Yani, nasıl iyi geldi bana Ankara’mdan bir kaç gün uzaklaşmak anlatamam.. Gerçi sokağımın üzerinde bulunan, kokma mevsimi geldiğinden sebep buram buram parfümünü her yere saçan İĞDE Ağacımla tam da flörtöz haller içerisindeydik ama.. Olsun. Geldiğimde kaldığımız yerden devam ettik, mesela eve dönüş saatimde, gecenin bir yarısında:) Bir gören olduysa da beni demiştir deli mi ne bir elinde valiz, öbüründe çanta ayak parmaklarının üzerinde ileriye uzanmış İĞDE Çiçekleri koklayarak gülümseyen bu kadın da nereden çıktı bu saatte??
Yani, nasıl güzel geldi uzun uzun zamanlar sonrası tekrar otobüs ile hem de sabahın körü yola çıkmak, Bolu Dağından geçerken sağanak yağmura yakalanmak, yemyeşil ormana bakakalmak, derin derin o güzel kokuları -toprak-hava-ağaç- içime çekmek, hayal kurmak, geçmişten bir şeyler hatırlamak anlatamam.. Çocukluğumu, yılda on beş gün de olsa babamdan kopup anne kuşuma kavuşmamızı hatırlattı bana otobüs ile Bolu Dağı ikilisi. Zira, her sömestr tatilinde anne kuşun koynuna bizi bu dağdan geçen otobüsler ulaştırdılar yıllar yıllar boyunca!
Yani, nasıl keyifli geldi bana Galata Köprüsü altındaki o salaş balıkçılardan birinde geçirdiğim bir kaç saat anlatamam.. Hep üzerinden yürümüşlüğüm, balık tutan-olta atanları fotoğraflamaya çalışmışlığım olmuştu da; bir altına iniverip o balıkçılardan birine oturmak kısmet olmamıştı bana. Bir parça peynir, biraz kavun, yeşili bol salata, közlenmiş patlıcan, haydari ve kalamar ile, buzz gibi içiverdiğimiz 2 küçük Yeni Rakı ile, sesi derinden gelen fasıl heyeti, şen-şakrak gülüşen turistler ile, biri gelip biri giden vapurlar, yerini ay’a bırakan batmaya yüz tutmuş güneş ile, gece ile, sohbet ile, hiç sigara ile geçen bir akşam sonrası yaşadığım tarifi na-mümkün hissiyatım ile uykuya verdim sessizce bedenimi bir akşam İstanbul’da:)
Yani, nasıl mutlu oldum ben Levent-Taksim Metrosunda heyecanla yanımdakine bir süre önce keşfettiğim ve beğeniyle takip ettiğim şu kadından ve bloğundan bahsederken, sevgili Sinem’in yüzüme gülen gözleriyle bakarak “Ben de sizin yazılarınız çok severek okuyorum” dediğindeki duygularımı, anlatamam.. Ben yüzüne soru soran bir halde bakarken “JourneyToBlue Dilara değil mi? Sizi bloğa koyduğunuz fotoğraflarınızdan tanıdım” diyen kadına, sağ elim heyecandan sol göğsümün üzerine gidivermiş bir halde küt küt atan kalbimin sesi kulaklarımdayken nasıl bir “Teşekkür ederim, gerçekten çok ama çok mutlu oldum” dediğimi; yanımdakinin “Sen benim tahmin ettiğimden daha tanınan biriymişsin meğer.” dediğini, Taksim hattına ulaşıp da dışarıya çıktığımızda İstiklal Caddesini katederken nasıl bir gururla ve şımarık bir çocuk ifadesi ile bu olayı konuşup durduğumu.. Anlatamam:)
Ancak yazabilirim işte böyle:)
ben hem hazalı hem seni okunayı seviyorum, o istanbulu anlatıyor ya hani sen de ankarayı… ama sen de pek güzel anlatmışsın bu sefer burnumda tüten aşkı, ah galata ah :)eskisi tabi 😉
ah evrencim ya neden biraktin yazmayi sen ha???
keske diyorum.. yapabilsek ve bu keyiften ayni hazzi alabilecekler olarak beraber gitsek oraya?
3. paragraf, tüm zamanlar için… bayıldım… İstanbul için bir kitap da sen yazmalısın edebiyat alemine.:)
Savaş ve Barış’a başlamışsın. Ben de hiç okumadım. Şöyle bir anekdot dolanır bilirsin belki ama paylaşmadan edemedim. Adam hızlı okuma kursuna gider. Eee nasıl geçti, neler okuyorsunuz? diye sorulur… Savaş ve Barış’ı okuduk iki saat içinde der adam da başardığına ve kursun etkisine hayranlıkla. EE der öteki kitap nasıl, konusu ne?… Adam gülümseyerek yanıtlar.”Valla olay Rusya’da geçiyordu!”… Bu yüzden belki, sindirerek alt çizerek okuduğumdan olsa gerek, hiçbir zaman yeterince odaklanamamaktan yarım bırakmaktan çekinerek, elime almaya korktuğum kitaplardan oldu. Sen nasıl bulacaksın ve ne yazacaksın inan heveslendirilmeyi ümit ediyorum.:)))
Oh mis!
esencim,
benim bu okuduğumda 1500 küsür sayfada 105 sayfalık özet olunca “Olay Rusya’da geçiyordu” kadar olmasa da ona yakın oldu kabul:) Karakterler ve genel havaya ilişkin bilgim oldu, ama o kadar kopukluklar vardı ki. bazen acaba sayfa mı atladım diye dönüp dönüp durdum bir önceki sayfayla bir sonraki arasında! bir gün sindire sindire okumak isterim. şöyle bol bol vaktim olduğunda:)
Dilara’cım selamlar,
Sen ne kadar tatlı birisin ya. Yazdıkların tam kalbimi 12’den vuruyor. İnan şu an işteyim ama çıkıp gidip rakı balık yapasım var hani şu yazıyı okuduktan sonra 🙂
Havaların ısınmasıyla benim de her akşam yapmış olduğum ritüel şu. Minik kuzuyu 10 gibi uyuttuktan sonra doğru balkona. Balkonum minicik ama bana yetiyor. Mumları yakıyorum, biraz kitap okuyorum ardından biraz müzik dinliyorum. İşte hayatımın en mutlu, huzurlu ve zamanın durmasını istediğim sihirli saatleri…
Kitap konusunda kesinlikle diğer arkadaşlara katılıyorum. Senden bir hikaye kitabı bekliyorum .
Eğer Bursa’ya gelirsen yolun düşerse ayrıca beklerim de, Mudanya’da denize karşı bir rakı balık yapmak isterim seninle.
Kocaman sevgilerimi gönderiyorum. O güzel kalbin ve kafan için ve bizlerle paylaştıkların için teşekkürler.
Sevgiler
Gamze B.
Ama ama nasıl yani İstanbul’a kaçamak hı :((
Keyifli vakit geçirdiğine sevindim şaka bi yana yine gel ..
alıpbaşını gidenim,
zaman kısıtlıydı inan. ama daha sık gelmeyi düşünüyorum. tabi belli de olmaz ama.. bir sonraki seferde karşılıklı içeceğiz rakıları, söz:)
gamzecim:) teşekkür ederim.
ne güzel böyle hissettirebiliyorsam, daha ne isterim ki?
kitap konusu kalbimde bir yaradır. üzerine eğileceğim bir yara ama.. merak etmeyesin:)
mudanya sözünü aldım ve teklifini seve seve kabul ediyorum:)
keşke diyorum o levent-taksim metrosunda ben de olsaydım 🙂 olmayı isterdim hem de çok
sen biliyorsun zaten ne kadar çok istediğimi seni tanımayı …
sevgiyle kal…güzel kadın :))
canım burcum,
sen iyi ol, her şey yoluna girsin de.. elbet tanışırız, zor değil ki o kadar:)