” Gerçek yolcu, sadece gidebilmek için gidendir…”
Baudlaire
…
Yalnızlık eşittir karanlık.
Yalnızım ve karanlık gece ile başbaşayım. Zifir zindan ortalık, sokaklar ıssız, sokaklar lambalardan yayılan cılız ışık demetleri altında geniş, kocaman… Tek başıma o koca karanlığın içinde yürüyorum; nereye gittiğimi bilmeden, nereden yola çıktığımı, başlangıcımı unutmuş bir halde ellerim bomboş, bir “hiç” tutuyorum avuçlarımda sıkı sıkı, ama başım dik yürüyorum, hafif ve esrarengiz bir gülümseme ile suratımda.
Neyim ben, bir yolcu mu?
Kaç defa çıktım böyle karanlık akşamlarda böyle uzun yollara? Kaç defa böyle kaybolma andı içtim bu sessiz karanlıklarda kendi kendime? Ne aradım aslında ben? Gökte bir yıldız takip edecek, ay ışığının dans eden silueti, bir iz belki yolda; çamurlu tekerleklerin bıraktığı, bir şehir ışıl ışıl ya da bir durak üzerinde “ORAYA” yazan… “Hiç” birşey ya da “hiç” kimse?..
Aitlik aradım çoğu zaman ben dillendiremediğim, kimselere söylemeye; yüksek sesle duymaya cesaret edemediğim, bu sebeple kimselerle paylaşamadığım, bilinmezliğin getirdiği bir korkunun eşlik ettiği bir aitlik aradım. Kalarak bulamazdım, ben de hep gittim. UZAKLARA. Bana, aradığım hep uzaklardaymış gibi gelirdi çünkü. Çünkü kaldığım yerde gördüklerim korkuturdu beni, ben de yola çıkmayı tercih ettim o korkularımdan kurtulmak için. Tatmadığımı tadarsam, hiç dokunmadığıma dokunursam, işitmediklerimi duyarsam, daha önce hiç koklamadığım çiçekler bulur koklarsam kokukularımı terk etmeye değer bir şey bulabilirim sandım.
Ne aradımsa hep bulamadım. Parçalar darmadağın saçılmış bilimum yerlerde, toplayıp geliyorum birleştirmek için, nafile! Parçalar biraraya gelmemek için çaba içindeler, sanki eş kutuplar misali birbirlerine yaklaştırıldıklarında son hızla aksi yönlere dağılıyorlar, birbirlerini bir türlü tamamlayamıyorlar. Hiç bitiremediğim puzzle’lar gibiler. Sanki birleşirlerse, tamam olurlarsa, aradığımı bulursam yani karanlık da anlamını yitirecek, aitlik de. Yola çıkmanın da anlamı kalmayacak o zaman. O zaman adım atamayacak, atılmayan adımlarla yürüyemeyecek, yürüyemezsem ilerliyemeyecek, ve dahi ilerliyemeyeceksem de gitmiş olmayacağım.
Olmaz ki! Ama ben kalarak başımı dik tutamam ki..!
Dilara
Mayıs 2006
Dilaracım,
Çok güzel Cuma hikayelerin, zevkle okuyorum…
Harika bir haftasonu diliyorum, aydınlık:)
Sevgilerimle…
Baudlaire ne güzel söylemiş…1 yerlere giderken ki sabırsızlığımız ya yalnız kalmaya duyulan özlem ya da bulamadığımız şeyleri bulma duygusu…
dilayracım sen ne olursa olsun kal ayakta basın dımdık ve gez dolas tadını cıkar;) belki de bir gun o uzaklarda puzzle birlesecek ve ortaya emınım kı cok guzel 1 resım cıkacak…
keyifli haftasonları ve cuma hıkayelerını bende cok sevıyorum devam lutfen;)
kucak dolusu sevgiler…
not: bugun bende Çağrıhan Erkan’ın “Siyah beyaz tuşlarda türküler” albümünü dinliyorum, çok beğendim; bildiğimiz türküleri piyano ile çalmış:)
Cuma Hikayeleri için söylediklerinize çok teşekkür ederim. daha iyisini yapmak için bana motivasyon oluyorlar:)) sizlere de harika bir hafta sonu diliyorum.
Uzaklasmak gerekir bazen, uzaklasmak ve kacmak, rahatlamak ve yeniden baslamak icin enerji toplamak. Eskiden gidislerimde sadece gitmek icin giderdim, tam olarak sebebini bilemedigim bir duygunun pesine takilir gider, sebeplerini de cok dusunmezdim. Artik uzaklastigim zamanlarda neden uzaklastigimi biliyorum cunku kendimi daha iyi taniyorum ve aidiyet konusuna da deginecek olursak, itiraf ediyorum ben her kayboldugumda, her kactigimda aslinda bulunmak istiyorum 🙂
Ilaveten Cuma yazilarini ben de cok seviyorum;))
Hangi elcilik bu, Fransa ya da Belcika olmasin?
Herzaman zorluk cikarirlar…
Kolay gelsin…
Gülnur’cum İtalya..
bunların hepsi aynı zorluk derecesinde bir visa edindirme sürecine sahipler. bazen “alın ülkenizi başınıza çalın” durumuna geliyorum.. ama yine de gidiyoruz, o ayrı..
annemi götürmeyi planlamıştım bu tatile. ama bazı karışıklıkların üstesinden gelemeyince, o gelemiyor şimdi.. çok üzgünüm bu sebepten, zira bu tatil anneciğime tüm geçmiş anneler günü hediyesiydi tarafımdan:((
aaaaa, ne bicim bir is, oldum olasi zor vize verir italya…hay allah, cok uzuldum,….senin vizen var miydi?
ne yazık ki italya vizem yoktu güzelim.. beni de çok zorluyorlar 3 gündür gidip gidip geliyorum, her seferinde farklı bir şey istiyorlar:(
Ne gorsem, otesinde hasret cektigim diyar;
kavusmak neden olmasin,
madem ki ayrilik var!
diyor sair….
YALNIZLIGIN karanligini delip gecmeden, TEKBASINA olmanin aydinligina ve huzuruna eremeyiz Deryacik…
biraz sabir, o yalnizlikta sana aydinlanmanin kapisini acabilir inan!
(aslinda cooktaan acmis ya!)
Yalnizlik secim sansi olamadan, milyarlarin icinde kimsesizlige mahkum olmaktir…ki sen bunun millerce uzgindasin.
sen imkanlarin oldugu halde, TEKBASINA olmayi sectin…yolunun kesistigi bir suru delikanliya sen bir numara buyuk geldin..ve ihtimal ben bu korfezin baligi degilim dedin ve gonlun hep okyanuslarin hasretini cekti…takilip kalmadin korfezlerde…kimbilir, bazen guzelligin, bazen egitimin, bazen yuzeysel degil derince yasamayi sevmen, bazen arayisin ve muhaseben, yiginlardan ister istemez ayirdi seni…
ve sen basli basina bir guzellik oldun, ne guzel!!…
“Tek başıma o koca karanlığın içinde yürüyorum; nereye gittiğimi bilmeden, nereden yola çıktığımı, başlangıcımı unutmuş bir halde ellerim bomboş, bir “hiç” tutuyorum avuçlarımda sıkı sıkı, ama başım dik yürüyorum, hafif ve esrarengiz bir gülümseme ile suratımda.
Neyim ben, bir yolcu mu?”
bu cumleleri yazan bir gonul ve bu sorulari soran bir yurek aslinda aydinlanmanin esgini coktan sicramis ve onun billurdan isik huzmlerinin yagmurunda “benim gonlum sarhostur yildizlarin altina” sarkisini soyluyordur…
sen hem yolcusun, hem de yol Deryacik…
ve yanitlarin sordugun bu sorularin icinde bunu sen cok iyi biliyorsun…
“gercek yolcu, sadece gidebilmek icin gidendir”
hic bir karsilik ,sonuc ve beklentiye girmeden yani, hic bir yatirim ve icten pazarligi olmadan, sadece yolda olmak GERCEK YOLCUYU tarif eder…
demek once GERCEK YOLCU olmak lazim…siradan ,basklarinin hayat ve hakikatlarini takip eden ikinci el yolcu degil…
Kendi haritasini ve yonunu kendi belirleyen yolcu…orda kesifller ve heyecanlar vardir, surekli yenilik, canlilik ve hayat vardir…devinimde olan bir irmak nasil pirilpirilsa…oylede tek basina yol alanlarin hayati piril pirildir ve bir gun okyanusa mutlaka ulasirlar…zira orda kendini okuma vardir…kendini okumaya, kendiyle yuzyuze gelmeye cesaret eden insan yalnizligin otesine gecen insandir…
bazilari bu haytta UZUN YOLA cikmaya hukum giyer deryacik…ihtimal sen bunlardansin…
sosyolojiyi neden sectin merak ettim?
sanirim o secimin cok sey soyluyor senin hakkinda. Bence mukemmel bir bolum hakkini verenler icin ve hakkiyla ogretenler icin tabi.
yaklasik dort haftadir beni sarmallayan, heyecan ve hafakanlarima sahit bu duvarlardan uzak kalmisim, dolayisiyla mavi yolculuktanda. Okuyamadigim her yazin benim icin yep yeni isaret taslari, firsat buldukca dalacagim sularina, inciler toplamak icin…dalgiclikta her ne kadar senin kadar iyi olmasamda:))
simdilik sana ve herkese merhaba yeniden:))
Italya seyru seferin guzellikler getirsin hepimiz icin…
buğra, hoş geldin..
sosyoloji tercihim tesadüf gibiydi. zorla okudum da denebilir. ama 2. sınıftan sonra çok şey katmaya başladığını farkettim bana.. ama benden hep daha iyileri olmuştu, hala da var:))
JTB için yazdıkların çok hoş, teşekkür ederim.. ben hayatımı, hayallerimi, sıkıntılarımı, sevdiğim şeyleri paylaşıyorum. istiyorum ki okuyanlar da bir şeyler bulsunlar kendilerinden ve ortak paylaştığımız şeyler bizi bağlasın bu hayatta.. ben halen bağlılığa inanlardanım zira:)