Uzun zamandır kitap okumak konusunda eskisi gibi zaman yaratamadığım için şikayetçi idim. Gündüz vakit ayıramayınca bari geceleri okuyayım dedim, lakin ne zaman iki sayfa okusam tablet “küt” diye kafama düşünce uyanır oldum! Kaldığım yerden okumaya başlayınca da aslında birkaç sayfa öncesinden uykuya daldığımı ve o sayfaları da hiç hatırlamadığımı fark etmeye başladım acı bir şekilde. Bir aydır yaklaşık sabahları erken kalkmaya zorluyorum kendimi ve bayağı başarılıyım şimdilik. Erken kalkınca hem spor yapmaya, duş almaya; hem de sonrasında e-postalara cevap verip, bloglar için yazı yazmaya, yapılacak işler için bilgisayarın başında vakit geçirmeye zamanım oluyor bolca hem de öğlene dek! Toplantılarımı ve denetim programlarımı öğleden sonraya ayarladığım için günün ikinci yarısında da aktif olarak iş ile ilgilenebiliyorum. Ve böylece bana, iş için dışarı çıkmadığım günlerde evde, kitap okumak için zaman kalmaya başlıyor.
İşte üç öğleden sonramı ayırarak başarı ile tamamladığım son kitap, bayıldığım Japon yazar Haruki Murakami‘nin koşan ve koşmayı seven tüm insanlara armağan ettiği koşu güncesi: “What I Talk About When I Talk About Running” Ya da Türkçeye çevrilmiş haliyle “Koşmasaydım Yazamazdım“. Koşu ile ilgili olduğu için kitabın beni etkileyen noktalarını diğer (Sağlıklı yaşam ve spor üzerine olan) blogum One Life Be Fit‘de paylaştım. Merak ederseniz buradan okuyabilirsiniz.
tahmin etmistim sevecegini. murakami’nin hayatiyla, karakteriyle ilgili kucuk ipuclari verdigi icin de cok begendim ben kitabi. yasasin spor ve kitaplar diyorum:)