*Fotoğraf Paris’te çektiklerimden. Yazıyla bir ilgisi yok. Ama ben çok seviyorum bu çiçekçiyi*
Hayat güzeldir!
Çalışmayan arabamıza, kapımızı çalmayan komşumuza, bizi uzundur ihmal etmiş arkadaşlarımıza, çektiğimiz maddi sıkıntılara, hastalıklarımıza, doğal afetlere, yaşanan adaletsizliklere, bir türlü durmak bilmeden yağan kara rağmen hem de… Güzeldir.
..
E, güzel olan her şeyin kıymetinin bilinmesi gerekliliğinden yola çıkarak hayatımızın da kıymetini bilmek, bize sunulan her yeni sabaha teşekkür etmek gerektiğine inancımı ise her fırsatta tekrarladığımı -zaten- biliyorsunuz. Aynı hızla devam 🙂
Ben;
Her sabah uyanabildiğim; başımın üzerinde bir tavan, yatağımı çevreleyen dört duvar, sıcacık bir odaya uyanabildiğim için teşekkür ediyorum.
Aynaya baktığımda gülümsüyorum sabahları, görebildiğim için teşekkür ediyorum.
Yediğim-içtiğim, üzerime giydiğim her şey için teşekkür ediyorum. Ayaklarımı sıcak tutan botlarım, kafama taktığım bere için bile!
..
Ne olursa olsun bu hayatta daha fazla, daha kaliteli, daha yoğun, daha sağlıklı zaman geçirmek (ve geçirtmek) niyetindeyim. Bu sebeple yıllardır hep hayalini kurduğum düzene yavaş yavaş adapte olmaya başladım: Öyle bir düzen ki bu özünde “Sağlıklı Yaşam Felsefesi”ni barındırıyor. Henüz 6 haftayı geride bıraktım. Biraz bahsetmek istiyorum burada da.
Tam 6 haftadır, twitterdan takip edenler nasibini alıyor, haftanın üç günü spora gidiyorum. Birinci amacım kilo vermekten çok almamak! İkincisi de mevcut kas oranımı arttırmak. Spor yaptığım için ona uygun beslenmeye de gayret ediyorum, ama açıkçası hiç kasmıyorum! Bugün yapılan ölçümlere göre de tam 600 gr. kas yapmışım 6 haftada 🙂 Yağ kaybımda 500 gr. Çok değil, açıkçası ben bu kadar idmana daha çok bekliyordum; ama çalıştırıcımız pek memnun bu sonuçlardan. Öyleyse “Teşekürler Tanrım. Az da olsa, ama sağlıklı bir şekilde hedefime ulaşmama yardımcı olduğun, o gücü ve sabrı bana bahşettiğin için”.
Yıllardır yürüyüşlerini ihmal etmeyen ben ne yazık ki beş dakika bile koşamazdım. Şimdi artık 5 km kesintisiz koşabiliyorum. Şu an için 35 dakika civarı sürüyor. Koşu konusunda daha önce de belirtmiştim, birkaç siteden ve koşan arkadaşımdan yardım alıyorum. Hedefim, seneye 10 km koşabilmek maraton yarışlarında. Bir senede yarı maraton (21 km) koşabilir miyim bilmiyorum. Ama sonraki aşama da o olacak.
Beslenme konusuna gelince. Oldum olası kızartma, yağlı yiyecekler, asitli içeceklerle aram olmamıştır. Ayda yılda bir patates kızartması yerim, ki o da bira içersem yanında. Ki, bira çok içtiğim bir içecek değil. Tek zafiyetim tatlıya idi. İdi diyorum, çünkü ben ne olduğunu anlamadan tatlı isteğim kayboluverdi. Şimdilerde canım tatlı bir şey isterse ceviz, badem, elma kurusu, yaban mersini, kuru kayısı, kuru incir karışımlarından satın alıyorum karışık olarak kuruyemişciden. Canım istediğinde, spor sonrası ya da öncesi bir avuç yiyorum günlük olarak. Tek vazgeçilmezim kahve! Onu da günde bir fincana indirdim şimdilik 🙁
İnanılmaz su tüketimim devam ediyor, günde en az 2-3 litre. Yalnız vücudum biraz su tutar oldu sporla birlikte. Yeşil çay içiyor, maydonoz falan yiyorum ama eğer nokta atışı bir tarif veren olursa da ona da bol bol teşekkür ederim 🙂
Protein ağırlıklı beslenme zaten bizim evimizdeki yeme düzenimize de uyuyor. Sadece ben olması gerektiği kadar et tüketemiyorum. Bir de dışarıdan takviye almıyorum vitamin gibi. Yakın zamanda bir kan testi yaptırarak ona göre davranma kararı da aldım.
Eş ve dostlarımın en mutlu olduğu ve onların da “Teşekürler Tanrım” dedikleri asıl olay ise içki içemiyorum! Haftada bire düştü neredeyse. O da alışkın olduğum duble sayısının da altında. Tabi ki bilinçli bir tercihti. Sporla birlikte alkol alımının da devam etmesi diye bir şey pek mümkün değil. Ama ben hakikaten de bu kadar uzaklaşacağımı, bu kadar beni etkiler bir şey haline geleceğini içkinin düşünemezdim.
..
Bu ilerleme raporu tarzı yazıları altı haftada bir buraya not düşmeye çalışacağım. Sağlıklı yaşam ve sporu hayatımın odağına almış biri olarak bana önerileriniz, referanslarınız falan olursa seve seve dinlemeye, okumaya hazırım. Her birinize beni yeni bir şeylerle tanıştıracağınız için tek tek teşekkür edeceğim 🙂
..
Bu arada, bir önceki yazımda sizlerden rica ettiğim “oy ver destekle” işi sonuçlandı. 500 twitter takipçisi, 258 facebook arkadaşı sayesinde toplam 210 civarı bir oy alarak ne yazık ki ilk 10 blogger arasına girmeyi başaramadım. Üşenmeden tek tek verdiğiniz oylar için de teşekkür ederim 🙂
Süper bir hafta sonu geçirin.. Hava nefis olacakmış aldığımız bilgilere göre. Bol bol tadını çıkaralım.
Yazını okurken “içki” olayını ne yaptı acaba diye içimden sorarken sana, yazının sonlarında açıklamışsın zaten. İçkiyi azaltmana sevindim. İleride ne kadar gereksiz zaralı bir şey olduğunu anlayacaksın.
Bu kadar pozitif mesajlarla haftaya başlamak güzel oldu. Ben de teşekkür ederim o zaman sana. Ama daha önceki yazında da sorduğum, senin şu güzel orkidenin ( ki ben de aldım ve bakımının acemisiyim) bakım sırlarını (özellikle sulama ) anlatırsan ben de bir kez daha teşekkür edeceğim sana:))
Sevgili Ebruli,
tüm eş-dost en çok o maddeye seviniyorlar zaten 🙂
*
Sevgin,
kusura bakma lütfen, atlamışım ben o soruyu!
ben haftada 1 defa su veriyorum, onun dışında ilk yıldan sonra kendi saksısından çıkararak daha büyük bir saksıya ektim. ışık alan, ama güneşten kavrulmayacak bir yerde olmaları çok öenmli. yerini severse zaten, benimki gibi 3. yıllarını dolduruveriyorlar:) vitamin falan da vermedim hiç. sadece su, sevgi, ilgi, biraz da ışık 🙂
Teşekkürler bilgi için, ama benim sulama derken normal çiçek gibi sulamayın diye uyarılar hatırlıyorum. Yani diğer çiçekler gibi saksının üstünden mi su veriyorsun doğru mu anladım acep?Saksının altında taşlar olacak, saksıya değmesin dibindeki su, saksı şeffaf olacak gibi etiket bilgileri kafamı karıştırdı.E sensin bu işin üstadı.Bu soruma da ışık tutarsan sevinirim.(PS: Bu arada blogunu çiçek blogu falan sanıyorum sanmayasın, Ankara günlerinden beri her hafta uğrarım zira:))
Sevgin,
normal şekilde suluyorum. sadece yapraklarına değmemesi lazım. saksı şeffaf evet, ilk aldığında. ama 1 yıl sonra yeni saksıya ekmen gerekecek, zira kökleri kocaman oluyor, büyüyor ve eski şeffaf saksılarına sığmıyorlar. orkide toprağı ayrı bir toprak, taşlı, değişik birşey. ondanda edinmen ve yeni saksıya geçirirken bu toprağı kullanman gerek. hepsi bu:)
Teşekkür ediyorum cevabın için. Bol güneşli günler dilerim sana..
Geri izleme: Viski Kulubü | Journey To Blue