Zaragoza’ya yolumuzu düşürdük, yoksa listede değildi. Açıkçası çok fazla da anlatabileceğim birşey yok buraya ilişkin. Madrid’ten Barselona’ya yaptığımız 8 saatlik otobüs yolculuğumuzun tam ortasında bir yerlerde bulunmasından sebep “Hadi uğrayalım da bir yemek yiyelim” diyerekten kapısında kendimizi bulduğumuz minik bir şehir sadece.
Kuzey İspanya’daki özerk Aragon Bölgesinin başkenti Zaragoza. Kendisini unutulmaz yapan ise sahip olduğu Real Zaragoza Futbol Takımı:) Ebro nehri kıyısında yer almakta. Aynı zamanda da -rehberimizin anlattığına göre- Hristiyanlığın İspanya’da başlangıç efsanesine ev sahipliği yapmaktaymış. Şöyleki: Efsaneye göre Bakire Meryem, 1. yüz yılda mucizevi bir şekilde burada yer alan bir sütunun üzerinde İsa’nın havarilerinden biri olan Saint James The Great’e görünmüş. Sonradan bu olaya ithafen Nuestra Señora del Pilar “Our Lady of the Pillar” Basilikası -Barok Mimaride- inşa edilmiş burada. İspanya’nın hacılarının ziyaret ettiği bir yer dolayısıyla. Özellikle 12 Ekim tarihinde “Pilar Günü” olarak çok ziyaretçi alırmış.
Biz birkaç önemli merkezi eseri gezdik ve bir tapas barda oturup deliler gibi açık büfe deniz ürünü ve paella yedik. Benim Zaragoza’ya ilişkin aklımda kalan en önemli şey ise, annekuşumun şekerinin düşmesi ile panik halde onu toparlamaya çalışmak için koşuşturmamızdı! Ben hiç metanetli ve kontrollü değilim ne yazık ki, özellikle konu sağlık olunca:( Tolu’cuğumun süküneti ve sakinliği sayesinde bir kutu kola içirip annemi biraz toparlamayı başardık!
Toplamda 2 saat kaldık Zaragoza’da. En sevdigim seyse heryerde bir suru genel kullanima sunulmus bisikletler bulunmasiydi. Ispanyol hukumeti artan benzin fiyatlarindan sikilan halkini kurtarmak icin bulmus bu careyi. Bisikletleri bir yerden alip kullanip, dilediginiz yerde birakabiliyorsunuz. Barselona’da da vardi bu uygulama.
Şimdi son konaklama noktamız, güzeller güzeli Barselona’ya yola çıkıyoruz:) Ama oncesinde ufakligimin gozluk camindan annem ve ben:))
SEvgili dilara
öyle güzel anlatıyorsun ki insanın tüm imkanlarını zorlayıp oraları görmesi gerektiğini ve yanına sevdiklerini de alıp bunun tadını çıkartması gerektiğini düşündürüyorsun.Bir önceki yazıda kardeşinin yorumuna bayıldım. Çok tatlı bir ailesiniz.Seyahatinizin daha da çok keyifli geçmesi dileğiyle, dört gözle yazılarını ve fotoğraflarını bekliyorum.İyi bakın kendinize ve birbirinize:)
sevgili sevda,
çok teşekkür ederim:)
yorum yapan 1 numara ufaklığımı da eşiyle bir yerlere götüreceğim allah kısmet ederse.. o zaman öyle yorumlar bırakmayacaktır:))
fotoğraf olacak, ama vaktimi uygun değerlendiremediğimden sebep ilk elime geçen birkaçını seçip buraya koyabildim. hafta sonu çalışayım biraz bari..
sevgiler,
Dlaracım,
Masal Prensesi gibisin:) Yaşadıklarını gördüklerini anlatıyorsun, bizde keyifle büyülenmiş gibi seni okuyoruz. Bizleri de hayatına katıyorsun. Çok cesursun bence…
merhaba dilaracığım,
benim de senin kadar yüreği güzel bir ablam olsun isterdim açıkcası beni de alıp götürsün gönlünden geçen yerlere şanslılar anacığım seni hayatında taşıyanlar kıymetini bilsinler hayatları boyunca 🙂
senin sayende görmek istediğim yerler çoğalıyor 🙂
sevgiyle kal :)öpüldün
bi blog buluşması yapsan diyorum aslında…
en açık haliyle anlatayım, cesareti olan takipçilerle biraraya gelinecek, sen lider olacaksın ve sadece birkaç günlüğüne şimdiye kadar gidip en memnun olduğun yere götüreceksin bizi… biz de böylelikle herşey gerçekten de anlattığın kadar güzel mi, yoksa bizi kandırıyor musun anlamış olacağız. (bu son cümle tamamen gaza getirme amaçlıdır!)
aslında fena mı olur be dilaracım???
Alevcim, teşekkür ederim. hoşunuza gidiyorsa ne ala:)
*
burcucum,
vallaha elimden daha fazlası gelse keşke. daha yapmak istediğim o kadar çok şey var ki. bir kıyısından köşesinden sevdiğim tüm insanları da dahil edebilsem bu aktivitelere..
*
selimmm:))
bunu prag için yapabilirm bak. artık benim 2. adres ya orası. hem de makul orada herşey ekonomik anlamda:)
hakkaten de hiç fena olmaz be selimcim:)
Sevgili Dilayra seni simdi daha cok taktir ettim annenin hayalerini gerceklestirme cabalarindan oturu =)
Ispanya’ya bir de ‘domates festivali’ zamani git derim ben. Onu gormek ve yasamak lazim =)
Bu arada senin ufaklik ne cok sana benziyor. Dedim gece gece ciftmi goruyorum Dilayrayi =P saka saka. Yakisikliymis ufaklik.
bu gezi programı için bende bende bende… demek istiyorum.sema
sevgili dilara, yine ne güzel şeyler yazmışsın,büyük keyifle okudum.blog buluşmasının yanısıra blog takipçilerini de kapsar mı acaba bu gezi? 🙂
sevgili cem,
inanılmaz ama herkes aynı şeyi söyledi. bu arada babalarımız ayrı bizim. demek ki anneden bayağı birşey almışız:)
*
sevgili sema,
neden olmasın?
dilaracım biraz zorlarsak bu işi yaparız gibi geliyor bana, uçak bile kaldırabiliriz bak:)
ya selimcim deme öyle. işi bırakıp tur operatörlüğüne mi soyunalım şimdi:))
Geri izleme: Beş Gün, İki Kadın ve Endülüs (I)! | Journey To Blue