İnternetin hayatımızın ayrılmaz bir parçası olması ile birlikte nereye gitmeli, ne yemeli, neler görmeli konularında sınırsız bir kaynak var önümüzde malum. Amsterdam‘a gitmeden önce ben de faydalandım elbet birçoğundan her seyahatim öncesi yaptığım gibi. Sonunda da yukarıda değindiğim konularda ulaştığım sınırsız seçenekler arasından kendimize uzunca bir liste yaptım. Listemizdeki her bir maddenin üzerini çizebilmek elbet yine mümkün olmadı, fakat olabildiğince zevkimize göre tecrübe ettiklerimizin yer aldığı bu listeden sizler için seçtiğim benim için “mutlaka” ve “en”lerle baş başa bırakıyorum şimdi sizi.
** Küçük bir not: İlk defa bu seyahatim için kullandığım ve inanılmaz faydalandığım bir uygulamaya değineyim önce (Çoktan kullanıyorduysanız da “yeni mi düştü jetonun Dilara, ilahi” diyerek gülmeyin sakın bana, tamam mı?): Google Maps.
Seyahatimizden tam bir gün önce, listemdeki gitmek-görmek istediğimiz tüm mekanları bilgisayarda Google Maps üzerinde tek tek işaretleyerek kaydettim. Amsterdam’da haritayı cep telefonumda kullanıma açtığımda her nerede isek, çevremizde işaretlediğim mekanların yakınlığımıza göre gözümün önüne bir arada gelmesi harika oldu! Bu sayede Amsterdam merkezi kendimizce dört bölgeye ayırmış olduğumuzu farkettik. Böylece, mesela birinci bölgedeydik ve çevremizde listemizden işaretlediğimiz sekiz bar, üç restoran ve üç de müze vardı. Tümünü yapamasak da aralarından seçerek o bölgede görmek istediğimiz şeylerden bazılarını tecrübe ettik ve, üzerilerine de çizikler atmış olduk. Benim gibi henüz kullanmamışlara şiddetle öneririm! **
!!! Amsterdam’da “mutlaka” bu mekanlarda bira için.
Sevgili kocamın iyi birasever bir adam olması işimizi kolaylaştırdı elbet, değinmeden geçmek istemedim. Zira benim bira ile ilişkim aromalı tadı dolayısıyla bulduğum her yerde gazoz niyetine içebildiğim IPA’lerle sınırlı!
* Café Gollem (Foursquare puanı:8.8)
Üç şubesi varmış burasının ve biz, kaldığımız otele yakınlığı sebebi ile Raamsteeg‘de olanını tercih ettik. Diğerlerini görmedik lakin bu minik mekanı sıcaklığı, tebeşirle tahtaya yazılmış devasa bira menüsü ve bizde yarattığı keyifli hissiyatı sebebiyle şiddetle öneririm. O kadar sevdik ki iki gece üst üste gittik. 14 çeşit fıçı ve 200’den fazla farklı bira çeşidine sahip olmaları ile öne çıkıyorlar. Hafta içi 16:00-01:00, hafta sonu ise 12:00-03:00 saatleri arasında hizmet veriyormuş mekan. Belçika birası sevenler için en doğru adres olarak yer alıyor tanıtımlarında! Benim en severek içtiğim IPA de bu mekanın özel birasıydı.
* Brouwerij ‘t IJ (Foursquare puanı:9.4)
Ba-yıl-dık buraya! De Gooyer adında, ulusal anıt olarak kayıtlara geçmiş, Hollanda’nın en uzun ahşap yel değirmeninin hemen altında butik bir bira üretim tesisi ve barı. Dışarıda oturacak uzun ahşap masaları da var. Biz soğuğa rağmen içerisi hınca hınç kalabalık olduğu için dışarıda, terasta oturduk. Bir pazar günüydü ve tüm Amsterdam genci-yaşlısı burada sosyalleşip, bira içiyordu. Yanlış duymadınız, burası yerel halkın tercihi (Bu da bizim için her zaman bir artı 😉 ) Çok güzel ve uygun fiyata (Normal bira 2.30 Euro, benim IPA 2.60 Euro) bira içmek, bir taşla iki kuş vurarak o harika yel değirmenini görmek isterseniz kesinlikle bu mekana uğramadan dönmeyin. Küçük bir bilgi daha: Burada peynir küpleri, kraker, çerez dışında yiyecek bir şey bulunmuyor. Aç iseniz burasının hemen yanında bulunan Langendijk Eetcafe adlı mekandan hamburger yemeniz ve bira içmek için buraya geçmeniz öneriliyor. Biz tok gitmiştik deneme şansımız olmadı mekanı. Lakin “bir dahaki sefere” dedik, orası da gayet kalabalıktı.
* Beer Temple (Foursquare puanı:9.1)
Café Gollem sonrası uğradığımız için bir minik kıyaslama yaptığımız ve bizce ikinci bir şans vermeye değmez dedirten bir yer olarak kaldı aklımızda. Bira çeşitliliği açısından oldukça zengin ve Gollem’den daha geniş iç mekana sahip, daha turistik bir Amerikan Bar’ı, ama dediğim gibi bize pek hitap etmedi. Bira fiyatları da turistik olması neticesinde bir çıt yüksekti, not olarak düşmek isterim.
!!! Amsterdam’da “mutlaka” bir nevi kroket olan Bitterballen ve çiğ ringa balığı (Haring) deneyin.
Bu ikisi Hollanda kültürüne ait, atıştırmalık kategorisinde yer alan iki önemli yiyecek. Bitterballen, bir nevi kroket. Kıyılmış ya da iri parçalı et, tereyağ, et suyu, tuz-karabiber-köri ve un ile hazırlanan sıvı hamurumsu, pişirilip katılaşması için donduruluyor. Yuvarlak parçalar haline getirildikten sonra yumurta ve ekmek kırıntısına bulanıp kızgın yağda kızartılıyor. Bir porsiyonda altı-sekiz parça olacak şekilde yanında nefis bir hardal ile sunuluyor. Özellikle biranın yanında önerilen bu atıştırmalığa ben bayıldım. Beş gün boyunca üç ayrı yerde denedim ve benim için en güzeli tek bir yerde idi:
* Café Hoppe (Foursquare puanı:7.6)
Hoppe, Amsterdam’ın en enteresan ve renkli caddelerinden biri olan Spui üzerinde, Amsterdam’ın en eski (Kuruluş 1670), vintage kafesi. Bünyelerinde bazı çalışanlar var ki en az yirmi yıldır birliktelermiş! Bu kadar eski olması ve kalitesinden hiç ödün vermemesi nedeniyle yerel halkın en sevdiği mekanların başında geliyormuş. Elbette meraklı turistler de uğruyor buraya ama çok yerel bir tecrübe ister, yiyebileceğiniz en istikrarlı ve güzel bitterballenler ile dışarıda oturmak suretiyle seyretmekten en keyif alacağınız minik bir meydana hayır demez iseniz kesinlikle öneriyorum Café Hoppe’yi. Güneşli, ılık bir öğleden sonra buzz biranın yanına sipariş ettiğim bitterballenin tadı damağımda kaldı. Temiz beslenme adına hiç kızartılmış bir şeyler yemiyor olmama rağmen, tatilleri fırsat bilip özel bir şeyle karşılaşınca elbet denemek istiyorum. Burada tattığım bitterballenler oldukça kızgın yağda ve doğru zamanlama ile kızartılmış olmalılar ki, yediğimde hiç yağlı bir şey yiyor hissiyatında olmadım. Kroketlerin dışı gayet çıtır, içleri ise yumuşacık ve sıcacıktı.
Gelelim çiğ ringa balığı (Haring) tecrübesine. Merak etmeyin, tam olarak denizden çıkmış haliyle kılçıkları, derisi temizlendikten sonra önünüze getirilmiyor balıklar 🙂 Salamura ringa balığı bunlar. Hollanda kültüründe önemli bir yeri var (Özellikle alkol sonrası yenmesiyle ünlü imiş. Hani bizim çorbacıya ya da dürümcüye gitmemiz gibi). Ben zaten her tür deniz ürünü ve dahi suşi, sashimi severim. Dedim elbet deneyeceğiz, de nerede? Tabi ki en iyisinde!
* Stubbe’s Haring (Foursquare puanı:7.8)
Ben çok seviyorum bu Food Truck (Yemek Arabası) olayını. Şehrin “en iyisi” olarak bize işaret edilen yemek arabasının tam otelimizin bulunduğu sokakta ve Central Station’a iki adım olmasına ne demeli? Sanıyorum ödediğimiz ücret 4 Euro idi. Biz Gökhan’la paylaştık meraktan bir porsiyonu, ama kesinlikle bir daha gidersem hem bir porsiyonu tamamen kendime alırım, hem de bir değil birkaç defa yerim! Özellikle ekonomik ve hafif öğle yemeği yemek isteyenlere, hava da güzelse, balıklarını sandviç olarak satın alıp nehir kenarında tekneleri izlerken yemelerini öneririm. Fileto halindeki ringa balığını yumuşacık pastane tarzı sandviç ekmeğinin içine yerleştirdikten sonra üzerine incecik kıyılmış tatlı beyaz soğan ve turşu ile servis ediyorlar. İsterseniz ekmeksiz versiyonu da mevcut elbet 🙂
!!! Amsterdam’da “mutlaka” bu mekanda elmalı turta yiyin.
* Winkel 43 (Foursquare puanı:9.3)
Elmalı turta benim çok sevdiğim bir tatlıdır. Bir sürü insan önerince haliyle bir merak oluyor tabi. Winkel 43, aslen öğlen ve akşam yemek yiyebileceğiniz bir kafe iken, elmalı turtası ile ünlenmiş. Haftanın her günü açık mekanda elmalı turtayı biz Cumartesi günü dibinde kurulan organik pazarı “Noordermarkt“ı ziyaretimiz sırasında tecrübe ettik ve evet çok beğendik! Bir koca dilimi Gökhan’la paylaştık, yanına da iki kahve. Toplam sanırım 8 Euro verdim. Krema ile sunulan tatlıyı arzu ederseniz kremasız da sipariş edebilirsiniz. Yalnız özellikle cumartesi sabahları inanılmaz bir kuyrukta beklemeyi de göze alın derim. Ilık servis edilen turtanın şeker ve tarçın oranı gayet güzel, hakikaten de övgüyü hak ediyordu bizce.
!!! Amsterdam’da “mutlaka”, eğer et sever iseniz, “yiyebildiğiniz kadar kaburga” teması ile bu “turistik” kafeye uğrayın.
* Satellite Sports Café (Foursquare puanı:5.8)
Brugge- Beşiktaş maçını seyretmek için yana yakıla yer arayan fanatik Beşiktaşlı kocam buldu bu mekanı, gayet turistik Leidseplein Meydanın’da dolaşırken. Foursquare puanı çok düşük ve garsonlar hakkında çok şikayet edilmiş olmasına rağmen, üstelikte aynı anda bir kaç önemli maçın olduğu akşam biz bir sıkıntılı durum yaşamadık garsonlar sebebiyle. İki katlı, önünde kocaman bir bahçe/teras kısmı ile kocaman bir mekan. Öğle, akşam yemeği ve tabi ki içerideki onlarca büyük ekran televizyon ile beyzbol, futbol, basketbol, kriket hangi önemli müsabakayı seyretmek istiyorsanız bu imkanı size sunan şehirdeki en büyük Amerikan spor barı. Ve buranın imza yemeği “All you can eat ribs“, nam-ı diğer “Yiyebildiğiniz kadar kaburga” sadece 11.95 Euro! Yanına patates kızartması, ya da kumpir patates ilavesi ile. Pek et arayan bir tip olmamama rağmen yalanım yok, bayıldım tek kelime ile. Elbet sadece bir tabak yiyebildim, ama olsun bu şekilde bile şehirdeki bir çok yemek alternatifine göre fiyatı makul, tadı gayet baki kaldı.
!!! Amsterdam’da “mutlaka” romantik bir akşam yaşamak ve güzel bir şarap barı deneyimlemek için bu mekanı listenize alın.
* Vyne (Foursquare puanı:8.9)
Heineken ve Amstel gibi iki önemli bira markasının doğduğu yer olması nedeniyle elbet Amsterdam demek bira demek. Lakin biz karı-koca şarap içmeyi ve peynir tabağı ile oyalanmayı da gayet seviyoruz. Ayrıca benim “Yetti canıma bira da bira, bana şarap içecek bir yer bul” deyince kocamın beni kolumdan tutup götürdüğü ve çok keyifli bir akşam yaşamamıza vesile olan Vyne bu listede olmazsa olmazdı! Biraz şık, oldukça modern dekore edilmiş (meşe parkeler, deri koltuklar, metal şarap barı), çok bilgili ve kibar servis elemanlarına sahip, gayet sofistike bir müşteri kitlesi olan bir mekandan bahsediyorum. Oldukça geniş bir yelpazede şişe ya da kadeh şarap menüsünden seçim yapabilir, şaraba eşlikçi minimalist atıştırma tabakları ile keyfinize bakabilirsiniz. “Özel ve birasız bir akşamımız da olmalı Amsterdam’da” şeklinde plan yapanlardan iseniz Vyne tam size göre diyebilirim 🙂 Biz kırmızı şarap tercih ettik, ancak mekan hakkındaki yorumlarda yarımşar kadeh şampanya, beyaz şarap ve kırmızı şarap tadımından oluşan “wine flight” konusunda çok fazla övgü ve öneri olduğunu da ekleyeyim.
Bir sonraki yazıda, Dilara’nın Amsterdam Önerileri II bölümünde sizi bekleyecek olanlar: FoodHallen, Bakers&Roasters, Heineken Experience, Van Gogh Museum, Rijksmuseum, Noordermarkt ve Vondelpark.