Geçtiğimiz 99 günlük seyahatimizdeki New York durağımızı elimden geldiğince, aklımda kaldığınca, fotoğraf makinemizde olduğunca paylaşmaya çalışacağım. Seyahat sonrası dönüşte evdeki işleri bitirmeden kendimizi Ankara’da bulmuştuk hatırlarsanız. Dost ve arkadaşlarla hasret giderip, yeni mekanlarda buluşup Anonim sezon açılış konseri için Manhattan‘ı tıka basa doldurduktan sonra “uzatmayın arayı, yine gelin” vedaları ile evimize, İstanbul’a döndük! Kalan işlere yeniden dalmış, iş-güçleri planlamaya başlamıştık ki beni çok mutlu eden bir gelişme yaşandı 🙂 Aslında iki!
İlki, tam bir sene önce evlenerek işimden istifa edip İstanbul’a taşındığımda karar verdiğim bundan sonraki çalışma düzenime US seyahati sonrası kavuşabilmekti; o oldu 🙂 1 Kasım itibariyle altı aylık da olsa bir projede çalışıyor, para kazanıyor olacağım 🙂 Hem de bu projede danışman olarak yer alacağım için tam zamanlı değil de daha çok yarı zamanlı çalışıyor olacağım. Spora, yazmaya, eve ve hayata vakit ayırabileceğim yani.
İkincisine ise gelişme denmez ama, US seyahatimiz sonrası “Aman Allah’ım aldık kiloları” nağmelerime karşın tartıya çıktığımda gördüğüm temizinden 59 kg. ibaresi 🙂 Ha, tartıya çıkmak için niye bu kadar bekledin derseniz, o da ayrı hikaye! Biz yokken evi ufak çaplı su basmıştı (evdeki bitmeyen işler bu yüzden!) ve banyodaki dijital tartımız sizlere ömür olan eşyalarımız arasındaydı! Neyse ki dün gidip yenisini satın aldım da gördük durumumuzu. Giderken bir kilo eksiktim, yani hepi topu artı bir ile dönmüşüm!
Evet, haberlerden oluşan girizgah sonrası size bugün paylaşmak istediğim yer hakkında biraz bilgi vermek istiyorum:
Başlıkta da gördüğünüz üzere bu yer bir park: High Line Park.
New York’da Meatpacking denen bölgede kiralamıştık evimizi on gün için. Bu parkın da başlangıç noktası tesadüfen evimizin oldukça yakınındaydı. Sevgili Dido mutlaka gidin gezin dediği; daha önceki New York seyahatlerimde de buradan hiç haberdar olmamış olduğum için listemize aldık ve bir yarım günümüzü ayırdık bu parka. High Line, Manhattan’ın batı tarafında, yol üzerinden giden eski bir tren yolunun halka açık parka dönüştürülmüş hali. 2009 yılında ilk etabı açılmış, ki bu yüzden benim daha önce hiç haberim olmamış! (Zira ben en son 2007 yılında oralardaydım). Burayı gördüğünüzde inanılmaz bir dönüşüme tanık olmanız işten bile değil. Allah’ın eski püskü tren raylarının yer aldığı yoldan milletin her gün tıka basa doldurduğu bir park yaratmış adamlar!
Bu tren rayları 1930’larda o zamanki New York’un endüstriyel bölgesinde trenlerle yük taşımak için döşenmiş; şehrin içinden değil de yolun üzerinden geçiyor. 1980’den beridir de hiç tren geçirilmemiş bu raylardan. High Line Dostları (High Line Friends) diye çevirebileceğimiz kar amacı gütmeyen bir topluluk tarafından yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı dönemde tarihi bir yapı olarak korumaya alınmış ve park olarak kullanılması için şehir meclisi ile birlikte çalışmalar başlatılmış. Peyzaj mimarlarının 2006 yılında başladığı çalışmalar sonucunda ilk kısmı 2009 yılında hizmete açılmış High Line’ın park olarak. Şuradaki sunum park hakkında çok güzel fikir veriyor. Bundan daha güzel fotoğraflar çekemedik ne yazık ki!
Yeşillikler içerisindeki, çeşit çeşit değişik bitki türünün yer aldığı bu enteresan parkta piknik yapıp güneşlenen gençler, kitap-dergi okuyan orta yaşlı insanlar ve minik havuzunda oynayan çocuklara rastlayabilirsiniz. Yaklaşık 1,5 km.lik tren raylarından bozma parkta kahve, sandviç, dondurma satın alacağınız seyyar dükkanlar da bulunuyor. Ayrıca New York’un her parkında bol keseden serpiştirilmiş şekilde karşılaşacağınız sandalye, bank ve ahşap şezlonga tabi ki burada da rastlamanız içten bile değil!
Bu yazıya eşlik eden fotoğrafların çoğu High Line Park‘ta yürürken gördüklerimize ait daha çok. Umarım bu parkı ve fotoğrafları beğendiniz 🙂
Dilara, burasi benim de NY’da cok sevdigim yer. Ustunde, altinda yana uzanan kafelerde, yapilacak pek cok sey var. Seninle (ve esinle) apple picking’de tanistigima cok memnun oldum. NY’a gene gelirseniz umarim daha uzun sohbet edebiliriz.
Sevgiler,
Figen
gittiğimizde bir parti vardı – coach summer party- şu ikinci fotoğrafın olduğu alanda, nasıl da şıktı herkes ve ne görkemliydi. Anthony Bourdain o gün çekim yapıyordu o alanın biraz gerisinde hani şu kitap okuyan kızın olduğu fotoğraftaki yere yakın bir alanda… okudukça adım adım yürüdüm orada gene.