Biliyorum henüz Eylül’ün ortasındayız. Daha pastırma yazı falan bekliyorum ben, ama hafta sounundan beridir sıcaklıklar iyice düştü ve ara ara yağmur yağmaya başladı Ankara’mda. Pazar sabahı alış-veriş için gittiğimiz manavda yeşil mandalinaları gördüm ya, dedim “Kış gelmiş bile”! Gerçi ben hala şeftali yiyorum olgun ve dolgunlarından. Mandalinaya o kadar hızlı geçemem. Severim kendisini, ama ı-ıh. Daha ona gelene kadar yapacak işler var benim tarafta.
Okula kayıt işi halloldu. Pazarlama, Finans ve İnsan Kaynakları başlığı altında 3 dersim var.
Annemle seyahat aktivitemize Tolu da katılacaktı ya. Şimdi bir dördüncümüz de var: 2 numara ufaklığım, Tunacan’ım. Annem, kardeşim ve arkadaşımla çıkıyoruz seyahate. Öncesinde bayram tatilini fırsat bilip Seferihisar’a gidiyoruz. Hiçbir heyecanım yok bu bayram tatiline ilişkin. Aslında havalar böyle olduğundan sebep sonraki için de hala motive olmuş hissetmiyorum kendimi. Oralar buralara göre daha iyi ama.. Bakalım artık:)
Jehan Barbur dinliyorum, en çok da Gidersen‘i.
“Gidersen bana da bir dengini yolla” diyor:) Ne anlamlı geliyor bu cümle bana.. Ama kalmak taraftarı olmayan birinin dengini ne yapayım onu bilemiyorum:) Ben söylemezdim böyle bir söz, sadece onu biliyorum. Ama yine de seviyorum işte. Belki Jehan Barbur söyleyince o kadar güzel geliyor:)
Birde Stacey Kent. “Breakfast on the Morning Tram” Albümün hepsi çok güzel parçalardan oluşuyor, özellikle “What a Wonderful World” coverı beni çok mutlu ediyor.
Biri için bir CD dolduruyorum yine, o kendini bilir:) İstanbul’a doğru yola çıkacak CD’de yukarıdaki parçalarda olacak.
Müzik dışında elimde dergiler var bu ara. Food&Travel’a yıllık üye olmuştum, üyeliğimi yine yeniledim. Bayılıyorum o dergiye. Bana bir sürü “yapılacaklar-gidilecekler-tadılacaklar listesi” yaptırıyor:) Ölmeden önce yapılacaklar listesine ek geldi, iyi oldu:) Hayatım check-listlerle, listeler yapmakla geçiyor zaten.
Liste demişken bir başka heyecanlı liste oluşumu da Sevgili Tuba için yapılıyor. Kendisine ona şimdiye kadar hiç eğlenmediği kadar eğleneceğini garanti ettiğim bir “Bekarlığa Veda Partisi” düzenlemekteyim. Araştıra araştıra ilginç şeyler buluyor, ve yeni bağlantılar keşfediyorum. Partimizin tarihi 17 Ekim. O akşamı atlattıktan sonra fotoğraflı detaylı bir “Bekarlığa Veda Partisi” nasıl hazırlanır, kimlere danışılır, muhteviyat nereden elde edilir gibi yazı yazmayı düşünüyorum. Bundan sonra ihtiyacı olanlara yardımcı olsun diye:)
Birde dün bir parkta yağmur altında tek başıma oturmuş sigara içiyor iken aslında AŞK diye birşeyin varolmadığına inandım.
İyi haftalar:)
Evet kış geliyor malesef 🙁 ben de yaz aşıklarındanım … ekvatora mı taşınsak acaba :))
Dilara’cım, şimdiden iyi yolculuklar.
Gamze
Var aşk var 🙂
sevgili Gamze,
teşekkür ederim. kıştan hiç hazetmem, tek sevdiğim tarafı sıcak şarap içebilme potansiyelimin olduğunu bilmek:)
*
cansu’cum,
sen öyle diyorsan ne güzel, bunu görebilme şansın olmuş. belki benim içinde bir umut vardır hala..
bende sürekli listeler yapıp duruyorum.. hatta 2010 gelmeden yapılacaklar listem ayrı, 2010 da yapılacaklar apayrı:)
:))
Aa bi de Bülent Ortaçgil yazmışsa vardır ama Kaf dağının ardına kaçtığı kesin. Orayı bulmak lazım galiba :))
Kaf Dağının ardına kaçsa bile aşk var
Yatak çarşaflarına sıkışsa bile aşk var
Yalnız bir titreşim olsa
Ya da bir kıpırtı kalsa bile aşk var
Dilara, ben de aşk diye birşeyin varolmadığına inanalardanım. Ve evet tastamam bir yaz insanıyım .
İlk 1-2 yorumu okurken Bülent Ortaçgil’ in şarkısı geldi aklıma, sözlerini düşünüyordum yazayım diye ama benden önce davrananlar varmış 🙂 Şu anda Stacey Kent dinliyorum ben de:) Geçenlerde tavsiye üzerine Jim Tomlinson’ ın albümünü almıştım. Albümde 3 şarkıda Stacey Kent vokal yapıyor. Stacey Kent’i böyle tanıdım ki Jim’in eşi olurmuş zaten kendisi 🙂
dilara’cim nasil yani ask yok…sen her zaman aska asik bir kadin gibi okunuyorsun…ask bitiyor da sevgi mi kaliyor,ondan mi acaba…listendeki herseyi gerceklestirmen dilegiyle..
pinocum hayat böyle geçiyor:) ama ben listeler yapabilme gücü ve motivasyonu bulabildiğim, zaman zaman üzerlerini çizebildiğim için de çok mutlu da oluyorum:)
*
alıpbaşınıgiden:)
arada kafasına göre çıkıp gidiyor bu” aşk”. bense madem zor buldum hep yanımda olsun istiyorum. biraz bencil miyim acaba?
*
semacım,
“welcome to the clup then”:)
*
Onur’cum güzel bir tesadüfle benim beğendiğim birini sen de dinliyormuşsun meğer. zaten müzik anlamında bayılıyorum senin tercihlerine:)
*
sibelcim, teşekkür ederim. listedeki herşey gerçekleşmese de bayağı bir yol katetmek lazım “yaşadım doya doya” diyebilmek için. yani ben böyle düşünüyorum.
aşk? ah sibel ah…
senin şu arada bir dile getirdiğin listeni o kadar çok merak ediyorum ki yazarsın diye heyecanla bekliyorum:)çok mu özel?:)ne olur paylaş!
Senin ruhun hep bekar kalacak orta üstü düzeyde tekamülde ruhlardan değil mi? Yani aşk o hep anlatılan aşklardan olmuyor. O aşk sandığımız şey, başka birşey olup, önümüzde kapalı bir sandık gibi açılıveriyor zamanla…
Yol arkadaşını seçmişken yine de bekarlığa veda partisi bir gün senin için de kısmet olsun ve bolca eğlen dilerim tabii D.cim.:)))
sevgili emel,
tabi ki özel değil. ama içinde komik ve ütopik maddeler de mevcut. baştan uyarayım:) bir gün burada yayınlarım tabi.. neden olmasın?
*
esencim,
anladım ben seni, ve evet. sanırım tam da o dediğin gibi birşeyim ben:)
öperim,
benim bekarlığa vedam “parti” olmaz yalnız, “yılın olayı” olur:)
“Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi Aşk peşinde mi koşmalıyım, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur.AŞK ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
BAŞLI BAŞINA BİR DÜNYADIR AŞK..YA TAM ORTASINDASINDIR, MERKEZİNDE.. YA DA DIŞINDASINDIR,HASRETİNDE..”
Kırkıncı kural sevgili dilayra..
o parkta yağmur altında tek başına oturmuş sigara içiyorken bir kez daha düşün derim:)
AŞKLA…
Dilaracım Benim
Bıraksalar kaçıp gidiceksin sanki.Ruhuna gönlüne sabırlar diliyorum:)
azra,
kaç kural düşündüm, kaç yaşanmışlığı tarttım bir bilsen.. bazen niye bu kadar çok düşünüyor ve beni kıran, üzen şeyleri bu kadar net hatırlayabiliyorum hala diye kendime sorup duruyorum.
*
sağol alevcim, ben de sabır diliyorum kendisine. biliyorsun gönül kırılınca tamiri yok! yapışıyor, ama hiç eskisi gibi olmuyor.
Tunacan tek isim mi acaba? cok sasirdim da..
efet Gizem anne:)
benim iki numara ufaklığın ID’sinde yazan isim ve soyisim aynen şöyle: Tunacan Kartal:)
aaa a-a! ben de bayramda seferihisardaydım ^_^
aşk var olmasına yani en azından hala inanıyorum, benim için hala bir noel baba,paskalya tavşanı,diş perisi niteliğinde birşey kendisi. olmadığını, olsa da ulaşılmaz ya da efsanelerde kaldığını bile bile ummasını, gelip beni bulmasını umuyorum. sonra tam “buldum!” dediğimde hiç de öyle filmlerdeki gibi mutlu,pır pır, huzurlu bir duygu olmadığını tam tersine beni melankolik ve takıntılı bir hale getirdiğini görüyorum. korkuyorum yani kendisinden! belki bir yerlerde bizi bulmayı bekleyen aşk(lar) da aynen böyle korkuyor o yüzden kendilerini göstermiyorlardır bize…