Bu haftam gerçekten çok yoğun geçti. Bir sürü toplantı, bir sürü yeni karar, uygulama, önümde yapılacaklar listesi ve gün be gün değişen seyahat programlarım neticesinde en nihayet en sevdiğim gün olan Cumartesi gününe sadece saatler kaldı!
Cuma gününü sevmemin nedenlerinden biri de iş yükümün hafta başına oranla gayet hafiflemiş olmasından. Cuma günleri bazıları için çok karışık ve sıkıntılı da olabiliyor. Mesela babam.. Yıllar önceden hatırlarım, Cuma günleri ödeme günü olarak yer etmiş bende. Hem alacaklı, hem de verecekli olarak her Cuma günü babamı afakanlar basardı. Benimse tam tersi. En rahat iş günümdür Cuma… Cuma sabahlarına bile daha farklı başlıyorum:))
Bu hafta sonu, diğerlerinden farklı olacak umarım diyordum ki, Pazar günümü yine 4,5-5 saatlik Işık Dağı yürüyüşü ile dolduruverdim. Bu hafta sonu biraz evde kalmak ve dinlenmek istiyordum.. Ama alışınca, rahat duramıyorsunuz.! Normalde haftada 2 gün (Salı-Perşembe) düzenli olarak yapmayı planladığımız Squash aktivitemizi, dün akşam benim bir başka programım olduğu için gerçekleştiremedik. Bu sebeple Squah işini yarına bıraktık. Akşamüstü saatlerinde yine hareket bekliyor beni. Ama çok memnunum başladığımdan beri. Ertesi günleri full enerji, canlılık ve yüzümde kocaman bir gülümseme ile geçiriyorum. Bu yıl için yapmış olduğum Resolution Listeme baktım dün.. (Buzdolabının üzerinde asılı zaten) Spor yapmakla ilgili kendime verdiğim sözlerden biri de “Düzenli olarak Yüzmek” ile ilgiliymiş. Bu listeyi yaptığım dönemlerde oldukça düzenli yüzüyordum çünkü. Ama ne yazık ki birkaç ay sürdü.. Aryaya benim Minnesota maceram girince yüzme işi de askıya alınmış oldu. Squash’da buna benzemez umarım!
Bu hafta sonu ayrıca görmek istediğim birkaç film var sinemada. Bunlardan biri, geçenlerde bir televizyon kanalında kritiğini seyrettiğim ve konusu hayli ilginç gelen Yunanistan prodüksiyonu Gelinler (Brides). Diğeri de benim iflah olmaz bir şekilde tutkunu olduğum Nicholas Cage’in yeni filmi Savaş Tanrısı (Lord of War).
Bu hafta ne yazık ki okumalarımla çok fazla ilgilenemedim. Sanırım bu akşam biraz onlara zaman ayıracağım. Böylece bu hafta evde kaldığım 2. günüm de bugün olacak. Yorulmuşum.. ONE LIFE, LIVE IT’den vazgeçmiyor, ama bir taraftan da yorgun düşüyorum. Ben adam olacak mıyım acep?
** Bu aralar Tori Amos’un “Sweet the Sting” şarkısına takılmış durumdayım.. The Beekeeper albümü alınacaklar listemde.!
dilara dopdolu 1 haftasonu ve ışık dağı gezisi de süper görünüyor ama hava da soğuk:))
ve Tori Amos’u bende çok severim, özellikle son günlerde sürekli dinlediğim Damien Rice ile birlikte söyledikleri “The Power of Orange Knickers” …hatırlamışken 1 daha dinleyeyim:))
harika 1 hafta sonu diliyorum:))
sevgiler…
mutlu haftasonları 🙂
Zeynep ve Uykusuz Adam..
Dileklerinize teşekkür.. Emin olun “Mutlu Bir Hafta Sonu” olacak:))
Isik dagi ile adlandiran doga gezisinin sayfasina gittim astigin link’ten Dilara. 6 saat (molalar ile birlikte)dogayla bas basa gecirmek guzel bir olay. Insani dinlendirir her ne kadar o kadar yuruyup yorulsanda. Bizde burda arkadaslarla elimize firsat gectikce kampa gidiyoruz burdaki o gordugun bol yesilikli muhtesem ormanlarin oldugu yerlere.
Sayfadaki bi eksik o yapilan isik dagi yuruyusune ait fotograf koymamalari, umarim sen cekip bir kac tane bize gosterirsin gercekten anlatiklari kadar guzel ortamdami gerceklesiyor bu yuruyus =)
Ayrica o sayfada birde ic pilavla doldurulmus visneli pekin ordegi satisini gordum. ODTU’u mezunumu olmak lazim almak icin onu? =)
Resulation’daki ‘try to be patient’da cizebilirsin, bunu bana gosterdigin sabirla kanitladin =)
Nicholas Cage hayranligini okuyunca burda onun hakinda yapilan bazi espirilere deyinemeden gecemedim, diyorlarki eski esi Elvis’in kizi Cage’i Jackson’dan daha hizli bosadi. Jackson bile bir bayani elinde tutmasini Cage’den daha cok biliyor gibisindenki aslinda gercekten komik, kadin MJ’la daha uzun sure evli kaldi.hehehehe
Umarim yuruyusunuz guzel bir havada gecmistir.