Basketbol Karşılaşması, Kale’de Kahvaltı, Cinderalla Man ve Mantı

Her ayın sonuna doğru bende baş göstermeye başlayan mide krampları ve baş ağrılarının en iyi tedavisi genel olarak Güzel Bir Hafta Sonu geçirmek oluyor.. (Mide kramplarım ve baş ağrılarım, her ay sonunda teslim etmem gereken ödevlerden dolayı biliyorsunuz!!) Bu defa da ay sonunun Cuma gününe denk gelmesi sebebiyle, Ekim’in ilk günü hafta sonuna denk geldi: Benim özgürlük günüm yani..

Hafta sonuna her ne kadar “dinlenerek geçirmeliyim” diye telkinlerle girilse de aktivite dolu oldu..

Cumartesi günü Selam’ın menajerliğini yaptığı Ankara Basketbol Klubü’nün (ABK) 2. lig mücadelesi vardı. Uuznca zamandır maç izleyemiyorduk, malum sezon yeni başladı.. Cumartesi günü 2 saatinizi bu tarz aktivitelere ayırmanızda fayda var: İnanılmaz deşarj oluyorsunuz:)) Zaten gergindim, arada yine gerildim, rahatladım, eğlendim, heyecanlandım, kızdım… Derken bizimkiler maçı 10 sayı kadar farkla aldılar neyseki… Eskiden hafta sonları basketbol oynamaya giderdik. Mümkün olduğunca Ankara’daki lig maçlarını seyretmeye çalışırdım.. Yine canım istedi. Maçlar başlıyor haftaya, ama basketbol oynayabilmek için partnerlar bulmam gerekecek sanırım!

Hafta sonumun en sevdiğim yanlarından biri de kahvaltı edebilmem. Hem de mükellef diye tabir edileninden.. Genelde ya Farabi’deki LİVA Pastanesini, ya da Kale’de yer alan İDOL’u tercih ediyoruz. Bu hafta sonu da İDOL’daydık. Burası, yukarıda resmini gördüğünüz Ankara Kalesi’nin meşhur sokaklarından birine tepeden bakan, 2 katlı bir mekan. Mekanın alt katı lambalar, antika eşyalarla dolu: Burası aslında bir antikacı dükkanı.. Üst katı da kafeye çevirmişler. Biz burayı yaklaşık 2 yıl önce keşfetmiştik. Sık sık gelmeye çalışıyoruz. Küçücük balkonunda 4 tane masası var, ama çok keyifli bir mekan. Ankara manzarası da alabiliyorsunuz görüş alanınıza bir kaç noktadan. Tam Kale’ye çıktığınızda Rahmi Koç Müzesi’nin yer aldığı Çengel Han’ın karşısına denk düşüyor. Özellikle kahvaltı tabağı ve menemen isteyin. Muhteşemdi..

Kavaltı ekibi (Selam, Tolunay, Ayşegül Sultan ve ben) akşamüstü sinemaya gitmeye karar vermiştik. Uzun zamandır Cinderalla Man’e gitmek istiyordum, kabul edildi önerim. Son dönemde seyrettiğim en başarılı, en dokunaklı hikayelerden birisiydi Cinderalla Man. Russel Crowe’un oyunculukta -bence- döktürdüğü ve bu yılki Oscar’ı da kesin bu rolle alır dememize yol açan Jersey’li boksor Jim Braddock’ın hayatını anlatan filmin en etkili sahneleri Büyük Buhran döneminde ailesiyle birlikte çektiği sıkıntıların gözler önüne başarı ile serildiği ve Jim’in Max Bauer ile yaptığı boks karşılaşması sahneleriydi sanırım.. Yer yer gözlerim doldu, yer yer de ellerimi yumruk yapıp “Hadi, indir, işte böyle, aslansın sen” diye içimden geçirerek heyecanlandım.. Beni çok etkiledi, mutlaka seyredin derim.. (9/10) (O bir puanı niye kestin derseniz, bir türlü kendisine ısınamadığım, her zaman ağlak suratlı ve yapmacık bulduğum Renée Zellweger sebebiyle. Hoş, bu filmde ağlamaklı suratı rolü gereğiydi ama..)

Film sonrası acıkan karınlarımızı öğlen saatinden beri sayıkladığımız mantı yiyerek doyurmayı planladığımızdan dolayı, film sonrası 2 kilo mantı alıp evin yolunu tuttuk. Hakan’ın da bize katılmasıyla uzun zamandır yemediğim için bayağı makbule geçen Kayseri Mantı’sı ve Beşiktaş-Samsunspor Futbol maçı sonrası, sağanak yağmur altında evlerimize dağıldık..

Yeni bir hafta başlıyor.. Güzel geçeceğine inandığım bir hafta:))

* Ayrıca Nathalie’yi de Türkiye Okçuluk Şampiyonası’ndaki ikincilik başarısı için kutluyorum.))

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir