Güzel Yerler Konulu Yazılar

Ocak!

 

Mirror 1

Bu kadinlar, ben de dahil, evdeki erken yilbasi gecesi aktivitemiz sirasinda Sevil tarafindan fotograflandilar. Evdeki en iyi fotograf isigi yakalanan antredeki aynanin karsisinda:) Poz vermek gercekten de dunyanin en zor islerinden biriymis. Gerci ben biraz daha alisiyorum kamera onune:) Cunku “Yolun Yarisi” cekimlerinden sonra artik benim de fazlaca fotografim cekilir oldu. Hem Sevil ile daha sik biraraya geliyoruz, hem de Tolu’cum artik fotograf makinasiz disari cikmamaya basladi:)

Yilbasi gecesini disarida oldugum herhangi bir geceymis gibi gecirdim. Tek farkla, sadece diet-kola ictim! Cok dans ettim! Cok sarki soyledim! Fazla yemedim! Siyah kot pantolon ve siyah t-shirt giydim! Ve ikinci defa bir sey kazandim bir cekilisten son 2 ayda. Ilk cekilis ikramiyem, Sapka Partisi gecesinde 50 kisinin arasindan sadece 3 talihli icin hazirlanmis Midas Otel’de bir oglen yemegi suprizinin bana cikmasiydi:) Digeri de yilbasi gecesi bulundugum mekanda yapilan cekilisle kazanmis oldugum Kavaklidere Ancyra Sarabi oldu:) Hani kendime cektigim yeni yil dilegim “Suprizli bir yil olsun”du ya. Sanirim ilk supriz boyle geldi:)

1 Ocak sabahi uzunca bir sure yataktan cikmadim. Dusundum, biraz hayal kurdum ve dua ettim. Sonra yine dostlarla harika bir kahvalti ettim. Ayni hafta sonu kahvaltilarimiz gibiydi:) Tekrar yalniz yasamaya baslayinca ihmal etmeye basladigim sey ne yazik ki hafta sonu kahvaltisi oldu:( Ben zaten yalniz yiyip icmeyi seven biri degilim, bu sebeple cok fazla bir sey satin almamaya calisiyorum mutfagim icin.

Spor yapmaya baslamak listemin maddelerinden biriydi. Artik guzel bir programim var ve mutlulukla endorfin salgilayacagim, hatta fazla endorfinden ne yapacagimi bilemeyecegim gunleri gormek icin sabirsizlaniyorum. Sabah yuruyuslerime dondum. Yuzmeye basladim. Yuzmeye baslamamin diger nedeni ne yazik ki beni birkac aydir rahat birakmayan siddetli sirt agrilarima bir cozum bulabilmekti. Birkac yil once bir tutulmustum belki takip edenler hatirlarlar, 10 gun fizik tedavi gormustum ve akabinde yeniden yuzmeye baslamistim. Dilegim kisa zamanda agrilarimdan kurtulabilmek ve ayni zamanda form tutabilmek.

 

Mirror 2

2 Ocak’ da kendi capinda spor dolu gecirdigim bir gun oldu. Yine yuruyus, yine kahvalti ve arka arkaya 2 super basketbol maci. Gerci ilki cok ahim sahim degildi, ama uzun aradan sonra Turk Telekom mac kazandi iste. Asil mac ikincisiydi: Besiktas-Galatasaray Cafe Crown. Bir suredir seyrettigim en hizli, en aktif derby maclarindan biriydi. Ben -nedense- Besiktas’i tutuyordum, ama maci Galatasary aldi. Bu sezon basindan beridir basina gelen onca seyden sonra aferin diyorum Galatasaray’a. Koclari bizim Selam’in arkadasi olunca pek bir sevinildi tabi macin sonunda evde:)

Evet, sira geldi rutinin yaninda yeni bir kesiften bahsetmeye:) Bay Nihat efendim bahsedecegim mekan. Gerci sevgili Ayse’nin blogunu takip edenler bilirler, kendisinin Cunda Adasinda en sevdigi yerin Bay Nihat oldugunu ve neredeyse ozellikle sadece oraya gitmek icin arkadaslariyla yazliklarindan yola ciktiklarini cogu zaman:) Ayse’cim haberini vermisti zaten aylar oncesinden, Bay Nihat subesinin ilkini Ankara’ya acacakmis diye. 20 gun oldu kendisi acilali ve ben 2 Ocak aksami ilk ziyaretimi gerceklestirdim:) Emin olun daha cok defalar ziyaret edilecek tarafimdan Bay Nihat, zira meze dolabinin cesitliligine inanamazsiniz! Sadece birkac parca birsey sectik gerci biz, cok ac degildik aksi gibi. Ama sectiklerimiz olan Istakoz Salata, Girit Ezme ve Kefalaki enfesti. Kefalakiyi ozellikle tavsiye edecegim, zira burada hicbir balikcida gormedigim, denemedigim bir lezzet. Eger benim gibi peynir duskunu iseniz, israrla tavsiye edilir. Kefalaki, tarcinli kelle peyniri imis:) Mekan gayet sade, bilemiyorum Cunda’da ki de boyle mi? Oldukca kalabalikti, ama saat 22:00 civarlarinda bosalmaya basladi masalar. Bir donem Balikcikoy’un delisi olmustum, sonra Akdeniz Akdeniz’in. Sanirim yeni denemelerimi burada gerceklestirecegim bir muddet:) Zaten disarida yemek icin gittigim hepi topu 2 mekan vardi, biri de bu olsun bakalim. Denedikce yeni tatlari paylasmaya calisirim. Ama ozellikle AkvaryumdaIkiBalik‘i kesin buraya goturmem lazim. Basak ve Alev’de bayiliyorlar benim gibi raki-balik aktivitesini yeni kesfedilen ve kesfedilecek bir suru lezzeti olan mekanlarda yapmaya:)

Yemek sonrasi buradaki 16 yillik hayatimda hepi topu 3. defa gittigim -hakkaten!- Cafe Bien’e gittik ve ben bir suru tanidik gordum! O kucuk mekan nasil bu kadar kalabalikti sasirdim kaldim! Isletmecisi ile tanistigim ve uzun uzun sohbet ettigim 2. gidisimde de soylenmisti gerci burasinin sahsina munasir bir mekan oldugu. Sevdim sanirim kalabaligina ragmen. Bir kere cok sicak, muzikler de fena degildi. Ve ben ufak mekanlari buyuklere tercih ediyorum herhalde. Ayrica da evime yurume mesafesinde! Daha ne isterim:)

Baska kesiflerde simdi sira: Ikisi de muzik uzerine olacak. Birincisi, aslinda eskidi neredeyse parca, ama bu guzel parcaya bir klip yapmamakta hala direndikleri icin fazlaca goz onunde kalamiyor diye dusundugum Atiye Deniz-Teoman dueti: Kal! Harika bir ritmi var ve beni benden aliyor her dinledigimde. Parti icin listeye eklemistim, ama takdir edersiniz ki bizim insanimizin ruhunda da kaninda da oynak parcalara yer oldugundan cok uzerinde durulmadi:) Olsun, siz dinleyin bari de anlayin beni. Guzel ama degil mi?

Ikincisi bayildigim adamin Sting’in son albumu “If on a Winter’s Night”. Bununla ilgili ilk dinledigimde acele bir yorum yapmis olmayayim diye biraz bekledim. Farkli bir sey denemis Sting. Tamamiyle kis mevsimine ithaf edilmis parcalardan olusuyor; arp-keman-akordion-klasik gitar kullanilmis, folk muzigi diger sevdigi turlerle birlestirmis, bir ninni bile var icinde. Daha onceki albumlerinden farkli, biraz daha gri. Biraz daha soguk.. Ama ben sevdim:) Dinleyin ve yorumlarinizi paylasin sizde. Ozellikle muzik zevkine guvendigim alipbasinigidenkadin‘dan bir yorum bekliyorum:) O nedenini biliyor:)

Iste boyle son 3 gunun analizi:) Bakalim Ocak ayi daha neler getirecek bana, neler paylasacagim, neler sevecegim, neler gorecegim ve yasayacagim.. Daha iyisi okuyanlarin olsun. AMIN:)

 

Kisa Bir Bayram Ozeti

 

Beypazarı Koylu Teyzeler

Hacettepe Universitesi Basketbol Takimi bu yil cok iddiali olarak 2. ligde karsilasmalara cikiyor. Cuma aksami Istanbul Buyuksehir Belediyesi’ni de yenerek ligdeki 6. galibiyetlerini aldilar.

Cumartesi gunu de Ankara’nin -ne yazik ki- 1. ligde yer alan tek takimi Turk Telekom, Oyak Renault’u 69-65 yendi.

TV alamadigimdan sebep-henuz- diger karsilasmalari takip edemedim. Ama basketbol hayatina bu anlamda geri donmek guzel yine de:)

 

Beypazarı

Persembe ve Cuma geceleri de disaridaydim. Yeni bir yer acilmis Ankara’da, orada vakit gecirdik; birkac arkadasa daha rastladik. Yalniz Ankara buzz oldugundan sebep ve ben de yine eskisi gibi donmaya basladigimdan sebep sanirim soguk kis gecelerinde ya disari cikmamayi tercih edecegim, ya da yeni yil ile birakmayi ciddi suretle dusundugum su lanet sigarayi icmeyecegim! Zira disarida sigara icilemiyor artik benim tarafimdan.

Cuma aksami Manhattan’da, dogum gunu aksamindan sonra, bayagi dans ettim. Birkac defa onceden dinledigim ama ayilip bayilmadigim Soul Project Grubu niyeyse iyi geldi bu defa. Ertesi sabah dizlerim agriyordu! Artik soguk havalardan mi, yoksa cok tepinmekten mi orasi mechul. Zira benim romatizmam var sanirdim ufakliktan beri. Ne zaman yagmur, kar yagacak olsa, ne zaman hava fena derecede bozacak olsa dizlerim agrirdi cunku.

 

Cumartesi gecesi Tolu’cumdaydik. Acayip guzel bir salatasi var hatunun. Israrim uzerine ondan yapti kocaman bir kase. Yanina Doluca KAV, super bir peynir tabagi ve birkac ufak miktarda meze. Gerci hala yemek yeme konusunda performans gosteremiyorum, ama midem gordukleri karsisinda mutlu oldu herhalde:) Beni hic uzmedi gecenin ilerleyen saatlerinde ve ertesi gun.

Annemin Elleri

Ertesi gun sabah erkenden kalkip, yillardir Ankara’da yasamama ve burnumun dibinde olmasina ragmen bir turlu gitmeyi basaramadigim Beypazari’na gittik. Soguyan ve arada hafiften yagmur atistiran havaya ragmen gezilecek gorulecek yerleri gorduk; tadilacak ne varsa midemizin kapasitesi olcusunde tattik ve alinacak ne varsa pazarindan mutfagimiza aldik:) Tabi anne faktoru sebebiyle benim hayatta aklima gelmeyecek salamura yaprak, tarhana, eriste gibi malzemelerden de bolca sebeplendik. Annem gunlerdir ben yokken dolma sariyor, kofte yapiyor, atabildigi kadar malzemeyi benim icin derin dondurucuya istifliyor:) Gittikten sonra annekusum sanirim derin dondurucudakiler, yani yeni yaprak eklemesiyle, bir 6 ay yetecektir bana:) Canim benim, birtanecik melegim:)

Beypazarı

 

Beypazari’nda Tas Mektep‘te kahvalti ve yemek islerini hallettik. Oldukca populer bir mekan oldugunu soyleyebilirim. Her daim 2 kati da full cekiyordu ve gruplarin biri gidip biri geliyordu. Servis olarak da o kalabaliga oranla hic fena degiller. Meshur Beypazari Guveci ve yaprak sarmasini denedik; bayildik! Gercekten.. Yani ben bayginlik gecirdim Ankara’ya dondukten sonra:) Bu ikisinin uzerine yedigimiz 80 katli ev baklavasi ise hic de fena degildi. 80 kat!

Yasayan Muze‘de ise sanirim birkac saat gecirdik. Burasi ilk ve tekmis Turkiye’de. Detayli bilgiyi linkten alabilirsiniz. Bize birkac saat gecirten ise icindeki etkinliklere bizzat dahil olmamizdi. Ebru calismasi, hat sanati, masalci ebeden masallar, golge oyunu, kursun dokturme, cocuklarla eski kulturel oyunlarla oyun gibi bircok aktivite vardi icerisinde. Cikarkende karanfilli ve kakuleli turk kahvemizi icip ayrildik muzeden.

İncik Boncuk

 

Olmazsa olmaz Beypazari Kurusu icinse yerli halktan birine bize onerebilecegi neresidir diye sorduk. Tadim dedi. Bizde iyi dedik ve eve donerken girdik Tadim’a Beypazari Kurusu almaya. Ama ne mumkun! Yanyana bir suru firin var, birtek burasinin icerisinde uzunca bir sira ve tezgahta hic Beypazari Kurusu.. Sansliymisiz ki 10 dk. sonra cikacakmis! Bir amca 2 saattir bizzat firinda kurularin pismesini bekledigini soyledi. Sabahtan beri gelip gelip gidiyor, ama bir turlu kuru almaya yetisemiyormus:) Neyseki biz aldik bir 15 dakika icinde. Hakkaten de inanilmaz taze ve lezzetliydiler. Gerci eve dondukten 2 saat sonra tadabildim kendisini.

Camasirlar

Evet, yine camasir fotosu:) Ne yapayim, seviyorum kapi onlerinde rengarenk camasirlari ben:) Her gittigim yerde de bulabiliyorum boyle goruntu hala..

Guzel bir yer Beypazari. 1 gun icerisinde her yerini gorebilmeniz mumkun. Insanlari cok sicak, esnafi gul yuzlu:) Devamli ikram var yalniz. Eger sizin de anneniz diabet hastasi ise kontrol edebilme gucunuze gore goturun derim:)

Iste boyle gecti yillardan sonra Ankara’da gecirdigim ilk bayram tatilim. Yakin zamanda seyahatim var yine is icin. Cok olmayi istedigim bir yer var, oraya gidelim diye dua ediyorum. Olunca soylerim:)

Daha cok fotograf paylasmaya calisacagim. Bu defa birkac sevimli cocuk ve bir guzel koylu kiziyla cekim yaptim. Bence guzeller, bakalim siz nasil bulacaksiniz.

Bugun sonuncu gunu olacak bayramin. Keyifle ve saglikla, en onemlisi sevdiklerinizle gecirin. Sevgiler:)

 

Yorgun. Ve Hasta. Ve Halsiz. Ve 54 Kg.

 

From Madrid

Benim işte o:(

Antibiyotiklerde artık işe yaramıyor. Üzerimden kamyon geçmiş gibi. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Hiçbir şey çekmiyor içim yemek için.

~

Havalar iyice soğuyor Ankara’da. Bir yağmur yağıyor, şakır şakır değil ama. Sanırsınız tufan çıkmış, biraz sonra pencereden Nuh’u ahalisi ile birlikte geçerken göreceksiniz! Sabahları buzz. Akşamları buzz. Öğlen vakti garip bir sıcak?

~

İspanya’dan kadrajımıza giren fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum sizi. Biraz dolaşalım mı benim gözümden oralarda? Madrid’deki sokak ve cadde isimlerinin yer aldigi tabelalara ozellikle dikkat:)

From Madrid

From Madrid

From Madrid

From Madrid

 

 

 

 

 

İspanya Seyahatimizden: Volume(III) BARSELONA

Dilara

İspanya’nın en güzel, en turistlik şehri Barselona. Ünlü mimar Antoni Gaudi‘nin şehri. Şehrin her tarafında izleri var ve eserlerine baktığınızda bir insan bunları nasıl düşünmüş de yapmış 100 yıl önce dedirtiyor insana. Doğaya ve hayvanlara aşık Gaudi ve eserlerinde onlardan esinlendiği formlara ve şekillere çokca yer vermiş. Rehberimizin anlattığına göre de oldukça trajik bir biçimde hayatını kaybetmiş: Şöyle ki, 16 yılını en büyük eseri olan La Sagrada Famillia‘nın inşaatında yatıp kalkarak ve bir işci gibi orada tozun toprağın içinde çalışarak geçirmiş. Bir gece şarabı bittiği için şarap almak için dışarıya çıkmış ve sokaktan geçen bir at arabasının altında kalmış. Onu bulanlar berduş görüntüsü ile onu tanıyamamış ve yanındaki içki şişesi sebebiyle de bir ayyaş olduğuna karar verip yardım etmemişler. Ve Gaudi orada kıvranarak ölmüş! Rehberimizin söylediğine göre halen La Sagrada Famillia’nın bulunduğu bölgede yaşayanlar dedelerinin dedelerinden kendilerine anlatılan bu hikaye sebebiyle vicdan azabı duyarlarmış! 100 yıldır bitemeyen bir kilise Sagrada Famillia. Muazzam bir eser.

Kristoph Colomb Statue

 

Casa Batlló aynı cadde üzerinde bulunan Gaudi’nin iki önemli eserinden bir tanesi. Esere dışarıdan baktığınızda balkonların kafatasına, destek blokların da kemiklere benzediğini görüyorsunuz. Burasını zengin bir aristokrat için inşa etmiş Gaudi. Bir diğer eseri ise Casa Mila (La Pedrera). 8 katlı bu binada hiç düz duvar formu kullanılmamış, dalgalı dış yüzeyi ve süslü bacalarıyla inanılmaz bir bina. Gauidi’ye ait bir de Park Güell var ki.. Burayı gezerken çok keyif aldım. Güelller oldukça aristokrat ve varlıklı bir aile imiş Barselona’da ve yaşadıkları süre boyunca da Gaudi’ye oldukça destek olmuşlar. Bir gün kendileri için stili olan bir büyük park inşa etmesini istediklerinde Gaudi onlara Park Güell’i yaratmış:) Parkı çevreleyen duvarlarda ve içeride girişte sizi havuzun üzerinde karşılayan o meşhur kertenkeleye kadar hemenm hemen her yerde süsleme için kırık mozaik ve seramikler var. Rengarenk. Çok güzel ve iştah açıcı:) Bu park UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine eklenerek koruma altına alınmış.

Casa Mia

 

Meşhur caddesi La Ramblas ise bizim en çok zaman geçirdiğimiz yerlerden biri oldu Barselona’da. Tüm restoranlar, tapas (meze) barlar, barlar, alış-veriş için dükkanlar falan hep bu yaklaşık 1,5 km.lik cadde üzerinde. Caddenin sonunda sizi 2. fotoğraftaki Colombus Heykeli karşılıyor. Ve hemen 20 m. ilerisinde ise deniz ve liman:) Christopher Colombus eliyle batıyı işaret ediyor heykelde, yani Yeni Dünya’yı. Yeni Dünya’ya yaptığı seyahatten dönen Colomb İsabella ve Ferdinand tarafından bu heykelin bulunduğu yerde huzura kabul edilerek, karaya ayak basmış.

From Gaudi

 

İspanyol Köyü‘nü de görmeyi çok istiyordum ben. Bu sebeple akşam vakti de olsa gidelim dememe itiraz etmeyen yorgun bünyeler, beni kırmayarak bu meşhur köyü akşam karanlığında görmeye razı oldular! Aslında akşam bile güzeldi, ama alışveriş mekezleri ve restolar açık olmadığından aktivite ve hareketlilik yoktu göze çarpan. Biz de sükunet içerisinde gezdik sokaklarını bu köyün. “Pablo Espanyol”, nam-ı diğer İspanyol Köyü 1929’da bir inşaat fuarı için yapılmış. Sonrasında yıkılmak üzere. İçerisinde birbirinden farklı mimariye sahip 116 ev var. Bu evler İspanya’nın değişik bölgelerine özel ve bu evlerin inşası için çalışan mimar ve mühendisler buraya kuracakları evleri belirlerken 1600 kasaba ve köyü gezmişler. Etkileyici bir yer. Sanki tüm İspanya’da dolaşmışsınız gibi hissediyorsunuz turunuz bittiğinde.

La Sagrada Familia

 

Yediğimiz içtiğimiz şeyleri Madrid yazısında anlatmaya çalışmıştım, burada da çok farklı bir şey olmadı. Yine ben TAPAS Barlardan vazgeçemedim. 2 tabak bana fazlasıyla yetti de arttı bile. İçilen içkiler hep şarap oldu. Birkaç öğlen vakti soluklanışlarımızda bira içtik diyebilirim. Oradan dönerken kendime aldığım bir kitap ve bir kolye, Sevgiliye bir t-shirt dışında şarap ve peynir getirdim:) Peynirler burada market fiyatlarının en az yarısı idiler. Şaraplarında henüz iki şişesini tattık pek beğendik:) İlk defa-hayatımda- bu tatile boş bir valiz ve sayılı malzeme ile gittim ve bir sürü şişe ve peynire rağmen hala boş bir valizle dönebildim! İnanılmazdı!

Sagrada Familia

 

Fotoğrafları yayınlamaya devam edeceğim. Elimden geldiği kadar çekmeye çalıştım, ama bu konuda sanırım asla Zeynebim gibi olamayacağım:) O şahsına münasır bu konuda. Kulaklarını çınlattım Zeynebim. Nasıl çekiyorsun sen 1 haftada 7000 küsür fotoğraf yaw? Benim toplam 700 anca oldu:( Böhüüü:(

Sagrada Familia Front

 

 

İspanya Seyahatimizden: Volume(II) ZARAGOZA

Zaragoza 1

 

Zaragoza’ya yolumuzu düşürdük, yoksa listede değildi. Açıkçası çok fazla da anlatabileceğim birşey yok buraya ilişkin. Madrid’ten Barselona’ya yaptığımız 8 saatlik otobüs yolculuğumuzun tam ortasında bir yerlerde bulunmasından sebep “Hadi uğrayalım da bir yemek yiyelim” diyerekten kapısında kendimizi bulduğumuz minik bir şehir sadece.

Kuzey İspanya’daki özerk Aragon Bölgesinin başkenti Zaragoza. Kendisini unutulmaz yapan ise sahip olduğu Real Zaragoza Futbol Takımı:) Ebro nehri kıyısında yer almakta. Aynı zamanda da -rehberimizin anlattığına göre- Hristiyanlığın İspanya’da başlangıç efsanesine ev sahipliği yapmaktaymış. Şöyleki: Efsaneye göre Bakire Meryem, 1. yüz yılda mucizevi bir şekilde burada yer alan bir sütunun üzerinde İsa’nın havarilerinden biri olan Saint James The Great’e görünmüş. Sonradan bu olaya ithafen Nuestra Señora del Pilar “Our Lady of the Pillar” Basilikası -Barok Mimaride- inşa edilmiş burada. İspanya’nın hacılarının ziyaret ettiği bir yer dolayısıyla. Özellikle 12 Ekim tarihinde “Pilar Günü” olarak çok ziyaretçi alırmış.

Inside the Church

Biz birkaç önemli merkezi eseri gezdik ve bir tapas barda oturup deliler gibi açık büfe deniz ürünü ve paella yedik. Benim Zaragoza’ya ilişkin aklımda kalan en önemli şey ise, annekuşumun şekerinin düşmesi ile panik halde onu toparlamaya çalışmak için koşuşturmamızdı! Ben hiç metanetli ve kontrollü değilim ne yazık ki, özellikle konu sağlık olunca:( Tolu’cuğumun süküneti ve sakinliği sayesinde bir kutu kola içirip annemi biraz toparlamayı başardık!

Toplamda 2 saat kaldık Zaragoza’da. En sevdigim seyse heryerde bir suru genel kullanima sunulmus bisikletler bulunmasiydi. Ispanyol hukumeti artan benzin fiyatlarindan sikilan halkini kurtarmak icin bulmus bu careyi. Bisikletleri bir yerden alip kullanip, dilediginiz yerde birakabiliyorsunuz. Barselona’da da vardi bu uygulama.

Bicylcles From Zaragoza Street

Şimdi son konaklama noktamız, güzeller güzeli Barselona’ya yola çıkıyoruz:) Ama oncesinde ufakligimin gozluk camindan annem ve ben:))

 

Reflection