Prag’da 3 Mekan!

strahov-pivovar

Şehirlerle arasında bağ kurabilenlerdenim: Biri yaşam enerjimi yükseltirken, bir diğeri beni romantizmin doruklarına çıkarabilir. Birinde kendimi her anında nefes alıyor, aldığım her nefes için şükrediyor bulurken, diğerinde sükunetin, sakinliğin, yavaşlığın doruklarında dolaştığımı hissederim. Prag’la yıllar içerisinde defalarca gide gele kurduğum bağ sonucunda karar verdim ki bu şehir bana kendimi bir orta çağ masalının içerisinde sıkışmış kalmış bir kadın gibi hissettiriyor! Her gidişim, her sokaklarında gezintim beni hep yeni bir yerlere çıkartıyor şaşkınlık içinde hayran kalıyorum. Hem de sürekli sanki aynı masalsı, tarihi film karesinde dönüp duruyorum gibi hissettiriyor. Öyle ki elinde kılıcı ile bir şövalye şimdi şu kapının ardından çıkıverecek diyerekten hep gözüm kapıların ardında, sokakların ucunda tetikte bekliyor buluyorum kendimi.

Yıllar içerisinde Prag’ın gezilecek, bağ kurulacak çok güzel bir eski şehir olduğunu öğrendim öğrenmesine, ama bu yazıyı bana yazdırtan bu hali değil kucağında barındırdığı birbirinden özel üç mekanı oldu.
Prag’da yeme ve içme konularında hep bir kısır döngüde kalacağınızı söyleyebilirim. Kendine has özel bir mutfağı olmaması, bayılarak tüketilen en önemli yiyeceklerinin domuz eti ve lahana olması bu şehre bir gurme turunda olmayacağınızı her an hatırlatır size. Lakin yemek değil de güzel içmek peşinde iseniz işte tam size göre bir şehir buldunuz diyebilirim.

klasterni-strahov-prague

Eğer bira sevenlerdenseniz: Klasterni Pivovar (The Strahov Monastic Brewery)
Prag’da yapılacak şeylerin başında gelen “Meşhur Prag Kalesi’ne bir ziyaret” sonrası kalenin hemen yakınlarında yer alan Strahov Manastırı’nın içerisinde ki bu mikro brewery yolunuzu düşürmeniz gereken yerlerin başında gelir kanımca.

Tarihine bakınca 1400’lü yıllardan itibaren bir şekilde var olan rustik bir birahane burası. Bir restoran kısmı, taze biralarının da yapımına şahit olduğunuz bir iç kısmı ve bir avludan oluşuyor. Karel Altman’ın “Golden Times of The Barflies of Prague’s Pub” kitabına da 70’li yıllarda popüler, tipik bir Prag Pub’ı olarak geçmiş. Çeklerin kişi başı bira tüketiminde dünya lideri olduğu bir yerde güzel ve taze bira içmek için buradan daha iyi bir yer bulamayacağına bahse varım. Özellikle hava güzelse, manastırın bahçesi çiçeklerle, bulunduğunuz tepe yemyeşil ağaçlarla kaplıyken avluda oturup gurur duydukları üretimleri olan mis gibi bir IPA (The Indian Pale Ale) içmenizi öneririm. Benim IPA ile ilk tanışıklığım hayatımın macerası, 99 günlük Amerika seyahatim sırasında San Diego’da olduğu için bana çok güzel şeyler de hatırlatması sebebiyle özellikle IPA’dan vazgeçemedim burada. Ama sevenler için Dark ve Special Amber çeşitleri de meşhur. Ard arda devirdiğiniz bira bardakları ile zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak, çok keyif alacak ve hep gülümseyeceksiniz.

red pif
Eğer şarap sevenlerdenseniz: Red Pif
Yüksek tavanlı, çatlaklarla dolu beton duvarları, kocaman pencereleri olan 10 masalı bir şarap barı-restoranı Red Pif. Ahşap masalarının üzerine duvardan sarkan çıplak ve soluk ampullerle, masaların üzerindeki mumlarla “aydınlansam mı acaba” şeklinde kararsız kalmış; bir duvarı boylu boyunca şarapların dizildiği raflardan oluşmuş, minik bir barı, Prag’da görmeye alışkın olmadığınız güler yüzlü servis elemanları ile romantik ve büyülü bir akşam yaşamak isterseniz uğramadan dönmeyin diyebileceğim bir yer burası, çok özel.

Tadabileceğiniz her şarabı satın almanıza da olanak sağlayan bir şarap dükkanı da ayrıca. Prag’da bulabileceğiniz en geniş doğal üretilmiş şarap çeşidine sahip (Yani pestisist, sülfit ve lezzet artırıcılar içermeyen).
Günlük menüsü hepi topu bir sayfa! Aslen içeceğiniz birbirinden çeşitli şaraplarınıza eşlik edecek bir tadımlık menü gibi düşünün. Ama yiyebileceğiniz her şey çok lezzetli. Şarap konusunda danışmanlık alabileceğiniz çalışanları sizi güzel ve değişik şaraplarla tanıştırırken menüden de minik önerilerde bulunabiliyorlar. Tabi ki şarap yanı olmazsa olmazı peynir tabağı, kaz ciğeri ya da lezzetli etlerini özellikle tavsiye ediyorum.

maxres

mycoctails-hemingway
Yok ben rom, şampanya ya da kokteyl tercih ederim derseniz: Hemingway Bar
75 sayfalık bir kokteyl menüsü var Hemingway Bar’ın, sadece 15 sayfası dünyaca ünlü ve çeşitli 200’ün üzerinde roma ayrılmış. Öyle ki ülkedeki ilk “Rom Kulübü”nü yine bu mekan sayesinde sahipleri kurmuş. Yine başka hiçbir mekanda bulamayacağınıza garanti verebileceğim şampanya ve absinth listesi de görmeye, ve zaman buldukça tatmaya değer.

Dünyaca ünlü, adına kokteyller yaratılmış olan ve içki içmeyi çok seven yazar Ernest Hemingway’e saygı duyan bir girişimci tarafından kurulmuş ve kısa bir sürede “Dünyaca Ünlü Barlar” listesine üst sıralardan girmiş Hemingway Bar. İki katlı mekanın alt katında sigara ve puro içebileceğiniz bar ve grup olarak sohbet edebileceğiniz alanlar mevcut. Siyah beyaz fotoğraflarla dekore edilmiş duvarları, deri koltukları, loş ışıklı, geniş ve özel; kristal bardaklar ve birbirinden şık ve pahalı içki şişeleri ile donatılmış barının bulunduğu ve sigara içilmeyen üst katı ise bir başka alem. Hayatımda gördüğüm en profesyonel barmen ve barmaidler, içtiğim en başarılı ve sürprizli kokteyller buradaydı. Bar personelinin kokteylleri için yaptıkları hazırlık, süslemek için kullandıkları malzemelerin çeşitliliği ve ilginçliği, sunum ve sonrasında hissettiğiniz tamamiyle tatmin olmuşluk ve keyif duygusu nadir edinebileceğiniz tecrübeler olarak kişisel tarihinize yazılacaktır bence.

75 sayfalık olağanüstü menüde kendinizi kaybetmezden önce nokta atışı birkaç tavsiye isteyenlere benden gelsin: Lavender Martini, Passion Pisco, Hemingway’s New Fashioned ve tabi ki meşhur Hemigway’s Daiquiri. Ağırlıklı Çekleri keyif sürerken görebileceğiniz bu mekana rezervasyon yaptırmanız şart olabilir. Yemekten önce bir kokteyl içelim diye bizim gibi gidip, gece geç saatlere kadar kalabileceğinizi hesaba katın derim. Saat 18:00 civarında açılan mekanda yiyecek alternatiflerinin kısıtlı olduğunu da söylemem lazım. Fındık-fıstık ve mısır cipsi ile içkilerinizi içerken öncesinde bir şeyler yemiş olarak gelmenizde fayda var. Dediğim gibi, yemeğe gidene dek bir içki içelim dediğiniz ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan çakır keyif olacağınız bu mekana çok güzel saatlerinizi hiç pişman olmadan bırakabileceğinizi garanti ederim.

Prag’da 3 Mekan!” hakkında 3 yorum bulunuyor:

  1. dilayra

    Alevcim gidelim..

    Planlamaya en azından 2-3 ay öncesinden başlanmalı. bahar en güzel zamanı; Karlovy Vary’de var zira.. bu sebeple seneye bahar için güzel bir org yapabiliriz?

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir