*Fotoğraf: Ayşegül Ergin*.

Yeni yıla girmişiz, bir açılış yazısı yazmışım ve ben ortadan kaybolmuşum blogda (Bari bir de kapanış yazısı yazayım dedim)!

Aslına bakarsanız diğer, sağlıklı yaşam ve temiz beslenme blogum olan One Life Be Fit‘te aktifim. Çünkü hayatımın oldukça büyük bir kısmını spor, mutfak ve iş kaplıyor şimdilerde. Dolayısıyla yeni gelen yıl ile birlikte kendime verdiğim disiplinli olma sözünü de tutabilmek adına haftalık güncemi paylaşıyorum orada.

Koşu, soğuyan havaya rağmen iyi gidiyor. Sabahları kendimi sahile atmaya ve rüzgarda uçmamaya çalışarak koşmaya çalışıyorum. Henüz maksimum 13 kilometre koştum bir seferde. Ocak ayı biterken bir baktım da 100 kilometreyi geçmişim bu ay 🙂 Bikram Yoga da iyi gidiyor. Çok seviyorum. Haftanın iki gününü stüdyoda terleyerek ve “bu kadarını yapamam herhalde” dediğim hareketlerde her geçen gün kendimdeki ilerlemeyi şaşkınlıkla görerek geçiriyorum.  Spor yapmak bana çok iyi geliyor. Kendime her gün meydan okuyorum ve bu meydan okumanın beni nasıl geliştirdiğine şahit oluyorum 🙂 Hem fiziksel, hem ruhsal… Hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum sanırım. Kendinden emin, oldukça mutlu, kendini beğenen, sağlıklı, disiplinli, üretken, keyifli bir kadınım. “Keşke“siz günüm geçmez iken eskilerde, şimdi hiçbir şey için “keşke” dememe gerek kalmadığı bir dönemdeyim. İstiyorsam yapıyorum. Bir şeylerin olmasını beklemek yerine kendim uğraşıyorum. Okumaya da tekrar başladım. Uzun bir zamandır başladığım kitapları bitiremeden bırakırken, şimdi tekrar 2-3 gün içerisinde bitirmeye başladım 🙂

Çok fazla gezip tozmuyorum, mekan mekan gezmiyorum. O açıdan bakarsak pek de “eğlenceli” olmayabilir hayatım başkasına! Ama yine de bu ay güzel birkaç etkinliğe, mekana gitme fırsatım oldu ilk defa. Caz sever biri olarak geç de olsa Nublu‘nun Karaköy’deki mekanına gitme ve İlhan Erşahin‘i dinleme fırsatım oldu. Haftanın bir gününü rakı-meze muhabbetine ayırdığımız için dostlarımızla bir araya gelip sevdiğimiz mekanlarda buluştuk yine. Başarılı bulduğum ve ilgiyle takip ettiğim blog sahibesi İnci Hatipoğlu, nam-ı diğer Son Mastori‘nin Sim-Pera‘da düzenlediği güzel bir yemeğe katıldık ve bu yemekte hem kendisiyle hem de çok şeker insanlarla tanıştık. Arada birkaç günlüğüne Antalya‘ya gidip ailemi ve minik yeğenimi gördüm 🙂 Her geçen gün büyüyüp, dillenen minik kuzum ile artık Skype üzerinden de konuşmaya başladık akşamları.

Shift-Delete burada, Mia-Posta ise burada JTB‘den bahsettiler geçtiğimiz haftalarda. Çok teşekkür ederim kendilerine, sayelerinde daha çok insan merak edip JTB‘de yolculuğa çıktı bu sebeple 🙂 Eh bize de farz oldu daha çok insan ilgi ile özellikle seyahat yazılarımı takip ederken yeni seyahat planları yapmak. Zaten ben en çok bunu seviyorum: Gitmeyi! Çünkü aynı yerlere de gitsem her yola çıkış bir yeni macera oluyor ve ben macera yaşamaya bayılıyorum 🙂