akşamüstü.

Bizim gibi Çukurbağ Yarımadasında kalıyorsanız, mutlaka bir akşam merkeze inmek isteyeceksiniz. İnin de! Yemek yemek için bizim gibi Bahçe’yi tercih edebilirsiniz. Ya da Teras’ı. Spagettici pek bir meşhurdur. Yemekleri de hakikaten lezzetlidir. Bir de birkaç balıkçısı var; mesela Mercan, ilk 2 yılımızda burada nefis balıklar yiyip pek bir hoş içmiştik:)  Teras Restorant’ı ve pek tabi Nur Alacart’ı var. Bunlar tavsiye benden size:)

Müzik dinlemek için Mavi Bar. Artık Mavi’yi bilmeyen yok gibidir neredeyse. Kaş’la özdeşleşmiş, klasiktir. Meydanda, rengarenk masaları ve ağırlıklı 80’lerden çalan rock parçalarıyla illaki masalarından birine oturmanızı da gerektirmez! Mesela bu yıl gittiğimizde şaşkınlıkla karşısındaki meydanla limanı ayıran upuzun duvarın arkasına bir ikincisinin yapıldığını gördük. Gece herkes Mavi Bar’ın karşısındaki bu duvara oturur. Eline hemen köşede bulunan büfeden alınan biraları, çekirdekleri kapan gelir yerleşir duvara! Önünde yıllardır aynı iki kardeş konuçlanır ve biri midye diğeri buzlu badem satar. O çocuklar da elimizde büyüdü resmen:) Ben Kaş’ta başka bir yerden midye yemem. İllaki o masum ve asil yüzlü çocuktan alacağım:) Bu yıl mesela mükellef bir akşam yemeği yemiş olmamıza rağmen tutturdum aşeriyorum diye. Kızlar, “biz yemeğiz kendine göre al” dediler. Gittim 20 tane midye aldım. Gerçi 12’sini yine ben yedim, ama onlar da dayanamadılar tazecik, miz kokulu, lezzetli midyelere:)

Dilara

Mavi Bar’da güzel rock parçaları dinledik. Sonra canımız deli gibi dans edip, biraz kaybolmak istedi mesela. Yine bir klasiğe doğru yol alırız: Red Point. Daracık sokaklardan birindedir. Meydana çok yakındır. İyi müzik vardır ve kesinlikle oturamazsınız:)

Dilara

Yapacağınız o kadar şeyden bahsettim de, hadi bir tane de yapmayacağınız bir şey hakkında konuşalım: “Dejavu’ya gidin, ama kesinlikle Mojito içmeyin.” Normal şartlar altında Dejavu, akşamları güneşi batırırken oturup yemek öncesi birkaç kadeh içeceğiniz bir salaş mekandır, limanın üzerinden bakar manzaraya.  Bira için, rose için buzz gibi; ama benden söylemesi sakın Mojito içmeyin! Bir halta benzemiyor ve bir de kendisine ödemeniz için sizden 20 TL istiyorlar. Ayıptır söylemesi Mojito ve Bloody Mary konusunda fena değilimdir. İsterseniz gelin, ben size iki çift laflayalım eşliğinde yapıveririm misler gibi:)

Arada yedik, içtik, derin mavide sarhoş olduk; bir yerinde de yaratıcılığımızı tetikleyen atmosfer eşliğinde yukarıdaki şapkayı ortaya çıkardık:) Begonvillere kesinlikle aşık bir kadınım ben.

Bir öğlen Bi’Lokma‘da (Mama’s Kitchen) yemek yedik. Size kaçırmayın diyebileceğim bir mekan daha! Amatör ruhu kaybetmemiş bir aile işletmesi. Tertemiz. Yemekler mis. Gözümüzün önünde akşamki patlıcan ve patatesleri, mantıları hazırladılar. Hepimiz 4 parça zeytinyağlı meze aldık, bir güzel tabak yaptık. Ben buzz biramı eşlikçi yaptım; sonrası zaten 3 saat sonra beni İstanbul’a götürecek Varan otobüsüne kendimi atmamla tatlı bir hayale döndü. Benim gibi hamur işlerinden uzak duranınız varsa zeytinyağlıları, köftesi bir numara. Ama asıl özelliği anne böreği ve mantısıymış. Deneyen yazsın, tamam mı? 🙂

Kesinlikle aramızda bir bağ var bu küçücük kasabayla:

Hayatımda en mutlu olduğum anlar buradaydı,

en sevdiğim, birlikte olmaktan keyif aldığım dostlarımla birlikte.

En sıkıntılı, üzüntülü zamanım sonrası kabuslarıma son vermek için seçtiğim yer, yine burasıydı.

Hayatıma bir şekilde sonradan giren hemen hemen tüme yakın insanlarla ortak noktamız da burası!

Kayıtsız şartsız olmak istediğim tek yer olarak 1 numarasını koruyan kasaba, her daim, yaz-kış, bahar.

Kimselerin kirletmemesini istediğim, aslında çok popüler olmasını istemediğim bir yer Kaş.

..

Avucumdaki minicik kutunun içi 4 gün sonunda kocaman oldu:)

İşte böyle bir şey:)

 

 

~Cennetimde Dört Gün-2~” hakkında 8 yorum bulunuyor:

  1. dilek gülen

    dilara cım o kadar güzel yalın paylaşmışsın kı ;senınle beraber kaş ı gezmişim gibi hissettirdin bana:))) çok öpüyorum…

    Cevapla
  2. dilayra Yazar

    ah güzelim, keşke imkanımız olsa da beraber gezsek:)
    Geliyorum yine ben, haberin olsun:)

    Cevapla
  3. dilayra Yazar

    Alevcim, selam:))
    *
    Çiçekcim hiç gitmedin diye hatırlıyorum.. umuyorum ki güzel bir rehber olur sana:)

    Cevapla
  4. Şebnem

    Mutluluğu yaşadığınız bu güzel tatil anlarınızı ,tüm içtenliğiniz ile bizlerle payşatığınız için teşekkürler,Dilara Hanım.Avucunuzda tuttuğunuz sevgi dolu anlarınız hep yüreğinizi gülümsetsin,sevgiyle kalın…

    Cevapla
  5. Geri izleme: Seyahati İple Çeken Benden Haberler! | Journey To Blue

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir