~Tekneler, Minnesota`dan – 2006 Temmuz~
… Yine bir sürü şey yapıldı tarafımdan.
~ Önce Cuma gününden söz etmem lazım sanırım. Özellikle de Selim‘in radyo programına konuk olduğum o 1 saatten! Önce bana hiç geçmeyecekmiş gibi gelen, sonuna geldiğimizde de “nasıl yani, bitti mi?” diye bakakaldığım o 1 saatten:) Programı dinleyen arkadaşlarım sağolsunlar Facebook‘da yorumlarını esirgemediler. Teşekkür ediyorum hepinize. Program sırasında bütün konu insanın kendisi, hayatı, hayalleri ve JTB olunca bir nevi ünlü, tanınası bir kadınmışım gibi hissetmedim dersem yalan olur. Ankara’dan ve günlük bir takım olaylardan da bahis ettik gerçi, ama en vurucu nokta son nokta oldu. Selim, programın sonunda format gereği kısa bir hikaye okuyacağından bahsetmişti. Ben de Selim‘in kendi hikayelerinden birini okuyacağını sanmıştım. Ama Selim, o dakikaya kadar bana tek kelime etmemeyi başarmış, programın sonunda da beni can evimden vurmuştu: Benim bir hikayemi okudu. Mayıs 2006’da yazmış olduğum şu hikayeyi. İnsanın kendi yazdığı satırları başka birinin sesinden, özellikle de Selim gibi sesi ve diksiyonu mükemmel biri tarafından okunurken, dinlemesi inanılmaz bir tecrübeymiş. Son paragrafa doğru gözyaşlarımı zor tuttum, o kadar diyeyim! Tekrar teşekkürler arkadaşım. Bu program işleri çok keyifli hakkaten, aman dikkat: Alışabilirim:)
~ Hani demiştim ya, evimi kiralamam lazım diye.. Evet, bir mucize oldu. Yazıyı yazdıktan 2 gün sonra, yani yine geçtiğimiz Cuma evimi kiraya verdim:) Artık son kalan okul taksitimi dert etmeme gerek kalmadı. Ayrıca direkt olarak bu konuyla bağlantılı annekuşla seyahat aktivitesi için de Eylül sonu kesinleşti:) Bu arada bir hoşluk daha oldu, daha önceki annekuş ile planlanan ama kendisinin gelemediği İtalya seyahatine Tolu ile gitmiştik ya biz. Hah işte, sonu o geziye benzemez inşallah, ama Tolu’cum da bizimle gelecek bu seyahate bir problem çıkmaz ise:)
~ Cumartesi günü sabah gidip motor sınavına girdim motorsiklet ehliyeti için. Malum B tipi ehliyetiniz olunca A2 için sadece motor sınavına giriyorsunuz, ki bu da 20 soru demek:) Yıllar içinde kendini tekrarlayıp duran hepi topu 100 soru var zaten motora ilişkin. Girdim sınava, 10 dk.da bitirdim. Ama çıkmak ne mümkün? İlk 45 sakika boyunca sınav salonu terkedilemeyeceğinden sıkıla sıkıla oturdum salonda. Bu arada diğer sorulara baktım zaman geçsin diye. Ehliyetimi 1996 yılında almama rağmen bir araba sahibi olamadığımdan sebep ehliyetim de bilgilerim de bir işe yaramıyordu. Ama özellikle Trafik sorularına gayet güzel cevaplar verebildiğimi şaşkınlıkla görmüş bulundum:) Arabaya değilmiş, umuyorum ki motorsiklete kısmettir o güzelim ehliyet:) Zaten Ankara’da araba kullanmakla ilgili hevesim de hayallerimde son birkaç yılda törpülenmiş durumda. Şöfor olmadığım halde bana cinnet geçirten trafikteyken bazen, iyi ki ben kullanmıyorum diyorum! Zira bu asabiyetle ben mutlaka birkaç taksi şöförü ile dalaşmaya yeltenir, muhtemelen sonunda da pişman olurdum:)
~ Cumartesi günü öğlen saatlerinde Ayşegülüm Sultanım ve Tolu ile buluştuk Tunalı’da, Sardunya Cafe‘de. Bakın bilmeyenlere bir sevimli mekan önerisi daha benden:) Bu cafe Tunalı Hilmi’de değil, ama onu kesenlerden Bülten Sokakta. Elizin Pastanesinin sokağında. Tam adresi Bülten SoK. No:21. Telefonu 466 4576. Ufacık, ama yemyeşil bir bahçemsisi var:) Bu da ne diyorsunuz değil mi? Bahçe desen bahçe değil, ama çok güzel birşey demek benim lügatımda:) Hepi topu 5 masa var sanırım, 20 kişi anca sığıyor. Tamam ben yemek yemedim, dolayısıyla menünün yeterliliği konusunda yorum yapamam. Ama bizimkiler yedikleri makarna ve salatadan memnun olduklarını söylediler. Zaten ben kahve içmiştim. Benim önerimin tek sebebi bahçemsisi:) Şırıl şırıl suların akıp birkaç katlı, içinde kırmızı japon balıklarının yüzdüğü minyatür havuza dolduğu bir atraksiyonu var. Fotoğrafını çektiğim ilk an paylaşacağım, o zaman anlayacaksınız beni.
~ Pazar günü patatesli omletli zengin bir kahvaltıdan sonra oturup 3. sezondan 3 bölüm House izledik. Bu adama bayılıyorum:) Lost’dan sonra evimdeki tek DVD dizi serisi. İzlediğimiz bir bölüm çok ilginçti. (Gerçi her bölüm enteresan ama..) 10 yıldır komada bir adam. Adamın onu ziyarete gelen 17 yaşında bir oğlu var. Soap Opera dizilere hasta bir şahsiyet olan ve klinik görevinden kaçmak için gidip enteresan köşelerde bu dizileri izleyen adamımız House bu defa komadaki adamın yatağının kenarında oturmuş bir taraftan cips yiyip bir taraftan dizi izlerken adamın oğlu geliyor. Bir problemi olan çocuk orada nöbet geçiyor ve adamımız House’un bölümü çocukla ilgilenmeye başlıyor. Dr. House, Diagnostik Medicine, yani nam-ı diğer Tanısal Tıp bölümünün başkanı. Yaptıkları iş, kimsenin teşhis koyamadığı hastalara teşhis koymak! Bu çocukta da görünürde belirli bir hastalık yok, ama sürekli nöbetler geçiyor. Her neyse, anlatacağım ilginç kısım bu değildi..Amma uzattım. Çocuğun tıbbi geçmişini öğrenmek için ailesinden tek kalan kişi olan babasını uyandırıyor House! Bu kısımdı bana inanılmaz gelen. 10 yıldır komadaki bir adama bir doz iğne yapıyor ve adam hiçbir şey olmamış gibi yataktan kalkarak ortalıkta, ukalalık etmekten de geri kalmayan tavırlarıyla, arz-ı endam etmeye başlıyor. Gerçi bu ilaçla uyanan hastaların 1 ya da 2 gün sonra ya tekrar komaya girmeleri ya da ölmeleri söz konusuymuş. Açıkçası böyle birşey olası mı emin olamadım. Buradaki doktor arkadaşlarıma soracağım! Bilen varsa fikir beyan edebilir mi lütfen?
Pazar günümüzün kalanını Haymana Yolundaki bir evin bahçesinde mangal keyfi yaparak geçirdik Sevgilimle birlikte. Ev, Sevgilimin abisi ve yengesine ait, 10-12 evlik bir kooperatifin parçası. Evimizden çıkıp, bu evin garajına ulaşmamız tam olarak 53 km. ve 1 saat alıyor:) Evet, uzak bir miktar. Ama bir keyifli ki sormayın. Daha önce, sanıyorum 1 ay kadar önce, burada oldukları bir hafta sonu bizi mangala davet etmişlerdi karı-koca. (Samsun’da yaşıyorlar şu anda işleri gereği.) O zaman biraz fırtına, bir miktar yağmur ve bolca rüzgar eşilğinde yine de afiyetle silip süpürmüştük masadakileri. Bu defa da biz ikimiz gittik. Hava sıcak, ama bir miktar esintiliydi yine. Bahçesinde bir sürü meyve ağacı var; elma, şeftali, kara dut ve vişne. Vişneler ve şeftaliler yerlere dökülmüş, zamanlı gidip toplayamadık zira:( Ama birdahaki bahara mutlaka elimizden geldiğince bu güzel ve keyifli bahçe ile ilgilenme planları yaptık. Bahçeyi çimlendirme, meyve ağaçlarını ilaçlama ve zamanında meyveleri toplama konusunda yani:) Evden de bir sürü şey götürmüştük, yoldan da et-mangal kömürü vs. aldık. Saat 15:00’dan gece 22:00’a kadar bahçedeydik. Mangal yaptık, ki ben mangalda ilk defa ellerimle patlıcan patlatıp salatasını yaptım. İnanılmaz lezzetliydi. Çok huzurluyduk, çok mutluyduk ve çok tok olarak döndük evimize. Öyleki bu sabah kahvaltı bile etmedim. O derece:) Artık uzakta da olsa, hafta sonları bahçesinde yayılabileceğimiz bir mekanımız var:)
~ Sevgili K.İ.S.D beni “Yaratıcı Blog” kategorisinde mimlemiş. Sonuç olarak mim gereği hakkımdaki 7 ilginç maddeyi yazmam gerekiyormuş:) Yıllar önce yine buna benzer bir mim dalgasında şu satırları yazmışım kendimle ilgili ilginçliklere istinaden. Oradan şimdiye 6. madde geçerliliğini yitirmiş durumda. Şimdilerde bunlara ekleyebileceğim maddeleri yazıyorum:
1- Kuaförlerde vakit geçirmekten her zaman nefret ettim. Her daim rapunzel gibi uzun saçlarla dolaşınca kuaförde geçirdiğim vakit de takdir edersiniz ki hiç kısa sürmüyor! Nefret ederek saç boyatmaya gidiyorum şimdilerde. Artık bioform yaptırdığımdan beri saçlarıma şekil vermek ya da fön çektirmek için kuaförlere ihtiyacım kalmadı:)
2- Tüm alışverişlerimi internetten yapıyorum. Markafoni ve Limango‘dan açıldıklarından beridir bir sürü şey aldım. Gittigidiyor‘dan onlarca kıyafet alışverişi, elf‘ten makyaj malzemesi vs. satın alıyorum. Bedenler ya da makyaj malzemelerinde ton ve renk konularında hiç şansız bir durumla karşılaşmadım. Mağaza mağaza gezmekten de haz etmeyen bendeniz için bu durum inanılmaz güzel, aynı zamanda da karlı! Dışarıdan satın almaya kalksam 5 birim ödeyeceğim şeyleri en fazla 3 birime mal ediyorum:)
3- Çocukluk hayallerimde hep 2 çocuk ama hiç koca vardı:) Nedendir bilinmez, babası olmayan çocuklarımla kocaman bir evde yaşadığımı, onları okula getirip-götürdüğümü, onlarla arka bahçede:) tenis oynadığımı hayal ederdim. Bizimkilerde ayrı değildi ben bu hayalleri kurduğumda ilginçtir. Enteresan!
4- İçki içerken bir limitim yok! Açılmış şişeler bitmek zorunda diye bir kural varmışcasına şişeyi bitirmeden yatamıyorum! Birçok erkek arkadaşıma göre iyi içerim. Yalnız son bir yıldır etkilenmeye başladım, uykum geliyor:)
5- Günde 3 litreye yakın su içerim. Bu sebeple gün içinde tuvalete taşınmaktan sebep egzersiz yapmaya gerek görmüyorum. Öğlene kadar neredeyse 4-5 defa gider gelirim:) Bazen tuvalete gitmekten bitap düşerim!
6- Erkek olsaydım Monica Belluci’den başka kadın tanımazdım. En beğendiğim kadın aktristtir. Onun kadar güzel başka kadın yok bence. (Buna Hülya Avşar’da dahil:)
7- 35 olmama şunun şurasında aylar kalmışken bir itiraf: Hayatımın hiçbir döneminde bu yaz ki kadar elbise-eteğim ve makyaj malzemelerim olmadı! 35 yaş krizinde miyim neyim?
Nasıl ama? Çenemin çok düşük olduğunu söylerim de inanmazsınız. Bakın bakalım daha ne gibi kanıta ihtiyacımız var:)
Haftaya güzel başladım yine ben. Sizlerde umarım iyisinizdir. Kendi kendimizin motivatörü olmamız lazım, yoksa yaşam zor be dostlar:)
radyo programını bende dinledim en sonunda 🙂 sesin çok tatlıydı tıpkı fotoğrafların gibiydi. ve ben bu çene düşüklüğünü okumayı çok sevdim, hep böyle olsun…
semacım teşekkür ederim:)
yazacak o kadar çok şey var ki aslen. vakit bulamıyorum desem!! bir de üstüne üstlük hastayım şu an:(
geçmiş olsun dilara,kendine iyi bak…
Selamlar,
Ben E.L.F. hakkında sormak istiyorum. Girdim sayfasına fakat adres sadece USA ve Canada var. Sen nasıl alışveriş yapıyorsun Dilara bilgi verebilirsen sevinirim.
Bu arada işte olduğum için radyo programını ben de kaçırdım, belki bir güzellik yapıp sen veya Selim blog üzerinden dinleyebilmemiz için en azından bir kısmını mesela senin bazı konuşmalarını ve Selim’in okuduğu senin hikayenin kısımları olabilir bizimle de yani benim gibi kaçıran ve çooook üzülenlerle 🙁 paylaşırsınız :))
Sevgiler ve teşekkürler
Gamze
sevgili gamze,
yukarıdaki yazımda E.L.F yazısının üzerine tıklarsan ingiltere sayfasına yönlenebilirsin. US’den gönderi yok, ama londra’dan var. alışverişini tamamlayıp gönderileceği ülkeyi seçmen istendiğinde “europe” kısmını işaretliyorsun. benimkiler hiç sektirmeden -maşallah- 6 gün içinde elimde oluyorlar.
ürünlerinden
all over colour / cover stick,
shimmeriing facial whip,
studio serisinden fırçaları kesinlikle tavsiye edebileceğim ürünleri.
*
prrogram kaydını sağolsun yine bana süpriz yapıp kaydetmiş selim. o bana ulaştırısa, belki bende merak edenler için bir yere koyabilirim:)
Dilaracım, kesinlikle benim için de çoook keyifli bir programdı… Doğru insanı davet ettiğini farkettiğin an en mutlu olduğun an oluyor yayıncılıkta:) Davetimi kabul etmenin yanında, yayında ve burada söylediğin güzel şeyler için de teşekkürler…
Cuma gününden bu yana hapşırık, öksürük ve bilimum faaliyetler beni biraz yıprattı, ama en kısa zamanda kayıt yüklenerek ulaştırılacaktır efendim:)
Selim inanmayacaksın, ama Cuma akşamı benimde bademciklerimde başlayan kaşıntı ve yanma sonucu şu an çok fena halde,
antibiyotiğe başlamış,
yatağından başka birşey düşünmeyen biri oldum ben:((
sana da geçmiş olsun.
Dilara slm,
Bilgilendirme için tşkler 🙂
Sevgiler
Gamze
canım ablam geçmiş olsun kendine dikkat etmiyorsun galiba (herzamanki gibi) antibilotiklerini ihmal etme :)) ve seni çok özledimmmmmmmmmmmmmmmmmm ben.
Dilara tekrar slm,
Bu arada Cuma yazıları epeydir yok. Merakla bekleyenlerdenim 🙂
Sevgiler
Gamze
severek okuduğum bir yazın daha. daha çok fotoğraf koysan, çok güzel çekiyordun sevgili dilayra…
ufaligim tesekkur ederim ve bende sizi coook ozledimmm:(
*
gamzecim,
haklisin. o konuda Selim’inde baskisi mevcut. bakalim? Sonbahar neler getirecek:)
*
kekvekahve,
fotograf konusunda farkli bir seyler yapmak uzereyim istemediginiz kadar cok olacak. birazcik daha bana zaman:) sevgiler,
Merhaba Dilara,
Bioform’u merak ettim. Birde markafoni’ye üyelik o kadar da kolay değil. Davetye ile bana yardımcı olabilirsen çok sevinirim. Açıkcası neler var çok merak ettim. Şimdiden Tşkler.
sevgili aysun,
bioform bir nevi perma. benim saçlarım pırasa modunda olduğundan ben kıvırcık saç hayaliyle yanıp tutuştuğumdan biyoformla çözümü buldum. sabahları şekil vermek için uğraşmama gerek kalmıyor..
markafoni için ise mail adresimi ref. gösterebilirsin: dilara.erdem@gmail.com (harika şeyler var bu arada:)
Sevgili Dilara,
Bu kadar kısa sürede döndüğün için çok teşekkür ederim.
Ağzım açık bir şekilde fiyatlara bakıyorum. Sanırım bundan sonra mağaza ve bıkkın tezgahtarlarla işim olmayacak 🙂 Diğer iki siteyi de inceliyorum. Kendimi her an kaybedebilirm 🙂
İyi günler
aysun
Do you understand that it is high time to receive the personal loans, which would make you dreams real.