Şu an saat 14:06. Ofisteyim ve yarın ilk defa karşılarına çıkacağım intern grubuna “Hasta Güvenliği ve Hekimlerin Sorumlulukları” ile ilgili bir sunum hazırlamaktayım.
Hava sıcak, ofiste klimaları bir açıyoruz, bir kapatıyoruz. (Hastalığa davetiye çıkarıyoruz bir taraftan yani!)
Bugünkü verdiğim eğitimin uzaması ve sıcaklardan dolayı yemek yeme isteğimin kaçmış olmasından sebep, aç karnına oturuyorum bu saat olmuş!
Radyo çalıyor masamın üzerinde, ama bir türlü bana hitap edemiyor; uğraşıyoruz , didiniyoruz ama nafile! Konsantre olmam lazım, bunun için de iyi bir müzik!
Zaten sigarayı bırakma eğilimindeyim, bahane yaratıp kafamı toplamak için dışarıda da tütemiyorum! (Ama dikkatinizi çekerim, azimliyim, kaçmıyorum dışarı sigara ayağına, konsantre olacam diye…)
Annemi de özledim üstüne üstlük.
Diyorum ki…
Ben şu anda başka bir yerde olsam. Işınlanmayı icat etmeyecekler ben yaşamaya devam ederken, ama olsun. Düşlerimize, yaratıcı gücümüze kim engel? Nerde olsam? Acaba nerde olsam???
Güzelim inan bende şu an bir yerlerde olmak istedimm.
Mesela saklıkent’te sular içinde yürümek..Yürüyüş sonrası gözleme yemek, ayran içmek..
Anadolu hisarında (hani beraber gittiğimiz yerde) türk kahvesi içmek..
Kaş’ ta akşam üstü güneşini seyretmek..
Antalya kale’de sokak müzisyenlerini dinlemekkk..
Kuru’ nun yerinde hoşmerim tatlısı yiyip, ayaklarımızı uzatmak..
Bebek’ te boğazı seyretmek.
Ne dersin:):) seç beğen nerde olmak istersinnnnn
Sevgili Dilara,
ortak dostumuz Ayşegül sultan sayesinde seni tanımış olmaktan, hoş bir tatil ekibi oluşturmuş olmamızdan (uğur-senem-dilara-ayşegül)mutluluk duyuyorum. Ekibe asla bir lafım olmamakla birlikte belki bu “kaş” olayını biraz aşabiliriz diye de düşünmeden edemiyorum doğrusu. Gerçi Ayşegül hanım bugünkü yorumunda yine “kaş” diye tutturmuş ama, eminim biz onu ikna edebiliriz.
Yine Ayşegül sultan sayesinde web sayfanın müdavimlerinden biri olduğumu da sana itiraf etmek zorundayım. Özellikle yazdıklarını okumak çok hoşuma gidiyor. İlginçtir ama bir hüzün sezinliyorum bu yazılarda çoğu zamam (bu tamamen benim yorumum elbette). Belki hüzün derken anlatmaya çalıştığım kendimden bulduğum şeylerdir, bilemiyorum.
En çokta kendine verdiğin şu sözü çok anlamlı buluyorum
“her boş anını keyifle geçirmek için her gün kendine söz vererek güne başlayan bir kadınım”. Böyle olmak şart galiba, yoksa bu hayat çok zor olur be.
Biliyorum çok uzattım, havaya girdim galiba. Son olarak olmak istediğin yer, bana da çok uyuyor doğrusu. Şöyle ayaklarımızı uzatır, kuş seslerini dinlerdik ……..
Sevgiler
yazılarını okumaya devam edeceğim (umarım sakıncası yoktur)
senem’cim ne diyorsun??
sakıncası olur mu? benim en keyif aldığım şeylerden birisi haline geldi bu sayfa..
hüzün sezmekte haklısın; ama bilmiyorsun ki “hüzün, benim diğer adım!”
gerçekten de daha olgunlaştıkça, büyüdükçe kendimle geçirdiğim, efektif geçirdiğim vakitler de çoğaldı. hiçbir şey için geç değil diye bu sebeple döylüyorum hep. ben yapabildiysem herkes yapar, inan bana:))
bu sene nereye gidiyoruz? mavi yolculuk mu yapsak acep??
Dilaracım, inan şu an deniz kıyısında bir iskeleye oturmuş ayaklarımı suya sokarak su ile oynamak isterdim. Hemde o kadar çok isterdim ki tam bulunduğum yerden ileri baktığımda ussuz bucaksız denizi görüp tüm sıkıntılarımı suya deyen ayaklarımla beraber suya bırakmak isterdim…Benim için huzur dedikleri şey bu olsa gerek…..
Ya da uzun bir süre güneşlendikten sonra denize girmeye çalışmak isterdim. Özelliklede ayaklarımı denize değdirdiğim an bir süre güneş sayesinde sımsıcak olmuş tüm bedenimin buz kesilmesini hissedip dahada ayaklarım soğuktan uyuşmasın diye kendimi tuptuzlu denize hızlıca koşup atmak isterdim takii tüm bedenim denizin içine girene kadar….
Evet şu an aslında olmak istediğim yer kısacası sadece ve sadece bir deniz kenarı….
I hope one day…..
Sevgilerimle