GörDüm, OkuDum, DinleDim…

Geçen gün bir adam GörDüm ben. Uzun yıllardan sonra bir anda çıkıverdi karşıma, ansızın geliverdi, “Öylesine uğradım” dedi. Kahve içtik, konuştuk birbirimizin hayatında olmadığımız onca yıl neler oldu bitti diye. O adamın bana bakışını özlemişim ben, konuşurken gözlerimin ta içine bakışını. Sigarayı tutuşunu, söndürüşünü, muzip gülümsemesini, meraklı-ama meraksız görünen suallerini, ağır tavırlarını tam da adam gibi.. Susup öylece kaldığımız zamanlarda aslında ne çok konuştuğumuzu anımsadım sonra, aynı oldu yine. Söylediklerini dinledim, söylediklerimi dinledi, öptüm yanaklarından “Kendine iyi bak” dedim, gitti..

Bir şiir OkuDum o çok sevgili şair-düşünür Pablo Neruda’dan, yeni keşfettiğim bir blogda. 30’larıma gelirken hayat felsefeme katmaya başladığım bir sürü baharata ithaf ettim şiiri. “Ne kadar da doğru diyorsun Neruda” dedim kendi kendime.. “Demek ki çok geç olmadan ben farkına varmışım da, o yüzden değiştirmeye çalışmışım hayata bakışımı, geleceğimi” dedim sonra da.. Ne diyor Neruda biliyor musunuz?

“Seyahat etmeyenler, yavaş yavaş ölürler” diyor.. “Okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörüyü barındırmamayanlar, yavaş yavaş ölürler..”

“Alışkanlıklarına esir olup, hep aynı yolda yürüyenler…”

“Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler..”

“Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar..

“Elbiselerinin rengini değiştirme cesaretini kendinde bulamayanlar.. Yavaş yavaş ölürler” diyor..

Bir müzik parçası DinleDim ben yeni keşfim flamenko gitaristi Vicente Amigo‘dan. Bir dinledim, bir daha dinledim, bir daha, bir daha… Yanına bir şişe şarap ve birkaç mum eşliğinde biraz gözyaşı, biraz hüzün, biraz dalgınlık, biraz düşünceyle.. “Üç notayla seni istiyorum” diyordu şarkı: “Tres Notas Para Decir Te Quiero” 24 Nisan’da Ankara’da olacakmış, kaçırmamak lazım diye not düştüm ajandama..

İşte böyle geçirdim, böyle bitirdim bu haftayı ben.. Ders çalışmaya tekrar başladım bunlara ek olarak. Squash’a devam, bir o kaldı elimde zira adam gibi rutine oturtabildiğim.. Hafta sonu için henüz seyredemediğim “The Departed” DVD’si kiraladım, 1 şişe Gürcistan Şarabı hazırladım, bir sürü makale bastım okumak için, alış-veriş yaptım ev için. Malum hafta sonu havalar bozuk, evde geçireceğiz besbelli ki 2 günümüzü de. Bir de sinemada 300 Spartalı’yı seyretmek istiyorum. Bakalım, göreceğiz. Hepsi ve daha fazlası Pazartesi burada:) Süperr bir hafta sonu geçirin, her zamankinden keyifli ve farklı olsun..

GörDüm, OkuDum, DinleDim…” hakkında 11 yorum bulunuyor:

  1. zynep

    Dilayracımmm, ne güzel yazmışssın, yüreğine sağlık;) ve ben sana birde Frida’nın soundtrack albümünü öneririm o zaman, özellikle “benediction and dream”….
    mutlu haftasonları:=)

    Cevapla
  2. elif

    Dilayrusum…The Departedi ben sevdim…Bir iki kere izleyince daha bir guzellesiyor film….Ama ben hala neden Blood Diamond best picture a aday olmadi ve oscari almadi dusunmekteyim…Vicente Amigo’yu pek bir dinlemek istedim simdi…alip yagmurlu gunlere saklamak lazim…
    Kupe alcaz di mi haftasonu…:))
    Keyifler yerinde olsun canim dilayrusum:)) bahar geldi ne guzel….:)

    Cevapla
  3. dilayra

    zynepcim, frida’nın soundtrcak’ı mı ?? hmmm.. filmi çok sevmiştim, ama müziklerini hatırlayamadım.. tamam, hemen bakılacak:))
    elif’im,
    film izlenecek..
    küpe alınacak:)) heyoooo…
    vicente’yi dinle derim, ne yap et bul ve dinle.. ama yanına bir şişe şarap al, öbür türlüsü makbul olmaz :)) muck

    Cevapla
  4. onur

    300 Spartalı’yı hiç tavsiye etmiyorum, tamamen zaman kaybı bence… Hepimiz için keyifli bir haftasonu olsun 🙂

    Cevapla
  5. dilayra

    onur’cum,
    vallaha fragmanini gordugum andan itibaren bu fantastik ve gorsel soleni kacirmamaliyim dedim kendi kendime.. hele fragmandaki muzik muhtesemdi..

    Cevapla
  6. saripapatya

    Sevgili Dilayra,
    Aileme bir nebze daha yakin olmak icin baslattigim ve cok kisitli sayida insanin haberdar oldugu blogumu ilk kesfeden sen oldun ve buna acikcasi cok sevindim. Bu blog olusmadan once senin blogunu takip eder, yazdiklarini begenir ve kendime cok yakin bulurdum. Hayat goruslerimizin ve hikayelerimizi olusturma tarzlarimizin benzer oldugunu dusundugum insanlari ve onlarin oykulerini, blog, email, telefon, skype, im, kisacasi ne kadar “stay-in-touch” yontemi varsa kendi yolculugumda yanimda tasimaya ozen gosterdigim icin seninle, sen farkinda bile degilken, her zaman bir ‘baglanti’m vardi. Simdi o baglantiyi senin, kendi tarafindan kesfetmis olman ve nihayet yollarimizin o muthis sair Neruda’nin siiriyle kesismesi beni cok sevindirdi. Bu arada ilginc olan senin benim blogumu kesfettigini bana yazmis oldugun mesajdan degil, senin blogunu okuyarak ogrendim! Washington’da ilik bir pazar gunu, elimde kahvem senin blogunu okurken, yeni bir blog kesfettigini ve bu blogda Neruda’nin ‘Yavas Yavas Olmek” siirini okudugunu okudugumda, “acaba bu kadar tesaduf olabilir mi?” diyerek hemen kendi bloguma girip mesajlarimi kontrol ettim. Ta taaaammm…Senden cok guzel iki mesaj vardi posta kutumda ve de yuzumde kocaman bir gulumseme. Hayatta yasadigimiz kesismeler cok entresan ve kesinlikle ‘tesaduf’ diye bi sey yok bence. Seninle tanistigima cok mutlu oldum Dilayra.

    Cevapla
  7. dilayra

    sarı papatya:))
    ne güzel yazmışsın:)
    ben de kesişmelere inanırım. ve bu konu üzerine çok kafa yorarım..
    seni mutlu ettimse ne mutlu bana..
    “stay in touch” baby:))

    Cevapla
  8. nube

    sizi sessiz sedasız okuyorum daha once hic yorum yazmadım sizinde baska bir blogdan okudugunuz siir okadar hosuma gittiki eger izniniz olursa yazınızın bir kısmını copy paste yapıp arkadaslarıma mail atmak isterim

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir