Şiirler – Alıntılar Konulu Yazılar

Yaşamaya Dair I

Demiş ki Nazım usta;

Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela.

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak!

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki, mesela kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

mesela yetmişinde bile zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için..

Yaşamak yanı ağır bastığı için…

Dün Geceden…

Uykum kaçtı dün gece..

Kitaplığımın önünde bir şeyler aradım okumak için.. Sonra elime aldığım bir kitabın arasından bir kağıt parçası çıktı.. Kağıdın içinde bir şiir.. Şiirin altında bir imza: Ahmet ALTAN. Kimin verdiğini hatırlamaya çalıştım, ne yazık ki hatırlayamadım:( Daktilo ile yazılmıştı, sanıyorum bilgisayar teknolojilerine geçmeden az önce edinmişim kendilerini..

Okumaya başlayınca şiiri hatırladım; Duracaksın’dı adı… O anki, dün geceki hislerime, daha doğrusu birilerine anlatabilmek istediğim düşüncelerime o kadar güzel tercüman olmuştu ki şiir! Hemen dedim paylaşayım “Maviye Yolculuk’ta”… Alan alsın mesajı, almayan da keyifli bir şiir okusun günün bu vakti:)

DURACAKSIN

Acı,

ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,

öfke,

kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,

keder,

yaşlı bir ağaç gibi üzerine yıkıldığında,

duracaksın…

Durup,

gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın.

Sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin,

Çiçeklerini koklayıp, derin bir soluk alacaksın.

Ölüm seni kuşattığında,

tam da o anda, hayatı düşüneceksin.

Acıyı, kederi, öfkeyi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın,

bir zaman “Dinlenin biraz” diyeceksin…

Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak,

bir sevinç arayacaksın.

Hayaller kuracaksın.

Hatıralarını bir defa daha gözden geçireceksin.

Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.

Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri.

Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri.

Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri.

Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını, sevdalarını, sevişmelerini, özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine.

Hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları sıkıca kucaklayacaksın.

Ölüm her taraftan üstüne saldırıp seni kuşattığında,

tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.

Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.

Belki bir mektup alacaksın.

Sana gülümsemesini istediğin gülümseyecek belki sana

Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda, tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.

Gözcünün “Kara göründü” diye bağırdığını hayal edeceksin.

Kara hiç görünmese bile, hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin.

Çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu hedefle mana kazandığını anlayacaksın.

Her şeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.

Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.

Sevinçlei ne kadar hatırlarsan, acının dernliğini o kadar kavrayacaksın.

Yaşadığını ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen, öfke o kadar keskinleşecek.

Karanlık inerken, ışığa daha dikkatli bakacaksın.

Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın.

Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.

Bir çiçek iliştireceksin yakana.

Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.

En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini..

En çılgın hayallerini..

En çağıltılı kahkahalarını..

Acı,

ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,

öfke,

kızıl bir küheylan gibi at koşturduğunda,

keder,

yaşlı bir ağaç gibi üzerine yıkıldığında,

duracaksın…

Durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın.

Sana, iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin,

çiçeklerini koklayıp, derin bir soluk alacaksın.

Ölüm seni kuşattığında, tam da o anda, hayatı düşüneceksin.

Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın,

bir zaman “Dinlenin biraz “diyeceksin.

Onları şefkatle dinlendireceksin.

Çünkü onlara yeniden ihtiyacın olacak!

I Cried Last Night…

Yesterday I was off, that’s why I listened all my CD’s again and again..

I cooked something nice, after a long time.

I fed gooses and swans at “Kugulu Park” and lied down on grassy cover.

Then, at midnight listened very touching song .. It is written by Joss Stone to his elder brother Daniel.

I cried last night.

This song affected me very much!

Maybe, because I have two wonderful brothers.

Maybe, because I remembered how much I love and miss them.

Maybe, because I celebrate their birthday recently and I’am thinking them too much than before. (Tuna Can was born 17th. May 1991 and Cihan was born 19th. May 1978)

Anyway, I just wanted to share its lyricks..

(Love and try to protect your brother’s and sister’s much, if you have..)

Daniel

He shares my blood

He holds me soul

Will he ever know, ever know

He’s cutting his own skin

He’s my brother

Comes straight from my mother

He’S stronger than he thinks he is

Let him know, let him know

I pray to God

Will he help him?

Does he deserve this?

I don’t know

At times he comes across selfish

But he ain’t a bad person

This I know

His lies, his cheats, his stealings

Makes me cry till I stop repeat

He’s simply lost his mind

Lord, I’am asking you Lord

Will you help him find it?

Oh myself,

I will and you will find a way

I live by that

Each and every day

Daniel,

Won’t you listen to the words I sing

Writing this was harder than you’d ever think

You’ve got a heart

You’ve got a mind

You’ve got a soul

And your eyes are kind

Your eyes are kind

Daniel,

Would you listen to the words I sing?

Writing this was harder than you’d ever think.

“Day Calls You”..

Hey wake up. Day calls you to your life: Your duty.

And to live, nothing more.

Root it out of the glum night and the darkness that covered your body for which light waited on tiptoe in the down.

Stand up, affirm the straight simple will to be a pure slender virgin.

Test your bodys metal: Cold, heat?

Your blood tell againts the snow, or behind the window.

The colour in your cheeks will tell.

And look at people: Rest doing no more than adding your perfection to another day.

Your task is to carry your life high, and play with it, hurl it like a voice to the clouds so it may retrieve the light already gone from us.

That is your fate: to live.

Do nothing.

Your work is you, nothing more..

~ From Pedro Salinas (1891-1951)

Success..

To laugh often and much;

To win the respect of intelligent people and affection of the children;

To earn the appreciation of honest critics and endure the betrayal of false friends;

To appreciate beauty and to find best in others;

To leave the world a bit better, whether by a healty child, a garden patch or a redeemed social condition;

To know even one life has breathed easier because you have lived.

This is to have succeeded.

…….inacurrately attributed to Ralph Waldo EMERSON

Başarı;

Sık sık ve çokca gülmek,

Akıllı insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmaktır..

Dürüstçe eleştirenlerin takdirini kazanmak, sahte dostların ihanetine tahammül edebilmektir..

Güzeli takdir etmek ve insanların içindeki iyiyi bulmaktır.

Geride ister sağlıklı bir çocuk, ister küçük bir bahçe ya da iyileştirilen sosyal bir durum bırakarak, dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirmektir.

Tek bir kişi bile olsa, birinin sizin varlığınızdan dolayı rahat nefes aldığını bilmektir.

*Thank you Burcu to remind me this beautiful quotation this beautiful Friday morning…