“Sahip olduğun her şeyin kıymetini bil” dedi bana.
“Hiçbir şeye sahip değilim ki” dedim ben de cevaben.
~
“Sahip olmak” kelime dizisi olarak bile kötü duruyor.
Eğreti.
Yakışmıyor ağzımıza söylerken bile. Bir ufak tutam öfke, bir minik doz hırs, bir ölçek kendini beğenmişlik, yarım gram acı tat, yarım gram bağımlılık tozu içeriyor sanki. Yani ben ölçü verecek olsam anca bunları derdim herhalde!
Sahip olduğunu sandığın her şeyi kaybedebilme riskin yok mu hem?
“Yeni bir eve sahibim artık.”
*Pifff*
Bir deprem, bir sel, bir yangın, bir kötü bitmiş ipotek davası.. Artık senin olmaktan çıkmaz mı o ev?
“Harika bir eşe sahibim şimdi.”
*Pifff*
Bir ayrılık, bir ölüm, bir kayıp.. Bırakıp giderse seni zamansız bir şekilde..
“Bu, şu ve o ideallere,fikirlere, davranışlara sahibim ben mesela.”
*Pifff*
İnsanız.
Değişiyoruz her birimiz. Yalan mı? Bir zamanki bu idealler, şu fikirler ya da o davranışlardan eser kalmayabilmiyor mu sanki?
Sahip olduğumuzu sandığımız her şeyi bir gün bırakabilir, kaybedebilir, hatırlamak bile istemeyebiliriz.
~
“Hep bir şeylere sahip olmak değil mi derdimiz bu yaşamda?” dedi bana.
“Benim derdim iz bırakmaktır anca” dedim ben de cevaben.
~
Sahip olmaya değil, iz bırakmaya niyetliyim ben çünkü.
Sevdiğim, tanıdığım, hayatıma kattığım, hayatımdan çıkardığım, bir dokunup geçip gittiğim, öğretmenim olan, öğretmeni olduğum kimselerin yaşamlarında;
Uğraş verdiğim işlerde, kurmaya çalıştığım düzende, boyamaya niyetlendiğim sayfalarda, evimde, evinde, hayatta “iyi” izler bırakmaya niyetliyim ben.
İz bırakmak güzeldir.
Asıldır. Hatırlanandır. En yüce duyguları ortaya çıkarandır.
İncitmemek ve “iyi” izler bırakmak.
Bir de farkında olmak.
O da müthiş bir bilgelik, bir üst kademeye geçiş biletidir. Kolay kolay “olunmaz” yalnız, oraya varmak için bir sürü yaşanan şey olmalı, karşılaştırmalı hikaye görmeli insan, okumalı çokca, bazı sinirlerini aldırmış olmalı ve hayatı çok ciddiye alarak da kendini paralamamalı. Tecrübeyle alınacak bir bilettir o.
Ben birde bunlara değer katmayı eklemek istiyorum müsadenizle.
~
Hiçliğin sesini dinliyorum ya hani bir süredir.
Kendi iç dünyamda “arpacı kumrusu” şeklinde tabir edilen bir düşünce şekliyle değil de; aksine “hiçliğin sesiyle büyülenmiş” bir şekilde dinleniyorken ben içinde iz bırakmak, değer katmak ve farkında olmanın yer aldığı hayallerde mırıl mırıl gülümserken buluyorum kendimi.
Mırıl mırıl nasıl mı gülümsenir? Onu da yazarım bir ara:)
Canımmm… İz bırakan, unutulmayansın 🙂
Benzer düşüncelerdeyim, farkındalığa benliğinin bilincinde olmayı da ekleyebilir miyim?
Çok öpüyorum.
aslında ne kadar da güzel sahip olamamak:)
deli’m benim, sağolasın:)
ne istersen ekleyebilirsin. senden gelen her ek, kocaman bir değerdir benim için:) muckkha.. bil mukabele:)
*
bence de özlemmm.. bence de..
çok başarılı bir yazı olmuş dilara..
çok güzel bir yazı
teşekkür ederim:)