Son zamanlarda bir kaç tane yorum aldım. Çok arka arkaya ve dil bilgisi, Türkçeyi kullanım açısından zayıf, birbirine çok benzeyen.. Burada paylaştığım her şeyin bir “yalan” olduğunu söyleyen. “İyisi mi ben bir çocuk yapsaymışım ve hayatın gerçeklerini görseymişim” şeklinde cümleler içeren (Herkes bu çocuk olayına takık bu arada)! Oldukça kızgın, sert, itham edici ve kötü bir dille yazılmış bu yorumları okuduğumda muhtemelen çok sinirlenmemi ve günümün zehir olmasını bekliyor yazanlar. Bense okuyup üzülüyorum evet, ama kendim için değil, bizzat bana bunu yazan insanlar için. Niye bu kadar kötü yürekleri acaba? İçlerindeki tüm o olumsuzlukların kendilerini yavaş yavaş zehirlediklerinin farkında değiller mi ki?
Bir daha buradan sesleneyim kendilerine: Başkalarının mutluluğu, yüzlerindeki gülümseme, yaşadıkları olumlu tecrübeler, yaptıkları güzel seyahatler, gördükleri güzel insanlar, başardıkları her bir hayal falan bana müthiş mutluluk veriyor ve itici bir güç sağlıyor; motive oluyorum. Kıskanmıyorum! Üzülmüyorum! Nefretle dolmuyor içim, durmadan bu insanlara laf sokmak için uğraşmıyorum! Beğenmiyorsanız eğer yazdıklarımı, “yalan” buluyor iseniz hayatımı takip etmeyin çok rica edeceğim.
Bu girizgah sonrası size geçtiğimiz hafta canım dostum Selim‘in bana Facebook üzerinden çok anlamlı bir görev vermesi üzerine yaşananları anlatmak istiyorum. Yakın çevrem çok iyi bilir. Sanıyorum artık buradan beni düzenli takip edenler de şaşırmayacaktır (Yukarıda bahsettiğim o kişiler hariç tabi). Uzun bir zamandır gece yatarken, sabah uyandığımda, koşarken, güzel bir yerde, güzel insanlarla birlikte iken; denk geldiğim her an her yerde hep şükrediyorum. “Sahip olduklarım” için teşekkür ediyorum. Bu şükür ve teşekkür hayatımın bir parçası artık. Selim’in bana verdiği görev şuydu: Üç gün boyunca her gün şükrettiğim üç şeyi yazmamı istedi benden. Sonra ben de bu görevi üç arkadaşıma devredecektim. Benim görevim biteli ve ben bu görevi sevdiğim üç arkadaşıma devir edeli iki gün oldu bile. Günlerdir o kadar olumlu ve güzel şükürlerle sarıp sarmalandık ki, ruhani açıdan ulaşmış olduğumuz doyumu tarif etmem mümkün değil. İstedim ki sizlerle de paylaşayım. Belki sizin de böyle bir sele kapılmaya ihtiyacınız vardır, kim bilir?
Oradan da teşekkür etmiştim buraya da taşıyayım istedim: Sevgili Selim, sana çok teşekkür ederim. Kendininkileri yazmaya başladığın zaman sıranın bana da geleceğini tahmin etmiştim. Ne mutlu ki her gün, her gece, neredeyse her an şükrettiğim ve teşekkür ettiğim onca şeyden yalnızca dokuz tanesini de olsa sevdiğim insanlarla paylaşabilme, onlara da kendilerininkini hatırlatma şansı verdin bana (Selim de bu görevi kendi bloguna taşıdı. Okumak isterseniz buraya tıklamanız yeterli).
Gelelim benim “Şükür Listem“in dokuz maddesine:
1- Her sabah uyandığımda yeni bir güne daha “uyanabildiğim“, yatak odamın penceresinden sızan güneş ışıklarını görebildiğim, açık penceremizden esen mis gibi rüzgarı hissedebildiğim için; dolu dolu yaşayacak bir güne daha başlama şansım olduğu için tüm kalbimle şükrediyorum ben!
2- Dışarıya her çıktığımda – koşmak, yürümek, spor yapmak, alışverişe gitmek için – sağlıklı ve güçlü bir çift bacağa sahip olduğum için şükrediyorum (Koşmak beni bu yaşamda en mutlu eden, beni en özgür bırakan aktivitelerden biri. Bir yıl önce sağ ayak kemiğimi kırdığım için ayağım diz altından bir buçuk ay alçıda kalmıştı. Ardından güçsüz kalan eklemlerim sebebiyle dizlerimde yaşadığım sakatlık sebebiyle de tam beş ay koşamadım! En özgür hissettiğim ve mutlu olduğum şeyin elimden alınması ile ne kadar kırıldığımı, kapana kısılmış hissettiğimi ve üzüldüğümü anlatamam. Bacaklarıma çok iyi bakıyorum bu sebeple. Kaybettiğinde değerlerini anlamam için bu testten geçtim belki de).
3- Yaşamım boyunca yollarımızın bir noktada kesiştiği, hayatımın bir parçası olmuş ya da artık olmayan, iyi-kötü-yalancı-dürüst-inatçı
4- Çok güzel bir çocukluk yaşadım, çok güzel ve birbirini seven, sevgi dolu bir anne ve baba tarafından büyütüldüm. 14 yaşına dek! Hayatın gün gelip –siz hiç istemeseniz de- tersi istikamete yol alması gerektiği zamanlar olduğunu da ilk o zaman öğrendim. Aradan geçen yıllar boyunca pek çok üzüldüm ve en sonunda da beş yıl kadar önce babam ile ilişkimi tamamen sonlandırmak zorunda kaldım. Ama yine de her gece yatağıma yattığımda hem 14 yıl boyunca bana ve kardeşime bu kadar iyi anne ve babalık yaptıkları, hem de gerçekten bizi kendi temel değerleri ile güzel ve iyi insanlar olarak yetiştirdikleri için şükrediyorum. İyi ki anne ve baba olarak onları seçmişim. Ve çok şükür ki sağlıklı ve hayattalar.
5- İmkan ve ölçüler dahilinde de olsa seyahat edebilme şansım olduğu için her dakika şükrediyorum. Gerçi her bulduğumuz fırsatı sadece ve sadece bunun için değerlendirebilmek adına bazen bazı şeyleri çok zorluyoruz, ama olsun. Bu da bir tercih ve tercihlerim konusunda çok mutluyum. Şu zamana dek unutamadığım seyahatim 99 günlük Amerika macerası idi. Açık ara yaşamak isteyebileceğim şehirler sıralamasında birinci olan San Francisco’da üç ay ev kiralayarak yerlisi gibi yaşama şansı elde edebildiğimiz, ufkumuzu bu kadar açan ve her şeye bakış açımızı değiştiren bir sürecin parçası olabildiğimiz için hala her gece şükrediyorum.
6- Cihan ve Tunacan benim öz erkek kardeşlerim. Babamın kızı Ece ile ne yazık ki yakın olmadık, olamadık. Ama hem mutluluğumda, keyfimde, güzel günlerimde, anlarımda; hem de en zor zamanlarımda, kendimi eli-kolu bağlı hissettiğim, çok savunmasız olduğum anlarda nerede olurlarsa olsunlar bir anda yanı başımda bitiveren seçilmiş kız kardeşlere sahip olduğum için hep şükrediyorum. Onlar kendilerini biliyorlar. Evet size söylüyorum canlarım, şükürler olsun ki hayatımdasınız, tanıdım sizi. Ne şanslıyım, ne özel hissederim bu sebepten bilemezsiniz.
7- Yıllardır şükrederim buna: Başımın üzerinde bir çatım, sıcacık bir yatağım-yorganım olduğu için! Özellikle bugünkü gibi sağanak yağmurun sabaha karşı 03.00-04.00 civarlarında gök gürültüleri ile geldiği anlarda daha da çok… Eskiden, yani daha farkındalığım artmamış, yani henüz tam “olmamış” iken ben hep kendi yaşadığım evden daha iyi evler hayali kurardım! Daha büyük, daha “zengin”, bahçeli, vb. evler… Ne zaman yukarılara değil de aşağılara bakmaya başladım, işte o zaman şükredecek en önemli maddeye sahip olduğumu da anladım. Yağmurda, çamurda, soğukta, fırtınada başımı sokabildiğim bir yuvam, sarınacak sıcacık bir yorganım olduğu için; dışarıda-sokakta, benden çok daha zor şartlarda yaşayan insanlardan birkaç adım önde olduğum için hep çok şükrediyorum.
8- 40 yaşımı dolduruyorum Kasım ayında. Kendi kendime yaşamaya ve kararlarımı vermeye başladığım 18 yaşımdan beri kimsenin baskısı, yönlendirmesi ve zorlamasını şiddetle hissetmeden kendi tercihlerim doğrultusunda bir yaşam sürdürdüğüm için; tercih ve karar verme gücümü eğrisiyle doğrusuyla kullanabilme şansına sahip olduğum için şükrederim. Tercihlerim her zaman beni mutlu etmemiştir elbet, ama benim kendi seçimlerimdir ve onlardan hem iyi hem de kötü çok şey öğrenmişimdir.
9- Mutlu bir insan olmayı başarabildiğim için şükrederim. Mutlu bir insan olmayı tercih ettiğim, hayatımda bundan öne hiçbir şeyi koymadığım, mutluluğumu paylaşabildiğim, imkan dahilinde sağımda-solumda bulunan insanlara bulaştırabildiğim, gözlerimin kenarlarında bulunan çizgilere yenilerini bu şekilde katabildiğim için şükrederim.
Hayallerimi gerçekleştirebilmeye olan sonsuz inancıma şükrederim… İnatçılığı bırakıp inançlı bir insan olabildiğim için şükrederim..
Kısacası yaşadıklarımdan öğrendiğim hep bir şeyler oldu. Ders almaya ve elimdekilere şükretmeye, teşekkür etmeye başladım; hayatım değişti! Evet, çok iddialı bulabilirsiniz, ama öyle oldu. Umuyorum biraz olsun sizin de bu yaşamda nelere şükrettiğiniz konusunda düşünmenize faydam olur. Arzu eden benimle de paylaşabilir. Ne yapacağınızı biliyorsunuz 🙂
Canım Dilayram;
2007 yılında Friendfeed isimli platformda paylaşımlar yaparken, hemen her gün isimsiz kimlikler tarafından hakarete uğrardım, çok üzüldüğüm zamanlar oldu. Sonra sadece acımaya başladım o sevgisiz büyütülmüş insanlara. Yaşadıklarımdan edindiğim tecrübeleri, sevdiklerimi, sevmediklerimi paylaşmayı görev edindim belki birilerinin hayatına erkence dokunabilir ve ağır dersler almadan yoluna devam etmesini sağlayabilirim diye. Anlayana, sindirene sevgilerimi yolluyorum, sindiremeyenlere de kısa sürede huzura kavuşmalarını diliyor ve uğurlar ola diyorum Şükretmeye devam, ellerin dert görmesin ne güzel yazmışsın yine, teşekkür ederim yazdığın ve paylaştığın için.
Sevgi ve ışıkla kal…
kimin ne dediğini umrumda bile değil, ben bayılıyorum seni okumaya 🙂
keşke uygulamasını da hayatıma geçirebilsem !
bir de çocuk olayı var..çocuk olunca görüceksin dünyanın kac bucak olduğunu gibi ifadeleri kullananlar acaba zorla mı çocuk sahibi oldular ?kendi istekleri dışında mı gelişti?yok öyle değilse neden bu laflar?anlamıyorum gercekten.
sevgiler
MİNE
Şükretmiyorum. Yaşamı anlamaya çalışıyorum ama onu da becerebildiğimi zannetmem. Her şeye rağmen olumlu düşünmek çok çok güzel. teşekkürler.
Dilara’cım,
İyi ki bulaşmışız bu işe, bu kadar güzel bir yere gideceğini hiç tahmin etmemiştim açıkçası! Şimdi her gün arkadaşlarımızdan birkaçının şahane şeyler paylaştığını izliyoruz, ne mutlu bizlere 🙂
Ayrıca, bu ‘görev’i çok doğru insanlara pasladığımdan ne kadar eminsem, daha ilk cümlemi okuduğunda aklıma ilk gelenin sen olduğunu anladığından da o kadar eminim! 🙂
Şu ilk paragrafa gelince; herkes kendi fikirleriyle yaşamlarınız sürdürsün ama herkes birbirine saygı duymayı da öğrensin diyorum sadece. Sen kimi, neyi, nereye kadar ciddiye alacağını çok çok iyi bilen birisin, lütfen devam 🙂
Sevgiler..
Merhaba
Magic kitabini tavsiye ederim. 3 gunluk deneyimi bir de 30 gun deneyin. Bence seversiniz.
Su cok sicak gelsene diyenlere inanip suya girince donmak ne sinir bozar di mi? Ben yandim sen se yan diyor iste o cocuk israrcilari, sevimsizler.
ilk paragrafını okuyunca inanamadım, gerçekten böyle düşünen insanlar mı var? ne kadar mutsuzlar kendi hayatlarında ya da umutsuzlar… Ben senin yazdıklarını okurken keyif alıyor, tavsiyelerini değerlendiriyorum,bloglar yaşam deneyimi öyle zenginleştirdi ki…
Şükretmeyi bilmek çok güzel, olumlu motivasyon sağlıyor gelecek için ve yaşanılan anın kıymetini arttırıyor. Şükür etmemizi arttıracak güzel olayların yaşamımızda daha sık karşımıza çıkması ve yaşadıklarımızın daha da farkına varmamız dileklerimle, sevgiler…
Mügecim,
ben doğru yolda olduğumu, doğru şeyler yaptığımı biliyorum. Önemli olan da budur 🙂
*
Sevgili Mine,
çok teşekkür ediyorum. çocuk olayı ilginç bir konu! artık hakikaten o konuya ilişkin ne konuşmak ne de fikir beyan etmek istiyorum.
yukarıda da değindiğim üzere TERCİH meselesi bu. ben durup da niye çocuk yaptın da başımı şişiriyorsun ağlayıp duruyor diyor muyum tanımadığım birine?
*
Sayın Alparslan,
şükretmemek konusunda inatçılık ediyorsanız bilemem 🙂 ama gerçekten de içten edilen duaların, teşekkürlerin, şükürlerin hem ruhunuza hem de hayatınıza pozitif yansıması oluyor. tecrübe ettiğim için naçizane bir defa daha tekrarlıyorum 🙂
*
Selim, canım arkadaşım..
hiç sorma! günlerdir benim bu görevi devir ettiğim arkadaşlarım neredeyse gözlerimi dolduruyorlar. okuduklarım karşısında “ne kadar güzel insanlar sokmuşum hayatıma” diye bir de ben şükür ediyorum 🙂
ilk paragraf olayına gelince.. önemsediğim, değer verdiğim insanların sözlerine takılır, durur düşünürüm. bunlar tabi ki bu saldırganlıkla gelince bir nevi klavye başında tatmin oluyorlar diyor, geçiyorum. en kısa zamanda doğruyu bulmaları dileğimle..
*
Sevgili Duygu,
çocuk sahibi olunma konusundaki benzetmen süper olmuş 🙂 kiabı araştıracağım. teşekkür ederim 🙂
*
Ebygale,
ne yazık ki var böyle insanlar. ben şaşırmıyorum aslında.. git gide kendinden farklı karakterde, farklı yaşayan, farklı tercihleri olan insanlara karşı tepkili bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. temel mesele bu. bir de hakikaten insanlar mutsuzlar! motive olabilmek için umutları yok. yaşadığımız toplumun, son dönem itişmelerin, haksızlıklara cevap verememenin, adaletsizliğin sonucu..
dileklerine kocaman bir AMİN diyorum, teşekkür ederim 🙂
Ne yazık bazı insanlar daha kendilerini tanıyamamış, kendileriyle mutlu olamamış, üstüne üstlük bir de gitmiş üremiş! Tabi sonra hayatın gerçekleri, şunu yap gör bakalım, bunu yapınca gör bakalım diye konuşur boş boş. Çocuk mevzusu iki insanın verdiği karar, tercihken nasıl oluyor da başkalarına üstünlük taslama bilmişlik yapma mertebesi oluyor bir türlü aklım almıyor. Yine de bence bütün bu tantananın çıkış noktası kendi hayatından zerre keyif almayan, bugün geldiği noktadan (veya gelemediği) hiç bir ders çıkarmayan, algıları kapalı, ve ne yaparsa yapsın mutluluğa alerjik bünye geliştirmiş insan modeli. Kıskanç ve haset insanların uzak olduğu çok keyifli bir haftasonu dilerim. Sevgiler.
Blogunuzu sanırım 2 yazıdır okuyorum.M.Steep yazısı çok ilgimi çekmişti,yazıcıdan çıkarıp yeniden okudum.Geriletici yorumlar yazanlara hiç şaşırmadım,okuduğum bir çok blok yazarı bundan şikayetçi.Aman sakın bunları ciddiye alıp da başardım duygusunu yaşatmayın onlara.İnsan yüzyüzeyken,dibindeyken,ne kalleşlik ve düzeysizlik yapıyor,yazarak ,görmeden,uzaktan yapmak daha mı kolay bilemedim yine de.
Pazartesi çocuklara nasıl bir etkili ödev versem diye ne zamandır düşünüyordum,çok iyi oldu okumam bu sayfayı.Yalnız küçük sınıf(ilkokul 3) olduğu için şükrettiğin mi desem yoksa hayatında iyi ki var mı desem karar veremedim.İkisini de söyleyip anne babaları da çalıştıralım değil mi? 🙂 Anneye,babaya,çocuğa da ödev olacak bu…
” Şükür yürüyebiliyorum” hayatımda benim için de çok çok önemli.Ne zaman kızsam,üzülsem bu düşünceyi aklıma getirir kendimi serinletmeye çabalarım.
Bence siz hep yazın. Kime ne zaman ilham olacağınızı kimse bilemez. Ve yüreği açık herkes bir şekilde birbirine dokunacaktır. Emin olun rastgele açıp okunulan bir yazı bile bazen bir hayatın gidişatını değiştirebiliyor. Sevgiler
Seni seviyor ve takip ediyorum güzel kalpli kadın 🙂
Yazılarınızı yıllardır okuyorum ve sizi takdir ediyorum.
Siz hep yazın güzel resimler çekin bizde okuyalım 😉
Sevgiler
Sevgili Ayşegül (Fitfoodforgoodmood), Sevgili Betül ve Selin ve Gamze..
Çok teşekkür ediyorum ve kocaman sarılıyorum size.
Ben benim, burada ne isem evde de dışarıda da oyum! Bunu görebilen gözlere sahip, yüreğinizde pozitif duygular barındıran kadınlardan olduğunuz için bir defa daha teşekkür ediyorum size.
Sağlıcakla kalın 🙂
Instagramda bakarken gordum resimlerinizi. Ozledigim bir kac sey gozume ilisince kesfettim.
Istanbullu bir aileden geliyorum (bunu soylemek neredeyse gunah:-)))).. Ailem, gecmisi, benim gecmisim hep Istanbul idi. Baska hikaye yok. 10 kusur yildir Turkiye disinda yasiyorum.
Ama hala hayal ediyorum eger Istanbulumda kalsaydim yasamim nasil olurdu diye. Bana ait hicbir sey kalmadigini her sene goruyorum. Baska insanlar, baska mekanlar… Uzuntu bana ait ait degil biliyorum. Yasadigim her baska buyuk sehir degisiyor, tabii otekilerin farki bir kent kulturune sahip olmalari. Yozlasma o kadar kolay degil buralarda. Izin yok.
Her neyse eger kalsaydim, o goruntulerdekine benzer olacakti hayatim. Bunu fotograflardaki gormek mutlu etti beni. O kente ragmen spor yapabilmek, yeni Turk yazarlari okumak, arkadaslarla keyif sofralari hazirlamak, denize her gun bakabilmek. Sevdim, cok sevdim…
Okuyunca baska bir icim isindi… 40 a yeni girdim. Sanirim benzer cumleler kurardim…
Kiskananlar da bol sanirim. Ama siz aldirmamayi ogrenmissiniz bile 🙂
Sevgiler!
ya dilara yaklasik 10 senedir ben de seni takip ediyorum ciddi ciddi:)) 10 sene olmus demek… aman yazmaktan hic vazgecme, blogundan hic hic vazgecme, seni seviyoruz…