İlk “New Balance (NB) Bozcaada Yarı Maratonu ve 10K Koşusu” Hikayem

me-w-medal

Uzun başlığımın kusuruna bakmayın!

Koşmaya başladığımdan beridir katıldığım yarışlarda hissiyatım kendini aşıyor. Ben, kendimi aşıyorum yavaştan da olsa. Yine güzel ve keyifli bir yarış aktivitesi için hafta sonu İstanbul dışına çıktık. İstikamet Bozcaada’ydı! O hep yıllardır gitmek isteyip de bir türlü zaman yaratamadığım güzel ada…

Yarışa katılacak altı kişi ve üç yancımızla birlikte bir minibüs kiralayarak İstanbul’dan Bozcaada’ya yola çıktık Cuma günü sabah saatlerinde. Kahvaltı keyfi için ayrı durduk, kahve keyfi için ayrı 🙂 Hal böyle olunca akşam üstü saat 16.00 civarlarında ulaştık meşhur adaya! Çanakkale Boğazı’nı geçmek için elimizdeki dört alternatiften biz sonuncuyu tercih ettik; yani Kilitbahir’den Çanakkale’ye geçtik feribot ile (Diğer güzel alternatifler için şuraya lütfen). Sonra yaklaşık elli dakikalık bir yolculuk ile Geyikli Feribot İskelesi’ne ulaşıp, ucu ucuna kaçırdığımız feribotun ardından birer soğuk yol birası içerek mini bir mola daha vermiş olduk 🙂 Feribotun bizi kucağına almasıyla da yaklaşık yarım saat sonra Bozcaada Kalesi sizi karşılıyor limanının hemen yanı başında!

ada-02

İlk izlenim, sıcacık bir görüntü. Sağda bir kale, limanda mini mini tekneler, motorlar; sol tarafta tepelere doğru yaslanmış çatıların altında evler… Feribottan inip yolu bir on saniye takip edince zaten meydanına ulaşıveriyorsunuz. Meydanın karşısında çay bahçeleri, meydanı hemen geçince meşhur “Çınar Altı Kahvesi”, Arnavut kaldırımlar, beyaz ve mavi boyalı kahve sandalyeleri. Ortalıkta bir sürü insan, çoğunluğu yarışma için gelen. Meydanda müzik, hareket, kurulmaya başlanmış stantlar.

rengigul-kahvaltirengigul-kahvalti-01

Biraz yorgun ama adaya ulaşmış olmaktan dolayı da yüzleri gülen grubumuzla iki ayrı otele dağılıp, iki saat sonra yemek için buluşuyoruz yeniden. Otellerimiz 9 Oda ve Rengigül Konukevi. Özellikle ikincisinin kahvaltısı, daha doğrusu kahvaltı masası sunumu ve reçelleri dillere destan. Yıllardır herkeslerden duyardım, bizzat şahit oldum. Sahibi Özcan hanım iğde çiçeğinden, zeytine; domatesten, akasya çiçeğine; gelincikten, incire her şeyin reçelini yapmış. Masaları bizzat kendi süslüyor sabahları. Kahvaltılarından oldukça memnun kaldığımızı söylemek isterim 🙂

O akşamı grubumuzdaki diğer bir “meraklı gurme”nin elindeki adresin bizi götürdüğü yer olan “Maya“da geçiriyoruz. Bulması kolay bir yerde değil. Çeşmeleri saya saya buluyoruz girişi 🙂 Sahibi Selçuk bey arabamızı park etmemize yardımcı oluyor, hepimizin tek tek elini sıkıyor ve bizi masaya alıyor. İlginç, deniz-derya bir adam. Profesyonel iş hayatını elli yaşında bitirmiş ve bu serüvene atmış kendini. Ekmeklerinden, şarabına, peynirlerinden, masamızda bize sunduğu ve son dönem yediğim en güzel tat olan enginara kadar mutfağında ürettiği ve masalara sunduğu her şeyi kendi yetiştiriyor, yapıyor.  Mekan yaklaşık otuz-kırk kişi anca alır. Bahçesi de mevcut. Peynir tabağı, zeytinyağlı tabaklar, ara sıcaklar, et ve tatlılar ile masaya gelen sınırsız şarabın karşılığı fiks bir fiyat uygulanıyor. Kişisel fikrim alışılmışın dışında tatlar arayan, kuru meyve ve baharatları yemeklerde sevenlerin mutlaka bir denemesi yönünde mekanı.

maya-bozcaada

Cumartesi sabahı erken kalıp güzel ve sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra, kalenin hemen dibindeki mekanların şezlonglarına, rahat sandalyelerine atıyoruz kendimizi. Amaç hem bir miktar D vitamini aldırmak yaşlı ve yorgun kemiklerimize, hem de orta kahvelerimizi yudumlamak 🙂 Bu seans sonrası yarışın başlangıç çizgisinde buluyoruz koşanlar olarak kendimizi. NB Bozcaada Yarı Maratonu ve 10K Koşusu’nun başlama saati, diğer tüm alışkın olduğumuz yarışların aksine sabah erken değil saat 14.00. Havanın sıcak olması ve parkurun yer yer yokuşlardan ve nispeten zorlayıcı eğimlerden oluşması benim için dezavantaj. Zira Antalya’da koştuğumuz parkur dümdüzdü!

me-in-adabozcaada

Heyecan içerisinde sevgilime tam bir saat sonra beni bıraktığı yerde beklemesini salık veriyorum. Hazırlıklarım tamam. Kalp atışlarımı, hızımı, koştuğum mesafeyi gösteren ve bana hatırlatan saatimi ve Nike Running uygulamasını açıyorum. Koşarken beni motive etmesini umduğum parçalardan oluşturduğum listemi çalmaya başlıyorum. Ve başlıyor yarış. İlk bir kilometre oldukça kalabalık bir koşucu güruhu arasında yavaş geçiyor benim için. Sonra yavaş yavaş ayrılıyorum kalabalıktan. Koştuğum ilk dört kilometre boyunca su istasyonu olmadığını biliyorum, fakat susuzluk beni fena vuruyor. Güneş tepede. İnanılmaz terledim bu yarış sırasında.(Toplamda 924 kalori yaktığımı yarış bitişinde öğreniyorum saatimden!). Beşinci kilometrede, tam dönüş noktasında su istasyonunu görünce pek bir seviniyorum. Tabi ilk beş kilometre boyunca üç tane yokuş tırmanıyorum bu arada (Pek dertlenmesem iyi olur bu konuda, çünkü yarı maraton koşucuları çok daha fazla yokuş inip çıkıyorlarmış!). Suyumu içtikten ve beşinci kilometrede dönüşe geçtikten sonra biraz daha rahatlıyorum. Tempomu sıklıkla kolumdaki saatimden takip ediyorum. Koşu sırasındaki kalp atım hızım, söylediğimde bir çok koşan arkadaşımın gözlerini yuvalarından fırlatacak düzeyde yine! Bana nabızları seksen civarında koşan arkadaşların varlığından bahsedildi… Vallahi ben o düzeye indirebilecek miyim bilemiyorum nabzımı, ama benimki yarış boyunca ortalama yüz seksen civarında atıyordu! Yarışı, Antalya’daki derecemden dört dakika daha uzun bir sürede; yani 1.05.42 ile tamamladım (Onu da sıcağa ve yokuşlarda düşürdüğüm hızıma veriyorum artık 🙂 485 bayan koşucu arasında genel sıralamada 131. ; kendi yaş gurubumdaki (35-39) 110 koşucu arasında ise 33. olarak tamamladım bu 10K’mı. *Bozcaada ile bu yılki 10K koşu limitimi doldurduğumu düşünüyorum ve hedefim olan önce Avrasya’da 15K, sonra da Antalya’da 21K koşularına hazırlanmaya başlıyorum yarından itibaren. *

bati-feneribati-feneri-sunset

Yarış sonrası duşlarımızı alıp, adada yapılması şart aktivitelerden birisi daha için şaraplarımızı alıp, Batı Feneri ve meşhur rüzgar türbinlerini gören tepeye gittik. Ege Denizi karşınızda, ılık esen bir rüzgar eşliğinde bu tepelerde güneşi batırmadan dönmeyin sakın! Cumartesi akşamımız için ise şu mekan seçilmiş ve rezervasyon yaptırılmış grubumuz için. Bozcaada merkez, bana birazcık da olsa Alaçatı sokaklarını hatırlatıyor. Mekanlar yan yana, masalar-sandalyeler birbiri içine girecek kadar yakın. Çok kalabalıktı o akşam sokaklar. Izgara deniz ürünlerinin kokusu anason kokusuyla karışmış, değişik türde hafiften çalan müzikler, kahkahalar, her masada mutlaka bir tanıdık sima… Pek keyifli, pek huzurlu bir akşamdı. Gecenin sonunda sevgili dostlarım Başak & Alev ile adanın neredeyse tek barı olan Polente‘de sohbet etme imkanı da bulduk ki, değmeyin keyfime 🙂

Yola çıkmadan önce şaraplar, adanın meşhur bademli kurabiyelerinden alınması adettenmiş. Adetlere uygun davrandık ve güzel bir hafta sonunu daha tamamlayarak evimize döndük Pazar akşamüstü saatlerinde. Bozcaada’daki bir sonraki yarışa dek kesinlikle sevdiğim arkadaş ve dostlarımla en az birkaç defa daha gitme planlarımı kafamda canlandırmaya başladım bile.

**Tüm fotoğraflar telefonumla (Samsung  Google Phone) çekilmiştir.**

 

İlk “New Balance (NB) Bozcaada Yarı Maratonu ve 10K Koşusu” Hikayem” hakkında 10 yorum bulunuyor:

  1. ayşe

    İnan ki insanın eşine israrla sevgilim diye hitap etmesi çok çok itici. Yapmacık zorlama içten olmayan bir hali var. Tek ben de değilim böyle düşünen. Yazdığın herşeyi bir anda siliyor.

    Cevapla
  2. dilayra Yazar

    merhaba ayşe hanım,

    yaşadığım ve yazdığım HER ŞEYİ bir anda silecek kadar zorlama ve yapmacık olduğunu düşünmeniz ilginç geldi bana. çok iddialı değil mi* HER ŞEYİ!
    lakin ben de “eşim” kelimesini eski kafalı bir söylem olarak buluyor ve sevdiğim adama “sevgilim” kelimesi ile hitap etmeyi tercih ediyorum.
    bu blogda yapmacık, yanlış, olmayan, “mış” gibi yaptığım bir tek şeye rastlayamazsınız. 8 yıldır ben bu kadar açık iken, siz halen böyle düşünüyorsanız diyebileceğim bir şey pek yok sanırım.

    Cevapla
  3. ayşe

    Ben yazılarınızda kullandığınız bir hitap şeklinin okuyucuda uyandırdığı etkiyi belirtmek istedim. Dikkate alırsınız ya da almazsınız. İşte zorlama dediğim kısım tam da ‘eski kafalı bir söylem’ olmayan birşey kullanma çabasında. Bu bana anlamsız ve nafile bir uğraş geliyor. Artık sevgililik evliliğe terfi etmiş. Sevgilim deyince evli olmaya daha modern bir hava gelmiyor. Evlilik eski kafalı geliyorsa hiç evlenmeyip sevgili kalmak da bir alternatif. Evlilik eş koca lafları neyse o kavramlar. Israrla kocasına sevgilim diyen bir grup var tek siz değilsiniz. Ama inanın ki daha modern görünmüyor tam tersi kendini kandıran ama dışardan şıp diye anlaşılan bir tavır bu. Evliliğin nasıl yaşandığı önemli yoksa dışardan modern görünsen ne olacak görünmesen ne olacak. Blog yazınca eleştiriye de göze almak lazım. Hep ‘aman ne iyisin’ diyemez okuyucu.

    Cevapla
  4. nil

    güzel bir yazı tşler, maya da fiks bir menuden bahsedilmiş, neler var ve ücreti nedir, sevgiler

    Cevapla
  5. gökçe

    Merhabalar, ben de koşuya başlamayı düşünüyorum. Acaba siz hangi ayakkabıyı kullanıyorsunuz ayakkabı seçimi ayak yapısına bağlı edindiğim bilgiye göre ama sizin bu konuda bir öneriniz olabilir mi?

    Cevapla
  6. dilayra Yazar

    sevgili nil,
    soruna cevabımı mail adresine gönderdim:)
    *
    Sevgili gökçe,
    koşuya başlayacağım zaman bu konuda uzundur takip ettiğim 2 arkadaşımın yanı sıra, yine onların da önerisiyle ritm.wordpress.com blogunu da izler hale geldim. orada, benim de koşmaya başlarken kullandığım program olan “couch-to-5K” programı, ayakkabı seçimi, bazı ayakkabılar üzerine özel değerlendirmeler gibi oldukça faydalı yazılar var, mutlaka göz atmanı tavsiye ederim. ayakkabı ile ilgili şu yazıyı da okuyabilirsin: (http://kosugazetesi.com/2012/07/alti-ustu-kosu-ayakkabisi/) ayrıca ingilizce takip edebileceğin runnersworld sitesi var.
    ayakkabı seçimi gerçekten çok önemli. new balance, asics gibi markaların satış mağazalarında ayağının basış şekline göre bir takım testler yapıp sana en uyan ayakkabıyı verdiklerini duydum, fakat ben de gidemedim henüz. ben nike lunar glide serisinden iki ayakkabı kullanıyorum şu an. arada ilerlerken sormak istediklerin olursa lütfen mail yazmaktan çekinme.
    sevgiler,

    Cevapla
  7. gökçe

    Mert Derman’ı da takip etmeye başladım. Hatta koşmaya başlamadan önce doktora gitmem gerektiğini ondan öğrendim 🙂 Öğrenci olunca ve bu ayakkabılar bütçemin önemli bölümünü oluşturunca hummalı bir araştırma sürecine girdim, çok teşekkür ederim 🙂

    Cevapla
  8. Geri izleme: Koşu Takvimi | Journey To Blue

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir