“Gün olur alır başımı giderim/ Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda/ Şu ada senin, bu ada benim/ Yelkovan kuşlarının peşi sıra../ Dünyalar vardır düşünemezsiniz/ Çiçekler gürültüyle açar/ Gürültüyle çıkar duman topraktan/ Hele martılar, hele martılar/ Her bir tüylerinde ayrı telaş/ Gün olur başıma kadar MAVİ/ Gün olur başıma kadar güneş/ Gün olur, deli gibi…” ~ Orhan Veli
Ne güzel demiş Orhan Veli.. Bu şiirin müzik eşliğindeki halini de severim Zülfü Livaneli’den…
Yıl 1992. Antalya’ya İstanbul’dan bir aile taşınır. Antalya’nın Şarampol mevkine yerleştik. Bendeniz lise son sınıfı Antalya’da okuyacağım. Şu an için tarih olmuş gibi gözüken Antalya Gazi Lisesi’ne başladım.. Bitirdim.. Üniversite sınavına girdik.. Yaz geldi.. Yaz gelince Kaleiçi Yat Limanı bir başka güzel.. “Denizci’nin Köşesi”nde ne anılar aman yarabbim: İlk sevgilimle biralar mı içmedik, annişimle şaraplar mı.. Hemen yancağızındaki o zamanlar “Clup 29” olan eğlence mevkiinde az mı sabahlamadık. Yıldızlar kayarken kayalıklarında az mı dilek tutmadık.. Hemen üzerinden kuş bakışı limana hakim “Tophane Çay Bahçesi'”nde az mı çaylar yudumlamadık sabahın köründe ufaklıklarımla, arkadaşlarımla beraber?
Benim için özeldir, güzeldir burası. Akşamları güneşi buradan batırmayı, teknelerinin arasında dolaşmayı, her arkadaşımı, misafirimi buraya getirmeyi pek bir severim.. Herkesin bir fotoğrafı vardır arkasında yat limanı gülümserken.. Şimdi daha da güzel göründü gözüme.. Belki de annem içinde olduğu içindi:)) Bir sigara yakıp dumanını üfledim, ince bellisinde çayımı içtim.
Kaleiçi’ndeki Yat Limanı’nı görmeyeniniz kaldıysa görün derim ne yapın edin..
Aslında bu comment’i mutluluk bu mudura bırakmak isiyordum.
mutlulukların en güzeline sahipsin, çünkü yaşantımızın bir parçası olan olayların gerçekleşmesi sırasında düşüncelerinde ve kalbinde olayı bütün haliyle yaşabilen ender insanlardan birtanesisin…
Şu sıralarda kalbim ve düşüncelerim birbiriyle uyumlu çalışmıyor ve kaybettiğim mululuğu bir türlü geri getiremiyorum…
Anlarda kısada olsa yaşıyorum ama ben düşüncelerdeki huzurun o güzel tadını yaşamak istiyorum…
Arzu,
teşekkür ederim beni ender insanlardan biri olarak gördüğün için:)
mutluluk kaybedilmiyor, merak etme.. bazen onun da canı özgür kalıp, dolaşmak istiyor.. bu bir geçiş dönemi olabilir, herşey yoluna girer bir gün..
kaybettiklerini düşünmekten vazgeç bence.. geçmişi orada bırak.. kendine iyi bak.. biz buradayız:)
Boyle guzel anilarimiz olmasa napariz ki zaten…Ben kucukken her yaz Antalya’ya kampa giderdik biz..Yilin en guzel zamaniydi benim icin…Yaz arkadaslari, yeni arkadaslar…Ahhhh ahhhh:)
hahha!!
JTB da,herkes uykuda…sen bile kaptan dilayra:)gece saat 01:09 sularinda gizli bir operasyonla rotayi Kuzey Denizi kiyilarina kaydiriyorum…sabah uyaninca Amsterdam”in yesil kanallarinda bulacaksiniz kendinizi…
evet ihtilal ve isyan var! beni bir soz sahibi kil keffarete hazirim…
Kopru butun comertligiyle acildi gecenin yolculuarina…
Motorlarin devirleri, sesleri duyulmayacak kadar az, bir suluet gibi akiyorlar kanalin uzerinden…bizde arkalarindan…uyandirmadan geciyorlar sehrin yorgun ruhlarini.. direklerindeki yesil, kirmizi, beyaz isiklari, karsi apartmanlarin camlarini sessizce silip geciyor…
Bazi geceler bu yelkinlelere takilir ruhum bazi geceler senin resimlerine…ve dudaklarimadan su misralar dokulur bu demlerde
Hasreti denzilerin,
Denizler kadar derin
ve o kadar bucaksiz…
Ta karsimda yapraksiz,
Kullanilmis bir takvim….
Uzerinde bir resim:
Azgin sonsuz bir deniz;
Kaygisiz, dusuncesiz,
Calkaniyor boslukta.
Resimdeyse bir nokta:
Yana yatmis bir gemi…
Kaybettigi alemi
Ariyor DERYALARDA.
Bu resim ruyalarda
Gibi aklimi celdi:
Bana sahici geldi.
Gectim kendi kendimden
Yuzume o resimden,
kopukler vurdu sandim:
Duymus gibi tikandim
cigerimde bir yosun
Artik beni kim tutsun?
Denizler oldu tasam.
Yakar, onu bulmassam
Beni bu hasert dedim.
Varirim. elbet, dedim
bir omur geze geze…
Takvimdeki denize….
sabah koleligin inadina:) geceyi uzatiyorum burda, bir gecelikte olsa kaptanim mavi yolculukta…uzun bir tatilden sonra ne mumkun dizgin vurmak kisneyen taya…hele gemiyi kacirmisim ki Akdeniz den Kuzey Denizi kiyilarina…
ne de mumkun esir olmak donen carklara…
valla isten atilma pahasina vucudumun, ruhumun, sesini dinliyorum saliyorum kendimi huzurun dunyasina…
biraz once kacirdigim yazilarini, yolcularin sen sakrak cigliklarini buyuk bir hazla okudum Vivaldi’nin esliginde…acigimi kapadim;)
rahatla uyyabilirim, bu gece jTB da…
gun dogarken bulusmak uzere eerstekostverlorenkade limaninda..2 numarada;))
garip bi sey oldu ama…her halde hos oldu..
Cebeli Tariktan Okyanusa acilirken muthis bir firtina vardi…ihtimal yazidaki karisklik ondan…
:))
elif’cim,
biz de ilk defa ben ufacıkken Karpuz Kaldıran Askeri Kampına gelmiştik. en güzel günlerim, benim de kamp günlerimdi..
deniz, tekneler, yelkenler, mavi, az biraz müzik ve az biraz alkolle bana tüm limanlar güzel aslında.. yine de burasının yeri çok çok ayrı,
sevgiler
buğra,
senin bu, gece gece bu kadar uyanık ve yazmaya bu kadar hevesli hallerini pek bir kıskanıyorum.. ben de istiyorum, ama uyku galip geliyor bu ara..
vücudumun ve ruhumun sesini dinlemekten korkuyorum ben şimdilik. çünkü şu an olduğum yerden farklı bir yerde olmam, yaptığım şeyden farklı şeyler yapmam gerekecek! zamanı değil daha bunu biliyorum ama işte olmuyor, bazen bir şeyin esiri oldunmuydu, vazgeçmen çook zor oluyor..
Dilayracik;) seni coookk iyi anliyorum. Korkularimiz, bagimliliklarimiz, ertelemelerimiz hepimizde ayni urpertiyi yasatiyor.
Bu insanin kendine kurdugu en buyuk tuzak..
Canmim insan, kisinin kendi sesini dinlemesi, ruhunu dinlemesi her zaman urkutmustur insani.
Zira Dunyada en pahali fatura insanin kendini aldatmasidir…
Iste korkumuz bu faturanin cok kabarik cikmasindan kaynaklaniyor…belki de bos bir korku bu, belki de hakli…ama bunun bir yolu var. O da arastirmak…
Baska kitaplara duydugumuz heyecan ve okumalari. siradan bir sey icin yaptigimiz arastirmayi, kendi kitabimiza karsi duymuyoruz…
Kendimizi okumaliyiz canim insan. Heyacan ile, Sevgi ile ve birda ask ile…
Cunku gercekte sahip oldugumuz bir sey var o da bedenimiz…
Bize gercek mutluluk ve huzur kaynagi olan bir yer var o da bedenimiz…
Bir tek zenginligimiz var o da biricik bedenimiz.
Bir tek evimiz var o da bedenimiz..orda her sey yerli yerinde olmassa, istersen sarayda otur hic fark etmez..
Bu nedenle onu yadirgamadan, yargilamadan, sinirlenmeden, en ufak bir gerilime ve catismaya girmeden, pofpoflamadan okumaliyiz…
Ben gec saatlere dogru elimden geldigince bunu yaparim…gunu bir kez daha yasarim…
Saclarini taramasi gibi insanin, zihnimi tararim…Tatile cikmadan evimi tetemiz ve pirili piril yaparim…dondugumde rahatlarim.. bunun gibi uykuya dalmadan bir seyden rahatsiz olup olmadigini sorarim…onu rahatsiz eden motivasyonlari bir cerrah titizliginde bulur cikartirim…bir sonraki gune bu gunun gurultusuyle patirtisyla girmemek icin butun hesplasmayi uyumadan once bitiririm…
Bu bana muthis bir enerji ve uretgenlik verir. Hatta o zaman gece uykum muthis guzel gecer..sabahta dinc kalkarim…
Yastiga kafami koyar koymaz sevinceten ve huzurdan eriyip giderim.
Son bir kac yildir sunu anladim, is hicte kortugumuz kadar deyilmis. Korkan, bu gune kadar olusan sanal ve yalan benligimizmis… bunu yasadikca Ozunden, muthis bir guven ve enerji dogmaya basliyor ve hayata ve olaylara karsi muthis bir hal aliyor insan..
Dilayra inan bize o kadar yakin ki bu enereji kaynagi…Belki onu kazanmak icin hic bir enerji bile sarf etmemize gerek yok…
Yeter ki kendimizi seyredelim…
Gozlerimizi kendimize acalim….
ona kulak verelim…
onu iyi kotu, yalan yanlis demeden okuyalim…
sadece okuyalim…
gecmisten, korkulardan, sucluluk duygusundan, boyleyim ama soyle olmaliyim demeden, bu iyi bu kotu demeden, gercek bir arastirmaci ruhuyla, tarafsiz, objektif sadece seyredelim…sevgi ile sefkatle onu okuyalim…
Bak o zaman zihnin isiginda piril piril olcak her sey…
Bir kusa kolay gelen hayat kadar, belki elmanin icinde karallar gibi yasayan elma kurdu kadar kolay gelecek bize de hayat.
Biz de berrak bir denizin dibinde kolaylikla gorunen o muhtesem manzaralari, mercan kayaliklarini, rengarenk baliklari gorur gibi, yeryuzu cennetini gorecegiz o zaman…
bunun icin sarf edecegimiz enerji ve haraket sadece gozlerimizi acmak…
:)))
sevgiler…
Dilayra’cim, nese kupu gibisin sen yaa , moral deposu, hayattan zevk almasini bilen, enerjisi hic bitmeyen guzel insan, iyi ki varsin… Bu limanda bizimde resimlerimiz vardir sevdicekle, bir de cay icmisligimiz vardir oralarda, iyi ki gidilmis yoksa bu resimlere bakip bakip sulanirdim 🙂
banu’cum..
buralarda olduğunu bilmek güzel:)
seni de hep neşeli ve pembe pembe görmek istiyorum ben de..