İlk bölümdeki ulaşım ve konaklama hakkında verdiğim bilgiler sonrası geldik ne yaptık-ne gördük ve ne yedik-içtik kısmına. Seyahatimizin ilk durağı Amsterdam’a yaklaşık 6 ay kadar önce sevgili kocamın doğum gününü kutlamak adına gittiğimiz için notları blogda hala sıcak 🙂 İlk defa okuyacaklar için hemen ilgili linklere ulaştırayım sizi:
* Yeni Başlayanlar İçin Amsterdam
* Dilara’nın Amsterdam Önerileri (Ne yenir-Ne içilir?)
* Dilara’nın Amsterdam Önerileri (Ne Yapılır- Ne görülür?)
Annem ve Tolu’cumu da hemen hemen tüm sevdiğim yerlere götürmeye gayret ettim. Zamanımız kısıtlı, hava da misler gibi güzel olduğu için müze gezme işlerini başka bir geziye bıraktık.
Gelelim Brüksel durağımıza. Brüksel’de teyzem ve kuzenlerimle birlikteydik sürekli. Sabah neşe içerisinde ve bol sohbetli kahvaltılar, akşam yine keyifli aile sofraları derken size mutlaka anlatmalıyım dediğim bir restorant tecrübesi daha yaşadık. Daha dememin sebebi için sizleri önce şu yazıya almam gerekiyor:)
Brüksel denince –özellikle yeme-içme anlamında– birkaç önemli şey sıralanır. İlk defa gidecekler ve bizim gibi boğazına düşkün kişiler için yani 🙂 Bunların ilki Belçika Waffle‘ı (Belgian Waffles/Gauffres), diğeri Belçika çikolatası, Belçika birası ve nihayetinde midye! Çok çikolata meraklısı olmamam işimi kolaylaştırsa da waffle’a hayır demem mümkün değildi. Ama üç gün boyunca sadece sıcacık bir tek waffle yemiş olmam alkışı hakediyor sanıyorum 🙂 Bira deseniz, zamanında bolca denediğim için, özellikle aromalı olanları anneme denettirdim daha çok. Ben uzundur Hoegaarden içiyorum bira içmem gerekirse, ki Brüksel’de bulunduğumuz günlerde yine onu tercih ettim. Ama midye deneyimimizi paylaşmam lazım:
* Le Zinneke (Foursquare puanı:8.6)
1956 yılından beridir varolan bu işletme ailemizin sıklıkla gittikleri, müdavimi oldukları bir mekan. Kuzenim iyi ve iri midyelerin Eylül ayından Aralık-Ocak aylarına dek yenebildiğinden bahsetmişti daha önce. Bu sebeple Eylül sonu Brüksel’de olmamız, hayatında bu tip midye&patates kızartması ikilisini Belçika sınırları içerisinde denememiş annem için güzel bir fırsattı. Ailecek (8 kişi ve Tolu’cum elbet) gittiğimiz bu mekanın özelliği menüsünden 69 çeşit midye seçmenize olanak tanıması. Şarap soslu, konyaklı, domatesli, kremalı, mantarlı, viski ile hazırlanmış birbirinden değişik 69 midye yemeği! Büyük kuzenim, Tolu ve ben birbirimizin midyelerinden birer tane alarak gördük ki gerçekten hepsi birbirinden farklı tat ve lezzette idi. Yanına gelen patatesi birkaç tane tadıp bırakmanızı, özellikle tek başına sosu ile birlikte bu güzel midye yemeğini yemenizi tavsiye ediyorum 🙂
Brüksel’e gidince Brugge‘ü ziyaret etmeden olmaz dedik elbet. Bir tam günümüzü buraya ayırdık. Brüksel’den trenle 50 dakikada Brugge merkezi tren istasyonunda oluyorsunuz. Yürüyerek gayet güzel gezilebiliyor bu minnacık şehir. Defalarca gitmiş olduğum halde hala sokaklarında dolaşmaktan keyif alıyorum, kanallarında minik bir gezi yapmayı seviyorum. Lakin bu Brüksel seyahatimizde beni ve küçük seyahat ekibimizi Brugge’den çok daha fazla heyecanlandıran ve büyüleyen bir yer keşfettik ve ben ona ayrı bir yazı hazırladım. Yakında Durbuy‘a ilişkin detaylı yazıma ve nefis fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz 🙂
Brüksel sonrası bizi günlerdir bağrına basan güneşli ve ılık hava Paris‘te bizi yağmura teslim etti! Annekuşun hayali olan şehir Paris, Paris’in alameti farikası da Eiffel Kulesi olunca eşyaları eve atar atmaz sağanak yağmurun altında Eiffel Kulesi’nin yakınlarına dek geldik. Tracadero Meydanı‘nda yağmurdan kaçarak, bundan 4 yıl önce evlendiğimiz gün nikah sonrası kutlama yaptığımız kafeye attık kendimizi 🙂 Ve işte o andan itibaren Paris’te her öğlen ve akşamüstü, soluklandığımız her mekanda bir kadeh Bordeaux şarabı eşlikçimiz oldu.
Paris’e ilk defa gelindiğinde ne görülmesi gerekiyorsa turistik gezi anlamında, elimden geldiğince annem ve Tolu ile paylaşmaya çalıştım. Yağmur yağdığında metro, güneş açtığında bacak kuvveti ile bazen günde 7-8 kilometrelere, 23.000 adımlara varan performanslar gösterdik. Çok eğlendik, beraberce çok güldük, güzel sofralar kurduk evimizde. Paris’in binalarına, parklarına, sokaklarına, teraslarındaki botanik bahçelerine, inanılmaz işleyen; kapsamlı ve yaygın metro ağına, sanata, estetiğe, günlük hayat içerisinde koşuşturan zarif kadın ve erkeklerine hayran olduk.
Annekuşum bu 10 gün süren yoğun programlı seyahatte en çok Paris’i sevdi ve yaptığımız konuşmaların geldiği noktada bu onun ilk Paris seyahati son olmayacak o anlaşıldı 🙂 Sağlıklı bir bedenimiz, hareket etme özgürlüğümüz, huzurumuz, ağız tadımız, bereketimiz bizden uzak olmasın ben yine götüreceğim annekuşumu Paris’e; söz verdim 😉
Merhaba, ben de ailemle amsterdam brüksel paris seyahati planlıyorum. Tecrübenize dayanarak gezmek için bu sıralamayı mı öneriyorsunuz? Amsterdam başlayıp Pariste bitirmek. Bir de Brüksel e bir gün Brugge e bir gün ayırmak yeterli olur mu sizce? Tesekkür ederim
Sevgili Ece,
Sıralama tamamen biletlerin makul oluşuna ve uçuş günlerine göre yapılmıştı tarafımdan. Nasıl istersen öyle olabilir yani. Brüksel tek günlük bir şehir değil aslında. Sadece benim şehrim değil. Ama Brugge kesinlikle bir yarım gün yeter neler olup bittiğini anlamak adına 🙂