Cuma Hikayesi : “Hayata Üşenmiyorum Artık!”

*Fotoğraf Paris-Jardin Des Tuiliers’den..*

Hatırlayanlarınız olacaktır belki.  Yaklaşık yirmi küsür kısa yazı denemem vardı benim, “Cuma Hikayeleri” başlığı altında topladığım; Cuma günleri yayınladığım.. Hala çok istek alıyorlar JTB’de görmek istenilen başlık olarak 🙂

..

Çok değil, yaklaşık 1 yıl önce yüz yüze tanıştığım bir kadın var. (Öncesinde sıklıkla adını duyduğum, ama geçtiğimiz yıla dek bizzat tanış olamadığım). İstanbul’da bu pek şeker kadınla sıklıkla biraraya gelir olduk. Ortak çok yönümüz var onunla. En son benim 3 yıl önce yaşadığım şeylere benzer bir olayı o da yaşadı ve şimdilerde, yine benim o zamanki hallerim gibi, hayata tutunmaya, ayakta kalmaya; bir taraftan da unuttuğu kendini yeniden bulmaya çalışıyor.

Bu süreçte biz hep biraradayız, hep hayata güzel tarafından bakıyor, önce kendimizin ne kadar değerli olduğunu hatırlıyor ve birbirimize hatırlatıyoruz.

Ben daha birşey demeyeyim. Bırakayım o kadının yazdığı aşağıdaki güzel yazı anlatsın gerisini.

Sevgili Esra anlatsın kendi cümleleriyle hissettiklerini. Banada onu Cuma Hikayeleri’ne konuk etmek düşsün 🙂

 

Söylemiştim…

Bahar yağmurları yıkayacak beni demiştim. Başladı bile…

Nasıl temizliyor ruhumu, bedenimi bir bilseniz. Bir yolculuğa çıktım şimdi, sanki etrafım rengarenk ağaçlarla dolu. Her renk var, mor, pembe, turkuvaz, turuncu, yemyeşil, kıpkırmızı ağaçlarla dolu bir yolda kah yürüyorum, kah bir ağacın gövdesi altında oturuyorum, nefis bahar havasını çekiyorum içime. Bu duygu bana çocuğuma sımsıkı sarılmışım, onun güzel başını göğsüme yatırmışım, öpüyor, öpüyor, mis kokusunu içime çekiyorum hissi veriyor. Bunun bendeki karşılığı derin bir huzur…

O kadar seviyorum ki ben yaşamayı. Hem de her şeyi ile seviyorum hayatı. Acısıyla, tatlısıyla, coşkusu ve durağanlığıyla, iç sıkıntıları ve enerji patlamaları ile, sürprizleri ile..

Şimdi içimde öyle bir coşku var ki her daim dans etmek istiyorum. Bazen bir çingene olmak istiyorum mesela, uzun kloş bir etekle, saçlarım kıpkıvırcık, kulağımda kırmızı bir gül sokaklarda roman dansındayım ayaklarım çıplak. Bazen modern dans yapıyorum, kapkaranlık bir sahnede sadece bana yansıyan bir ışık var, kimi bir dansözüm arap ezgilerinde, kimi bir tangocu… Nasıl da güzelllll.

Çoğu zaman bir çocuk gibiyim, galiba içimdeki çocuğu yeniden doğurdum ben. Hiç susmuyor şimdilerde. Ha bire yaramazlık teklif ediyor bana, bazen yoruluyorum ama kıyamıyorum.  Hep bir şarkı, türkü var dilimde. Bazen avazım çıktığı kadar pop, bazen delercesine arabesk bazen Dört Mevsim’i Vivaldi’nin.

Mesela aksamları Rumeli Hisarı’nın ışıklarına aşığım ben biliyo musunuz? Her akşamı sabırsızlıkla bekliyorum hava karardı mı, Hisar’ın ışıkları yandı mı diye? Bir de köprünün kırmızı ışıklı haline hayranım. O renk geçişlerinde kırmızı görüyorum ya, çığlık atmak istiyorum ve zıplamak istiyorum deli gibi.

Yaramaz balıklar gibiyim, bir koşu kafamı sudan çıkarıp bakalım ne kadar dayanırım der gibi zıp zıp zıplıyorum. Güneş ışıldatıyor pullarımı.

Rugan terliklerimi ve kocaman puantiyeli pijamı çok seviyorum mesela. Bazı ayakkabılarıma aşığım bazıları ile küskün sevgililer gibiyim, görmek istemiyorum ama atmaya da kıyamıyorum.

Acılarımı paketlemiyorum mesela artık bunu fark ettim. Ne çok acı paketleyip kaldırmışım meğer. Şimdi hepsini teker teker balonlara bağladım, rengarenk balonlara ve gönderdim onları yüce gökyüzüne.

Nefes almanın kıymetini, bir lokma ekmeğin lezzetini, bir yudum kahvenin tadını, bir kadeh şarabın güzelliğini, kalbimin yüceliğini, evladımın mis kokusunu, içi gülen gözlerin güzelliğini, sohbetlerin ruhu doyurmasını, asıl açlığın iki kalpten kelam olduğunu, istersen hep güzel şeyler olduğunu, meleklerimin beni hep koruduğunu, hiçbir şeyin mucize olmadığını ama her şeyin mucize olduğunu ve kimbilir daha neler neleri sanki bir bebek gibi yeni öğreniyorum. Ve bakıyorum da acıları falan değil aslında kendimi hapsetmişim aslında ben nicedir.

Hayata üşenmiyorum işte artık, özü bu…

Cuma Hikayesi : “Hayata Üşenmiyorum Artık!”” hakkında 6 yorum bulunuyor:

  1. Şebnem

    Cuma hikayelerinizi severek okuyordum ki bugün Esra Hanım’ın kaleminden çıkan sözcükleri de üşenmeden,severek ve şükür ederek okudum.Güzel bir haftasonu olsun,sevgiyle kalın Dilara Hanım…

    Cevapla
  2. dilayra Yazar

    Teşekkür ederim sevgili Şebnem.
    Ben de özlüyorum o minik kurgu hikayelerimi…

    Cevapla
  3. Muge Hestbaek

    Dilara,
    Çeşme fotoğrafının altına not düşerek adını belirttim, hatta blogunun linkini de verdim. Tekrar kusuruma bakmamanı rica ediyorum. Fark etsem, mutlaka daha önce yazardım. Bu tesadüfle ben de blogunla tanışmış oldum. Şimdi biraz oturup yazdıklarını okuyacağım. Tanıştığımıza çok sevindim. Sevgiler…

    Cevapla
  4. Ebruli

    Sevgili Esra’nın yazısı çok güzel ve anlamlı. Kendisinin bloğu var mı? Eğer varsa yazının sonunda blog adresinide verseydin!

    Cevapla
  5. dilayra Yazar

    Sevgili Müge,
    bende imge sayesinde haberdar oldum senden. fotoğraflar istenildiği gibi kullanılıyor internette elbet, ama ben JTB’ye bir link görmek istiyorum açıkçası 🙂
    sevgiler,
    *
    Ebruli,
    Esra’cımın henüz bir bloğu yok. ama ben çok yakında onun da bir tane açacağını düşünüyorum. o zamana dek buradan seve seve yayınlarım yazılarını beğendiyseniz 🙂

    Cevapla
  6. Ayşe

    Esracımm,
    Ne kadar yalın ne kadar icimizdekileri, yazmışşın anlatamam 🙂 yüregine saglık …
    bundan sonra her hafta seninle yazılarını okuyup duygularını paylaşmak isterim.. Anlatmak, ifade etmek isteyipte yazmadıklarımızı söyleyemediklerimizi o kadar güzel ve samimiyetle yazmışsın ki ben bile dile geldim :))
    Sevgili Dilara sayfanızla yeni tanışıyorum ve sizede teşekkür ediyorum ..
    Sevgiler

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir