Önce hafif hafif başladı yağmur, ama çok bekletmedi eteğindekileri dökmek için gökyüzü.. Bardaktan boşanırcasına 1 tam gün durmadan, şiddetle, hiddetle yağdı yağmur. Temizledi ne var ne yok ortalıkta. Güzeldi yağmur.. Güzeldir yağmur.. Hareket alanınızı kısıtlasada bazen, ona seyre dalmanın da vardır ruha iyi gelen bir tarafı. Yapraklardan süzülerek aşağıya damla damla inen yağmur damlalarını takip ederim. Pencereye vurarak parçalara ayrılan yağmur damlacıklarına bakarım. Sesini dinlerim yağmurun. Yağmur bana da iyi gelir: Düşünmeme yol açar çünkü. Kısıtlı bir hareket alanında oturup, bu garip orkestranın ve görsel bulanıklığın ortasında düşünürüm bol bol. Muhasebe, hesap-kitap işlerinde pek de iyi sayılmasam da, yine de bu yanımı yağmurlu zamanlarda geliştirmeye çalışırım. İşte böyle yardım eder yağmur bana, aynen bu Cuma günü yaptığı gibi… Hayat muhasebesi yapmak ne yazık ki okullarda bize hiç öğretilmeyen bir dersti. Hiç bilemedim bu kadar sıklıkla kafa yoracağımı buna hayatım boyunca. Zira matematikte iyi değilimdir:) Allahtan kısıtladım bu işi sadece yağmurlu havalarla. Düşünün artık yılda kaç gün, kaç saat uğraştığımı bu “hayat muhasebesi” olayıyla?
Yağmurun en güzel tarafı ardından açacak bir güneş olduğunu bilmektir. Havadaki karanlıkların dağılacağını, o yapraklardan ya da pencerelerden süzülen damlaların toprağa karışacağını, ona hayat vereceğini, ve kısa bir süre sonra o topraktan yeni canlıların hayata geleceğini bilmektir. Her muhasebe sonrası eksilerin artıların bir şekilde taraf değiştirdiği, ya da birleşek ya da birbirlerinden kurtularak yeni olasılıklar meydana getirdikleri gibi hayatım adına. Beni de güzel havalar etkiler, hoşa gider güzel hava. Canlandırır ruhu ve bedeni. Daha sevgi dolu, daha az karmaşık, daha gülen, daha az korkan biri olurum ben güzel, güneşli havalarda. Daha keyif alır nefes almaktan, daha bir derin solurum misler kokan toprağın kokusunu. Ve daha çok severim hayatımı, muhasebesini yapmayı bile:)
Ve işte beni asıl mahveden MAVİ, ENGİN DENİZ kıyısında olmak, ona yakın olup, ona dokunabilmek, dalıp gidebilmek ve bir gün hayatımı onunla birleşecek bir noktada tutabilmek düşüncesidir. İşte beni beni asıl mahveden güzel havalar değil; yağmurlu ve karanlık gün sonrası açan güneş ve dağılan bulutların altında MAVİ, ENGİN DENİZ’e bakabilmek ve üzerinde çıplak ayaklarla yürüyebilmektir…
1 mayıs itibariyle ben MAHVOLMUŞ BİR KADIN’ım:)))
dilayracim hosgeldin! fotograf supppeerrr, demek artik bronz bir kadinsin, ne guzel, itiraf ediyorum kiskandim 😉
yagmurlu havalar guzeldir, acan gunes de oyle ama en guzeli yagmur yagarken cinko bir catinin altinda dusen damlalar ile dusunmek ve hayallere dalmak, sonrasinda da disari cikip toprak kokusunu icine cekmektir :))
dilayra’cım yağmurlu havalarda yaptığımız “hayat muhasebesi”ni o kadar güzel anlatmışssın ki; sadece yağmuru dinleyip hayatınızdaki anları düşünür ve kimi zaman güler kimi zamanda ahh ahh çekeriz…
manzara, cidden mahvedilecek kadar varmış…
kumsalda yürümeyi, sonra ayaklarımı denizin esir almasını ve yerini beyaz köpüklere bırakmasını bende çok seviyorum, iyi ki gitmişssin,
ve bronzlaştığına çok sevindim;)
sevgiler ve hoşgeldin tekrardan:)
mavi, engin denize bakip gelmissin, tuz kokmus ellerin degil mi Dilaracigim…ruzgar yuzunu sevmis, saclarini dagitmis, ne cok yakismis.
iyi ki gittin o diyarlara.
baliklar camasir yikamis bak, kopuk kopuk yapmislar denizi….
susan miller’i okumayi ihmal etmemeli bu ay…
optum canim, guzel bir mayis ayi dilerim, askla dolu.
Chido’cuğum..
bronzluğumu aslen solaryum seanslarıma borçluyum:) ama 1 saat de olsa Antalya güneşinden faydalandım, ne mutlu ki.. Toprak kokusu konusunda hemfikiriz..
Vee Zeynep’lerim, -artık- kadim blog dostlarım:))
Güzel dileklerinize katılmamak elde değil. Aşk?? beni bulacak diye halen umutluyum. ama susan miller? iyiki hatırlattın güzelim, şimdi uğruyorum ona:))
Ford Journey Modeli araç için bilgi ararken Journey kelimesi hasebiyle takıldığım bu ilginç bireysel site.Felsefesi itibariylede etkileyici. Kuşaklar arasında değişmeyen beğenilerin her zaman mümkün olduğu anlaşılıyor.
Özgürlük çok iyi de (yalnızlık anlamında) 65’ten sonra sağ ve sağlıklı kalırsan Özgürlüğün “yalnızlık” kısımını törpülemek rasyonel bir davranış olur.Yoksa o yaştan sonra yalnız bir özgürlük anlayışı çok zor olur.