Güzel Yerler Konulu Yazılar

4- Ankara’da İlk 5 Şahsına Münhasır Mekan

Bu liste tamamen kendi tercihlerim üzerinden oluşturulmuştur:)

Nev’i Şahsına Münhasır demek, İngilizce’de “Unique” kelimesinin karşılığı gibi geliyor bana. Türkçe’de ise “farklı özellikleri sebebiyle diğerlerinden ayrılan” ya da “eşi benzeri olmayan” gibi tanımlamalar yapmamız mümkün sanıyorum. Buna yakın düşünüp, yaptığım listelerde bir yerlere oturtamadığım mekanları burada listeledim.

1 ~ Ankara’da sanıyorum Kalbur Balık Restorant‘ını bu listede ilk sıraya oturtursam kimse bana kızmaz:) Tam 20 yıldır hizmetimizde olan bu mekanla benim tanışmam üniversite yıllarıma denk gelir. Tesadüfen girdiğimiz bu mekan ilk şahsına münasırlığıyla bizi bayağı etkilemişti: Kredi kartı geçmeyen, sadece nakit paranın konuştuğu bir yer burası:) Biz tabi öğrenci olunca zaten kredi kartı ne gezerdi, ama oldukça şaşırmıştık bunu duyduğumuzda. (Sonraları İstanbul’da benim hep en iyi balıkçı-meyhane listemde yer alan Kuzguncuk’taki İsmet Baba’da da karşılaştım aynı uygulama ile:) Ay ne çok özledim İstanbul’u da, İsmet Baba’yı da:(

Chain Des Rotisseurs üyelerine yemek yedirebilen en mütevazi ve ilk lokantaymış ayrıca. Ve diğer şahsına münhasırlığı da sahibinden geliyor artık gidenlerin gayet iyi bildiği üzere:) Sayın Mehmet Tekmen oldukça ilginç bir insan. Özünde çok iyi biri eminim, ama aksiliği ile pek bir meşhur. Mesela biz bir mezeye resmen bayılmıştık ve ikinci tabağı istemiştik. Hiç unutmuyorum “Yok ikinci tabak falan size. Daha başka şeyler yiyin, tadın. Bir sürü meze var” demişti:) Tabi o zaman gülememiştik, çok şaşırmış ve hatta biraz da kızmıştık iyi hatırlıyorum. Sonra sonra mekana gidenlerin söyledikleri, anlattıklarıyla şehir efsanesine dönen Mehmet bey’in aksiliği de onaylanmış ve hatta kabullenilmiş oldu:) Bir arkadaşımız da tabağındaki balığı bitiremedi diye fırça yemişti mesela. O tabağa konan ne varsa silip süpüreceksiniz yani. Bilerek gitmenizi tavsiye ederim:) Yani bir süre sonra size fırça atmaz, bulaşmazsa kendinizi öksüz çocuk gibi hissedebilirsiniz:)

8-10 masalık minik ve oldukça sade, gösterişten uzak bir mekan Kalbur. Sıcak ve soğuk nerdeyse tüm mezeleri balıkla yapılıyor. Somon’dan hazırlanan bir balık pastırması var, mis! Karides köftesi var mesela, farklı! Balıktan yapılan içli köftesi var, hatta mantı bile var! Çok güzel ege otlarından soğuk zeytinyağlı mezeleri var. Balığa hiç yeltenmeyin derim. Zaten birkaç gidişte anca tüm mezelerin tadına bakabilirsiniz.

Kesinlikle rezervasyon lazım. Zira İstanbul’dan bile gelen oluyor mekana. Biz, yabancı misafirlerimizi buraya getiriyoruz. Şaşkınlıkla takip ediyorlar olan biteni:)

2 ~ Gelelim bir diğer şahsına münhasır mekanıma: Kıtır’a. İstanbul’dan gelen dostlarımın “Ankara’da olmayı en kolay ve güzel hale getiren ve özlenen bir mekan” şeklinde tanımladıkları, yine üniversite yıllarımın keşfine yani. Kıtır ne restoran, ne lokanta, ne pub ne bardır.

Yiyip yiyebileceğiniz en iyi kokoreç burada yapılır. Mekan olarak hafif loştur gece-gündüz. İçerideki tüm lambalar el emeğidir. Belli aralıklarla-eskidiği için-tıpatıp aynıları boyanarak eskileriyle yer değiştirilir:) Sıcak yemek azdır, ama öğlen saatlerinde tüm çalışan grubun gelip yemek yiyeceği kadar yeterlidir. Cuma öğlenleri hep hamsi tava olur:)

Kumpiri ise benim için bir numaradır. Rus salatasının eşi yoktur. Şimdi bir de “Duble Fırınlanmış Kumpir” serisi var ki, aman aman diyorum. Kumpiri hazırlıyorlar, sonra üzerine kaşar döküp bir defa da 10 dk. kadar fırınlıyorlar. Üzeri nar gibi kızaran kumpirinizle mutlu mesut zaman nasıl geçiyor hiçbir şey anlamıyorsunuz:) Ayrıca beyaz peynirli-maydonozlu kumpiri de favorimdir, belirtmeden geçmeyeyim.

İçeride akşamüstleri yer bulmak na mümkündür. Ama havalar müsade ettiği sürece dışarıda keyif yapılabilir. Zaten önemli olan tanıdığınız herkesin bir şekilde burada karşınıza çıkma olasılığıdır:) Yalnız gidip çok grup olmuşumdur burada:)

3 ~ Şimdi biraz farklı bir mekana uzanacağız sizinle 3 numara için: Ankara Kalesi’nde yer alan Pirinç Han‘a. Kale, benim Ankara’da semtinden bu kadar haz etmeyip kendisine bayıldığım neredeyse tek yerdir. Pirinç Han ise… İşte nev’i şahsına münhasır’dır:) Ne zaman ilk gittim hatırlamıyorum. Sonra da defalarca Kale’ye fotoğraf çekmeye, rahmetli İDOL’de kahvaltıya, vs.. ne zaman gitsek mutlaka uğramaya başladık buraya.

Ankara’nın ilk ahşap han’ı. Minik bir avlusu var. Duvarda sizi Han Duvarları şiiiri karşılıyor. Nedense buraya her girdiğimde sanki zamanda geriye yolculuk yapıyorum. Bildiğiniz herşey dışarıda kalıyor, ezberinizden çıkıveriyor. Girişte çok güzel bir cafe vardı gözlemeleri meşhur; artık dışarı taşınma aşamasındaymış duyduğum. Başka birşey olacakmış umarım kötü bir yer olmaz:( Oturduğunuzda avluda gramafondan yükselen taş plakların sesini duyarsınız. İçinde antikacıların, ressamların, şapkacıların, hediyelik eşya satanların dükkanları var. O antikacılarda ben kendimi kaybediyorum. Bir arkadaşım sürekli oradan ev eşyası alıyor kendine. Hatta en son bir gramofon aldı:) Görülmeye değer. Minik parfüm şişeleri mesela koleksiyoncuları çıldırtacak düzeyde. Cam işi, ahşap işi bir sürü yaşanmışlığın izi olan irili-ufaklı eşya var Pirinç Han’da.

Ankara’da olup da görmeniz gereken bir yer derim ben.

4 ~ Şimdi bir çoğunuz belki 4 numaraya anlam veremeyeceksiniz. Hatta “Belki cafe’ler arasında sayabilirdi de, ne alaka şahsına münhasır mekan” diyeceksiniz:) Cafe Lins, BENİM İÇİN bu kategoriye koyulmayı kesinlikle hakediyor. Bir anlatayım bakın, belki tatmin olursunuz:)

Yılını hatırlamıyorum, ama çok oldu. Ayşegül Sultanımla keşfettik burayı biz. Önce bahçesine hayran olduk, geniş, ağaçların altında, sevimli kuşlu-yıldızlı ışıklar var ağaçlarda mavi mavi. Sonra Cuma akşamları müzik yapan çello ve gitar ve klarnet üçlüsüne. Ben Fransızca takıntılıyım ya, -Frankofonluk var bir şekilde ama nasıl?- sonra sonra arada çalan o güzelim Fransızca parçalar beni cezbetti. Yemekten önce gelen ekmeklerine aşık oldum mesela. Yuvarlak olanlar da güzel, ama diğerleri leziz ötesi! Böyle tane karabiberli, kekikli zeytinyağına banıp banıp yiyorsunuz:) İşte mesela kendi yaptıkları bu ekmekler onların en farklı özelliği bence.

Peynirli biftekli sandviç nefis! Peynir tabağı devasa ve tam olması gerekenlerle dolu. İki kişilik geliyor ayrıca. Yanına bir Frontera ile artık diyecek birşey bırakmıyor. Burayı benim için özel yapan şeylerin başında bu ikili ile, hayatıma giren özel insanlarla burada yaptığım keyifli buluşmalar gelir. Tanıdığım, tanımaktan memnuniyet duyduğum herkesle burada bir “an” geçirmişliğimiz vardır. Sanıyorum Dilara’nın misafir salonu oluyor Lins bunca yıldan sonra.

Hiç unutmuyorum, bir gün yediğim tortelliniyi o kadar beğenmiştim ki, garson “Nasıl buldunuz yemeğinizi?” diye sorduğunda “Bayıldım, nasıl yapıyor aşçınız bunu?” dedim. Verilen cevap: SEVGİYLE tabi ki olmuştu. Sonra başka bir arkadaşımdan daha duydum, ona da bu cevap verilmiş Dana Külbastı için:)

Bir garsonu vardı:) O da şahsına münhasır bence:) Ben pek haz etmemiştim kendisinden, zira böyle gerekli gereksiz espri yapardı ama iğneleyici. Yada bize öyle gelirdi. Sonra ben bir gün bir yazı yazdım JTB’ye. Şurada tümü. Orada bu garsondan da bahsetmiştim. Ardından işletme sahibi bana bir e-mail gönderdi ve bu kişiyi çok merak ettiklerini, ama tahmin ettikleri kişiye yazımı okuttuklarında kendisinin çok üzüldüğünü anlatan. Adını hatırlamıyordum, o sebeple o mu değil mi bilemedim bende. Sonra, inanılmaz, gittiğimiz günlerde o garsonun hali tavrı farklıydı! Hakkaten de artık espri yaparken daha düzgün şeyler söylüyor. Ve benden bağımsız giden arkadaşlarım da aynı şeyi söylüyorlar. Bu çocuk değişmiş, hayırdır diye:) Artık o garsonu da seviyoruz. Zaten yıllardır ekipten kimsenin değişmemesi de o işletmenin ne kadar doğru işler yapan bir yer olduğunun da göstergesi değil midir?

Gelelim deneyin diye ısrarlı olduklarıma:

* Elmalı İspanyol keki, yanında dondurmayla. Lin’s Spesiyal. Bunlar tatlı:)

* Parmesanlı Levrek, Dana Külbastı, Mantar Soslu Bonfile.

5 ~ Şahsına Münhasır son mekanım benim için “özel” başka bir yer olacak: Cafemiz. 1993 yılında kurulmuş Cafemiz, sanıyorum bir yıl sonra da bizim uğrak noktamız olmuştur. Üniversite yıllarımda haftada en az 1 defa buraya gelmek için para tutardım elimde:) Biraz pahalıydı öğrenciye göre.

Mahmut Usta’mın Salatası benim en sevdiğim salataydı. İçerideki masalar-sandalyeler-dekorun tümü ahşaptı. O en sevdiğim Fransız sokak kafelerine benziyordu. Şef garsonuyla tanış olmuştum, her zaman da saygıyla anarım kendisini. Yıllarca bana adımla hitap etmiş, en sevdiğim şeyleri hep aklının bir köşesinde tutmuş ve hep güzel, ufak jestlerle beni uğurlamıştır:) O ayrıldıktan sonra da gittim bir süre, ama dekorasyonuna yapılan müdahale sonrası artık o kadar da sıcak gelmiyor üzgünüm ki bu mekan:( Gerçi şimdiki bembeyaz hakimiyeti ile de farklı bir yer Ankara’da, ama benim için çok değil.

Sahipleri ile şahsen tanışma şansım olmuştu. Gamze Üner benim iş kadını olarak da çok takdir ettiğim bir kadındır. Bilmeyenler için, Big Chef’s de kendisinin yarattıklarından biri. Çalışanlar saygılı ve işlerini sevgiyle yaparlar. Arjantin Caddesinin havasını değiştirmeyi başarmış bir mekan olarak görüyorum orayı ben. Onun dışında kalıcı olmayı başaran bir yer daha olmadı! Kim ne derse desin kendine has bir tarafı vardır burasının. Ankara’ya yolu düşenler mutlaka burada olurlar bir şekilde.

Umuyorum ki Şahsına Münhasır Mekanlarım size biraz fikir verebilmiştir. Denedikleriniz olmuştur mutlaka bu listeden de. Kısaca sizler de sizin için “kendine has” diye tanımlayabileceğiniz mekanlarınızı yazarsanız ben de çok mutlu olurum:)

Süper bir hafta sonu diliyorum. Pazartesi görüşmek üzere:)

3- Ankara’da Ilk 5 Kahvaltı

Bu liste tamamen kendi tercihlerim üzerinden oluşturulmuştur:) Her 5’linin başına bu notu eklemenin doğru olduğunu düşünüyorum:) Ne olur ne olmaz!

1 ~ Liva’ların ben de ayrı bir yeri var. Küçükesat’taki mavi kutumda oturduğum yıllar, hep Esat’taki Liva Pastanesinden alırdım poğaçayı, kurabiyeyi, pastamı, profiterolümü. (İnanılmaz güzeldir.) Hafta sonları sabah tenise, spora gitmeden önce oradan alırdık sonrası için kahvaltı malzemelerimizi falan. Yıllar içerisinde Liva, Pastane adını bir kenara bıraktı ve Bistro&Cafe konseptine geçti.

Bu konseptle açılan ilk yerleri de yanılmıyorsam Farabi Liva’dır. Ben oradaki kahvaltılarımı hep çok sevdim. Oradan evime alıp getirdiklerimi de çok sevdim. Minik bir dezavantajı, cadde üzeri olması. Gerçi Pazar günleri millet ayılıp yollara düşene kadar biz kahvaltıyı bitirmiş oluyorduk ama. Kaşar peynirli su böreği, kol böreği harikadır. Kahvaltısı da oldukça doyurucu ve yeterlidir benim gözümde.

Son dönem Liva, Hamamönü’ne de Liva Osmanlı Mutfağı adında bir yer daha açtı. Ve o andan beri bizim kahvaltı mekanlarımızdan biri oldu burası. Hamamönü mevki, Hacettepe Hastaneleri’nin hemen arkasında, adı üzerinde Ulus’un hamamlarının bulunduğu yerde. İstanbul’daki Soğuk Çeşme Sokağı gibi restore edilmiş bir mahallede. Kahvaltısını özellikle tavsiye ediyorum bahçesindeki ağaçların altında yayılmış durumdayken:)


2 ~ İki katlı mütevazi bir ev Turta Home Cafe. 2005 yılında 2 hanım ortak açmışlardı bu cafeyi. Ayşegülüm Sultanımla sık giderdik bir ara. Hala da arada adını anınca gidiyor ve her seferinde de “Yahu niye daha sık gelemiyoruz ki?” diyoruz. Ben cevabı şahsen biliyorum aslında: O Cheesecake’ler, o pastalar, o mısır ekmeği dayanılmaz çünkü. Sık gidersek kesinlikle 100 kg. olacağımdan eminim ben!

Mini mini bir bahçesi var. Baharları-yazları orada kahvaltı etmek inanılmaz bir keyif. İçerisi deseniz o ahşabın yarattığı enerjiyle sıcacık, tam adına yaraşır: Ev ortamında gibisiniz. Müzikler çok hoş, kokular mis -zira mutfak girişte. Neyi nasıl pişirdiklerini görebiliyorsunuz. Benim hep kahvaltı dendiğinde ilk 5’imde yer alıyor burası.

Ümitköy Galleria’nın arkasında hemen, Mutluköy Sitesinde.

3 ~ Üçüncü sırada GOP’daki Funda Pastanesi var. Bizim klasik eküri ile burada çok kahvaltı ederiz. Ben hafiften tahmin edebildiğiniz üzere brunch insanı değilim pek. Sabah kahvaltısında peynir-kaymak-bal-yumurta-yeşillik-domates falan yemeyi seviyorum, zeytinyağlı barbunya ya da yaş pasta değil! O sebeple birkaç defa Pazar günü Funda’nın brunchına denk gelmemize rağmen, benim ve ekürinin tercihi daima Köy Kahvaltısından yana oluyor.

Bir de Sıcak Kahvaltı dedikleri bir şeyleri var: Baharatlı sıcak patates, ızgara salam-sucuk-jambonla falan servis ettikleri. Bazen ekibin et sever erkekleri ondan yemeyi tercih edebiliyorlar.

4 ~ Bu sıraya bir simitçiyi layık buldum:) -Ben simit hastayısımdır bu arada:)- Son yıllarda artan oranda Çıtır Simit Cafe konseptine yaklaşık 4 yıl kadar önce katılmış bir yerden bahsedeceğim: Or-An’da, Turan Güneş Bulvarı üzerinde yer alan Çıtır Simit Cafe burası. Ön taraftan baktığınızda bildiğiniz simit fırını, ufak bir mekan. Ama yan tarafından bahçesine indiğinizde tamamen farklı bir dünya. Ankara’da tavus kuşunu, çeşit çeşit değişik hayvanı hayvanat bahçesi dışında bir de burada görebilirsiniz:) Birkaç tane tavus kuşu siz kahvaltı ederken bahçede sağınızdan solunuzdan yavaş yavaş geçer ve oldukça da evcil görünürler. Yalnız ağızlarını açana dek güzeldir her şey! Sesleri bir felakettir bildiğiniz üzere!

Açık Büfesi mevcut Pazar günleri. Simitler çıtır, gözlemeler sıcacık oluyor. 2 tane teyze devamlı gözleme açıp durular bahçede:) Çocuklar için oyun parkı var, arabanızla giderseniz arkada otoparkı var. İçinde kuğuların, ördeklerin cirit attığı, üzerinde tahta köprüleri olan mini göleti var. Var da var. Özellikle Yaz ayları için idealdir. Ağaçların altında kahvaltıya diye gidip dergi, gazete vs.. ile akşamı edebilirsiniz.

5 ~ 5 numaralı mekan için disaridaki yerler konusunda benim bir fikrim yok açıkçası. Zira ben yukarıda yazdığım yerlerin dışında 1 bilemedin 2 mekan daha biliyorum kahvaltı edilebilecek. Mesela İncek Yolu üzerinde bir sürü gözlemeci mekanı var. Kahvaltıları hep “ehh işte” boyutundadır. Ya da Mado vardır, Zeynel vardır falan. Birkac defa KUKI gecmisim var, son donemde. Ama çevremdeki arkadaşlarımdan bu listeyi yazacağımı öğrenenlerin yaz diye direttiği bir mekan var ki, 5 numara orası olsun dedik oybirligiyle:) Eat’n Joy.

Dostlarimin tavsiyesine gore mekanda hem brunch, hem de kahvalti menusu oldukca iyiymis. Fiyatlarinin da bircok yere gore makul oldugunu soylediler. Cukurambar’daki test edilmis ve onaylanmis:) Bilmiyorum giderseniz siz de izlenimlerinizi yazarsiniz bilhare.

Aslina bakarsaniz benim evde de super kahvalti sofralari olur ya. Ben 5. icin Dilara’s Place diyeyim tam olsun:) Benim gonlum ondan yana zira:)

Sevgili K.I.S.D’in sobesine elbet cevap verecegim bir ara.. Uzgunum Deli Kadinim, bu ara o kadar az evdeyim ki:((

2- Ankara’da Ilk 5 Rakı-Balık/Meyhane

Bu liste tamamen kendi tercihlerim üzerinden oluşturulmuştur:) Bu mekanların tümü yaşam alanım çevresinde ve merkezdedir:

1 ~ Biliyorum, “Biliyorduk zaten” diyeceksiniz:) Ama ilk sırada benim için Tunalı Hilmi Balıkçıköy var rakı-balık mekanı olarak. Yaklaşık 3 yıl oldu açılalı neredeyse. İlk yıllarda haftada neredeyse 2-3 akşamı orada geçiriyorduk. Aileden biri saydılardı beni. Hala da “Ben Dilara” deyince telefonda hemen sohbete başlarız:) O zamanlar Burhan Amcamız vardı, allah rahmet eylesin, şef garson olarak. Rezervasyonları da o alırdı. Kendisini bir ayrı severdik, o da bizi kollardı sağ olsun. Elim bir şekilde vefatının ardından uzunca bir süre gitmek içimden gelmedi. Anca son 6 aydır yine bir şekilde ayda en az birkaç defa gider buluyorum kendimi. Dekorasyonunu seviyorum. Ahşap mavi boyalı masa-sandalyeleri, duvarlardaki denize ait süsleri, mavi örtüleri bana pek bir EGEvari geliyor:) Olmak istediğim yere hazırlık yapıyorum sanki orada:)

Özellikle Amasra Salatası istenmeli, ama ben Roka Salatasına da fena tavım. Ara sıcak olarak bildik lezzetler dışında balık kokoreçi lezzetlidir. Bir sürü ege otu var meze niyetine alabileceğiniz. Hepsini de deneyin derim. Dil şiş ve kiremitte fener balığının tadı damağımdadır; ama ben klasik tarafım tutarsa çupra ve levrek ızgaradan vazgeçemiyorum. Sıcak tahin helvası dondurmayla birlikte öldürücü darbeyi vurabilir böyle bir yemek sonrası:) Türk kahvemiz hep nane likörü ile gelirdi Burhan amcam zamanı. Artık gelmiyor:(

Akşam yemeklerinin yanı sıra ben sıklıkla öğlen vakitlerini de tercih ediyorum. Özellikle Cumartesileri saat 14:00’dan itibaren konuçlanınca, akşama kadar kalabiliyorsunuz. Çünkü size eşlik edecek mutlaka bir tanıdık dost, eş, yakın arkadaş geliyor:) Gittikçe kalabalıklaşması, uğultunun çok olması dışında bir problemle karşılaşmadım ben. Garsonlar her daim nazikler, sahipleri her daim işin başındalar. Rakı tek ve duble olarak servis ediliyor, şişe açtıramıyorsunuz. Fiyatlar ortalama diyelim. Biz kişi başı 30-40 arası ödüyoruz çoğu zaman 4 kişi gittiğimizde mesela. Bir tabak meze rahatlıkla 4 kişiye yetiyor azar azar olmak kaydıyla. Balık işin içine girince balığına göre fiyat biraz farklılaşıyor.

2 ~ İkinci sıra için çok düşündüm. Bu sıralamaları yaparken mekanın kalitesi, yediklerimizin lezzeti, ambians ve fiyatlar göz önünde bulundurduğum maddeler. Bu sebeple 2. numaraya uygun gördüğüm mekan Akdeniz Akdeniz olacak:) Kendisine ait “com” uzantılı web sayfası hata veriyor, o sebeple ekleyemedim:(

Özellikle bahçesinde olmayı sevdiğim bir rakı-balık mekanı burası. Mezelerine fena tavım. Hatta Balıkçıköy’de dahi bulamadığım “Tahinli Patlıcan”ı ve “Girit Ezmesi” tek kelimeyle iştah açıcılar diyebilirim. Bir dönem, mevsiminde, “Kuşkonmazlı Somon Sarma” yemiştim ki, öyle böyle değildi! Canlı müzik yapılıyor yazları Çarşamba-Cuma-Cumartesi günleri. Kışlık mekanında da çok hoş programlar oluyor hafta sonları. Daha önce şurada bir kuple değinmişim hem buraya hem Balıkçıköy’e, hatırlayalım arzu ederseniz:) Fiyatları bir önceki mekandan farklı değil. Aynı ayarda çıkıyorsunuz. Galip Dede Sokakta, Merkez Bankası Lokali’nin hemen altında.

3 ~ Şimdi bir meyhane var sırada: Kalender Zebra. Fix Menu bir eğlenceli meyhane tercihinizde ilk aklınıza gelen yer olabilir. Biz Meşrep’e de gideriz, hatta 35. yaşıma orada girmiştim, ama oraya kıyasla burası daha iyi geliyor bana her anlamda. Özellikle Cuma-Cumartesi geceleri. Her çeşitten müzik yapıyorlar akşam başlayıp sabaha kadar neredeyse. Yemekler oldukça iyi, porsiyon olarak da yetiyor, hatta artabiliyor. Limitsiz içki ile 55 TL, limitli içki ile 45 TL. oluyor fiyatları da. Grup olarak eğlenmek, sazlı-sözlü dağıtmak isterseniz tavsiye ederim bu mekanı. Farabi Sokakta hemen, köprünün çıkışında bulunuyor.

4 ~ Yine bir meyhane var sırada: Bekri Meyhanesi. Bu mekan “Gönül Adamları” adı altında işletmecilik faaliyeti gösteren bir ekibin, 8 projesinden sadece bir tanesi. Hayyami, Mantar, IF Performance Hall, Nada’da yine bu grubun ürettiği projelerden.

Bekri’ye açıldığı 2005 yılından beri aralıklarla gideriz. Burasını da ağırlıklı olarak toplu organizasyonlarımız için tercih ediyoruz. Birkaç defa baş başa gittiklerim olmuştur tabi:) Fasıl muhabbeti severseniz burada fasıl olmakta. Fix menü uygulaması da mevcut. Ben mezelerinden tatmayı ve rakı içmeyi seviyorum burada. Balık hiç denemedik, ama et ve tavuk ızgara çeşitleri var. Özellikle ön tarafında olmayı seviyorum Tunalı Hilmi Caddesi’ne bakan tarafında. Arka tarafta kocaman bir salonu var, oldukça da ferah.

5 ~ Bu listede olması gereken, ama fiyatları açısından yukarıdakilerden biraz daha tuzlu bir mekan:Trilye. Kesinlikle verdiğiniz her kuruşu hak ediyor. İş yemeklerimiz için de sıklıkla tercih ettiğimiz bir yer burası. Bütün menü özel reçetelerle hazırlanıyor. Buradaki “Kalamar Izgara” başka yerde yenemez öyle diyeyim ben. “Mürdüm Erikli Ahtapot”, “Kişniş, Limon ve karabiber soslu Karides Nirvana” hakkaten de sizi Nirvanaya ulaştıracak iki değişik lezzet. Sahibi çok özenli ve o da hep işinin başındadır. O yoksa, yani yine bir lezzet avına çıkmışsa ülkenin birinde, mutlaka eşi oluyor mekanda.

Yabancı konuklarınızı, ağır tayfanızı rahatlıkla ağırlayabileceğiniz; yaş ortalaması bir öncekilere göre biraz yüksek kaçan bir mekandır. Yazın çok hoş bir bahçede hizmet veriyor.

Alternatif 1 ~ Bir dönem ard ar
da birkaç defa gittikten sonra, nedendir bilinmez, bir daha yolumu düşüremediğim; ama bu listede kesinlikle yer almasını arzu ettiğim bir mekan daha var Ankara merkezde rakı-balık-meze mekanı olarak: Gelidonya Feneri. Burasının adını değişik dostlarımdan duymuştum, ama Başak‘la beraber gitmek kısmet olmuştu. Kendisinin burası hakkında benden daha fazla söyleyecek şeyleri olduğuna eminim.

Ağırlıklı olarak Yunan ezgileri, ve Türk Musikisinden örnekler çalan bir yer burası ve mezeleri enfes! Zaten anlayabildiğiniz üzere ben biraz meze-rakı seviyorum. Balık tercih ettiğimde ise meze almamaya gayret ediyorum! Burası da mavi-beyazın hakim olduğu, mütevazi bir dekorasyona sahip. İçerisi yaklaşık 50-60 kişilik. İçeriye oranla minik kalan bir de bahçesi var. Bu yaz birde bahçesinde olmayı arzu ediyorum. Gittiğimde hep içeride oturmuştum. En son eski sevgiliye doğum günü kutlaması mekanı olarak seçmiştim burayı. Üzerinden 1 yıl geçmiş demek ki!!

Söylemeden geçmemem lazım, yukarıdaki tüm mekanlar için kesinlikle rezervasyon yaptırmayı unutmamalısınız.

** “Şahsına Münasır Mekanlar” arasında sayacağım KALBUR‘u. O sebeple heyecanlanmayın nasıl listeye girmedi diye:)) Zira hem en iyi meyhane, hem en iyi restoran hem de en iyi mezelere sahip yerdir kendisi benim nezdimde**

Yazı dizimize ufak bir ara verip, araya sevgili KendiİziniSürenDeli Kadınımın beni MİM’lemesi sebebiyle o konuya ilişkin bir yazı gireceğim. Sonra Ankara’da ilk 5 Kahvaltı Mekanı ile devam edeceğiz:)



1- Ankara’da Ilk 5 Müzik&Dans Mekanı!

Bu liste tamamen kendi tercihlerim üzerinden oluşturulmuştur:) Bu mekanların tümü yaşam alanım çevresinde ve merkezdedir:

1 ~ Bahsedeceğimiz ilk mekan üniversite yıllarımın geçtiği, o zamanlar özellikle Perşembe akşamları Özge Fışkın’ın solisti olduğu Fender Blenders grubunun sahne aldığı Manhattan Music Clup. 1992 yılından beridir ayakta. Manhattan’da bir sürü grup dinlemişliğim, sevmişliğim var. Arkadaşlarımın da müziğine katkıda bulundukları Bonus Track, Soul Project ve Flirt bunlardan bazıları. Hala Cuma akşamları, şarkıların sırasını ezbere bilmeme rağmen, Soul Project ile eğlenmeyi başarabiliyorum mesela:) Sigara içilmesi yasaklandığından beri iç mekanlarda, ayrı bir güzel, ayrı bir ferah geliyor bana burası. Tek derdimiz gönül rahatlığıyla yalnız kalıp dans edememek. Burada ya daha medeni cesareti yüksek insan var, ya da mekanın ufaklığından millete bir cesaret geliyor bilemiyorum! Büyük bir sorun yaşamamakla birlikte dans etmek için aklımıza gelen ilk mekan burası oluyor hala! Girişler ücretli ve ilk içki dahil. Cevre Sokakta.

2 ~ İkinci mekanımız Dib Sahne. Burası Manhattan’a kıyasla oldukça geniş, ve tavanı da yüksek. Ve yine o mekana kıyasla rahatsız edilme oranınız aşağılarda seyrediyor:) Dolayısıyla burada daha da mutlu ve huzurlu, keyifli vakit geçirmeniz mümkün. Benim sıkça tercih ettiğim bir mekan. Ayrıca İstanbul’dan gelmesini hasretle beklediğimiz tüm grupların konseri de burada gerçekleşiyor. Mesela benim en sevdiğim 2 yerli rock grubundan biri olan Mor Ve Ötesi Sevgililer Gününde sahne aldı. Ben, fena yorgunluğumu bahane edip gidememedim gerçi! Ama yakınlarda diğer sevdiğim grubun, yani REDD’in konseri olacak burada. Ayrıca ayda bir defa Dib Sahne’yi ve Ankaralıları ziyaret eden ve hasret giderdiğimiz ANONİM Grubu da yine bu mekanda sahne alıyor düzenli olarak. ANONİM’i de benim yaş grubum ODTÜ günlerinden hatırlarlar belki.. Giriş ücretli, ilk içki dahil. Konserler olduğunda fiyat yükseliyor ve içki fiyata dahil olmuyor. Tunali Hilmi Caddesinde.

3 ~ Ve Amarillo🙂 Burada çok eğleniyorum ben. Birkaç defa özel yemeklerimizi burada düzenledik. İnanılmaz güzel ve kocaman hamburgerleri var, Ankara’daki en iyisi bence kesin denemelisiniz. Haftanın her günü canlı müzik var ve işin en güzel tarafı tüm gruplar saat 21:30’da başlıyor sahne almaya ve gece 01:00 olmadan da programlarını bitiriyorlar. Hareket edebileceğiniz bir genişlikte ve yabancılar çoğunlukta tercih ediyorlar bu mekanı. Arabanızı da dışarıda park edebiliyorsunuz, sorun olmuyor. Girişler ücretli değil özel akşamlar hariç. Kizkulesi Sokakta.

4 ~ Başka bir müzik ve dans mekanı ise November Pub. Kaliteli müzik garantisi var diyebilirim. Çarşambaları Jazz akşamları var: Billur Yapıcı, Alper Sarıoğlu ve Cem Güngör ile. Ayrıca Free Fall ve Back dinlenilesi gruplar. Eskiden sallanarak dans edebiliyorken, şimdi aşırı kalabalıktan sebep sadece müzik dinleyebiliyoruz:( Ama bence yine de keyifli bir yer November! Yabancıların da tercih ettiği bir mekan ayrıca. Giriş ücretsiz. Burasi da Cevre Sokakta. Manhattan’in biraz ilerisi. Bazen bir tasla iki kus vuruyoruz:)

5 ~ Hok’s, bir diğer müzik ve mümkün olduğu durumlarda dans mekanı:) Yukarıdakilerle kıyaslanamaz tabi. Burayı en çok sevgili Ayşe’nin bloğundan biliyoruz, malum ikinci adresi:) Aslında iki katlı bu mekanın ilk katı yüksek volumlü müzik eşliğinde bar, ikinci kat ise 45 kişilik restoran-lounge olarak tasarlanmış. Henüz yemek yemedim burada! Ama birçok defalar müzik ve dans için gitmişliğimiz var. Giriş ücreti yok tabi ki ve bazı akşamlar Türkçe, bazı akşamlar nostalji, jazz vs.. dinlettiriyorlar DJ’leri eşliğinde. Dans için gidilebilecek bir yer. Iran Caddesinde. Yeni mekanimiz Jazz Klup’un hemen ust kati.

..

Alternatif 1 ~ Yıldızımın barışmadığı, ama yazmasak olmayacak bir mekana: IF Performance Hall. Buraya eskiden çok sık giderdik, ama ne olduysa bir gün içeride bana bir geldiler! O oldu:) Dar alanda kısa paslaşmalar filmini çevirmek isterseniz buyrun bu mekana. Alanı dar, basık ve 100 kişilik mekanda her etkinlik zamanı 200’den fazla kişi oluyor. Klostrofobim yok gerçi, ama bir türlü içimden gitmek gelmiyor bu mekana. Ege Kayacan’ın şahsi Şovu, BEDÜK, Baba Zula, Sıfır Kilometre, Bülent Ortaçgil ve Cem Adrian sıkça gelirler If’e. Girişler ücretli ve ilk içki dahil.

Alternatif 2 ~ 312 Arena bir başka ve diğerlerine nispeten de oldukça yeni bir mekan Ankara için. Eskiden sinema olan mekanda oldukça iyi konserler düzenleniyor. Ben henüz kendisiyle tanışamadım şahsen, fakat gidenler memnun olduklarını, mekanın ferah olduğunu belirttiler. Yakın zamanda MANGA, Nil Karaibrahimgil, Duman, Bedük burada konser verecek sanatçılar. Girişler konser olduğunda ücretli, parti zamanları ücretsiz.

Bunlar benim ve ekürimin “hadi dans edelim” dediğimizde kendimizi bulduğumuz ilk 5 mekan. Başlığa bakınca 1- şeklinde gördüğünüz şey bu diziyi devam ettireceğim anlamına geliyor. Malum bu aralar yazacak birşey bulmakta zorlanıyorum. Çünkü kendimi dışarıya adamış durumdayım:)

Yazı Dizimiz bundan sonra Ankara’da Ilk 5 Rakı-Balık/Meyhane, Ankara’da Ilk 5 Kahvaltı, Ankara’da Ilk 5 Cafe-Restoran, Ankara’da Ilk 5 Dinlence, Ankara’da Ilk 5 Şahsına Münasır Mekan … şeklinde sürecektir. Umuyorum ki beğenir, faydalanır ve yorumlarınızı paylaşırsınız.

Ankara’da Bir Lezzet Duragi!

Makkarna Cuccina
Cucina MaKKarna, bizim yeni lezzet duragimiz. Yaklasik 1 aydir.

Ankara’daki ilk ve tek Italyan restorani ve ayni zamanda yine Ankara’daki sinirli sayida bulunan Chaîne des Rôtisseurs uyesi restoran. 5 Subat 2006 tarihinde acilmis. Italyan lezzetleri dedigimizde aklimiza ilk gelen 2 sey: Makarna ve pizza oluyor haliyle. Makarnalar, taptaze ve kendileri tarafindan yapiliyor. Pizza ise incecik hamurlu ve inanilmaz lezzetli. Ben ve dostlarim burada makarna yedikten sonra, diger mekanlarda yedigimiz makarnalarin marketten alinan paket makarnalar oldugunun ayirdina vardik! Ben deniz urunlerini ozellikle sevdigim icin tattigim kırmızı soslu, deniz mahsullü, kağıt içinde kendi buharında pişen makarna: “Şefin Sunumu” ve “Deniz Mahsullü Risotto”nun mudavimi oldum.

 

Makkarna-Cucina

Sanirim tum dostlarim burada yemek yeme serefine nail oldular. Hepsinin de ortak fikri ayniydi: Ha-ri-ka. Servis kalitesi, calisanlarin ilgi-alakasi, icerideki atmosfer, calan muzikler, sececeginiz saraplar.. Hersey ama hersey sizi ozel bir yerde bulundugunuz ve ozel bir hizmet aldiginiz fikri konusunda tatmin ediyor:)

5 Subat Cuma aksami, 5. yilini kutlamasi sebebiyle yemek sonrasi yenecek tatlilar MaKKarna’nin ikrami olacakmis. Ayrica 14 Subat Sevgililer Gununde de saat 12:00-17:00 arasi yemek yediginizde sevgilinizle % 15 indirim alacakmissiniz:) Bence MaKKarna ile tanismak icin ideal 2 gun. Yeni bir yer deneyelim diyorsaniz gidin, ve de lutfen benimle yorumlarinizi paylasin. Zira damak tadima da, sarap zevkime de, mekan keyfime de guvenirim:)

Yalnız ufak bir not: Gitmeden önce rezervasyon yaptırmayı unutmayın: 436 8088

Makkarna Cucina

 

Bu arada tatlilara gelince:) MaKKarna Special, mekan sahibinin icadi:) Biz bayilarak yedik ve bu kadar basit bir seyi biz niye dusunemedik dedik durduk mutemadiyen. E oyle olsaydi mekan bizim olurdu O’nun olacagina degil mi:)

Birde fiyatlar hakkinda bilgi vereyim: Makarnalar ve Pizzalar 13-20 TL, Salatalar 13-18 TL arasi. Kadeh sarap 11 TL.

Her zamanki gibi, sikilmadan, bikmadan diyorum ki: Super bir hafta sonu gecirin:) Ben, as usual, yine oyle yapacagim zira:)

*Fotoğraflar mekanın web sayfasından alınarak kullanılmıştır.*