Değil mi?
O sebeptendir dinlediğim güzel parçaları, okuduğum güzel sözleri, seyrettiğim etkilendiğim filmleri, çevremde tanık olduğum; yaşarken bir yerlerinden bize dokunan ya da bizim dokunduğumuz her şeyi paylaşmak istemem. Tüm dürüstlüğümle, olanca açıklığıyla, ne bir eksik ne bir fazla kelime kullanarak son 3 yıldır burada yaptığım bu: PAYLAŞMAK. Çünkü ben böyle besleniyorum. Çünkü hayat güzel! Ama böyle daha da bir güzel:)
~
Doğan’cım yapmış yapacağını ve solo albümün ilk -etkilemek gibi olmasın ama bence harika- parçasını, “Defne Ağacı“nı tamamlamış sonunda. Doğan, daha öncede birçok defa bu sayfada sizlere anlattığım, tanıtmaya çalıştığım benim her biri birbirinden güzel ve yetenekli arkadaşlarımdan kurulu MARA grubunun solisti. Doğan’ın bu linkte yer alan sayfasına giderek dinlemenizi ve eğer vakit bulabilirseniz de parça ile ilgili düşüncelerinizi benimle-ve dolayıysla Doğan’la- paylaşmanızı rica ediyorum:)
~
Müzik ruhumuzun gıdasıdır, ama ben -hepinizin artık bildiği üzere- bedenime de katkı sağlayan gıdalardan ve onlarla ilgili deneyimlerimden söz etmekten de müthiş haz alıyorum. Gerçi şimdi bahsedeceğim şey gıda değil, ama onun tamamlayıcısı; yani içecek:)
_ Vee tahmin edin bakalım, ne tür bir içecek?
_ Ş—A–R–A–P mı yoksa!
Evet evet hep bir ağızdan söylenince bayağı etkili oluyormuş! Tebrikler bildiniz dostlar, konumuz ŞARAP! Ama şarabın kırmızısı ve de Avustralya’lı olanı: Yellow Tail’in Shiraz‘ı. Ben geçen sene ilkbahar döneminde birileri vasıtasıyla tanışmış, bayağı bir çeşidini denemiştim. Benim damak tadıma göre bir miktar tatlı gelmekle birlikte, her türlü ızgara ve sert-keskin kokulu peynirle çok uyumluydu bu Shiraz. O dönem bir tanıdık vasıtasıyla birkaç şişe almıştım, ama ne enteresandır ki hiç JTB’ye yazmamışım!!! Şimdilerde bu şarapla beni tanıştıran eküri ile irtibatım kopuk, bu sebeple benim kısa süren Yellow Tail macerası da zorunlu olarak rafa kalkmıştı. Ta ki bu haberi görene dek. Sanırım ithalatçı firma ile bağlantıya geçip birkaç şişe alsak fena olmayacak. Şarap seven, koleksiyon yapan ya da değişik tatlar denemek isteyen dostlarıma duyurulur:)
~
Son söz olarak da Mark Twain’den seçtiğim, benim çok sevdiğim bu dörtlüğü size armağan ediyorum. Ve diyorum ki, burada söylendiği şekliyle bir hafta sonu geçirin:)
Yani;
“Dance like nobody’s watching;
Love like you’ve never been hurt.
Sing like nobody’s listening;
Live like it’s heaven on earth.”
Ben aynen bu şekilde yapacağım:) Bir de balkonumuza çiçekler almaya gideceğiz, böyle rengarenk güzel kokulu çiçekler. Sabah kahvaltılarında keyif yapmaya başlayalım artık diye. Pazar akşamüstü saatlerinde aslan Türk Telekom’un playoff final maçının ilki yayınlanacak NTV’den. Kaçırmayacağım kesinlikle. Bir de geçen haftalardan limonata kalmıştı listede, nanelisinden. Şöyle buzz gibi:) Onuda hallettik miydi, değme keyfime:)
Her zaman söylediğim, ve söylemekten hiç bıkmayacağım üzere Süperr bir hafta sonu geçirin. Sonra da paylaşalım:) Niye mi? Başlığa bakın bakiyim:)
NE güzel bir yazı böyle…İnsanın içini ısıtan, ikram ettiği şarapla kanını kaynatan…Balkonda çiçek ve kahvaltı faslına 1 haftadır başladık biz de…Hafta sonları eğer evdeysek sabah,öğle,akşam yemekelri, çay kahve keyifleri hep balkonda. Hasret kalmış sıcak havalara…Pek keyifli 🙂 Sevgiler.
Dilayrus,
ben bu aralar okuma ozurluyum sanirim, basligi okudum ama senin yazdigin sekli ile degil “hayat sevince guzel” diye… yazi bittikten sonra, son cumlenin uzerine tekrar okuyunca fark ettim.
Bu aralar yazilarinda sevginin gucunu gordugumden midir, nedir, sanirim farkli algiladim ;-)) affola.
Annemler geldi bugun, New York kazan, biz kepce geziyoruz :-))
Sen de umarim iyi bir hsonu gecirmissindir..
evrensel yaşam,
biz hafta sonunu yağmurla ve resmen buzz gibi bir hava ile geçirdik. bugün mü hava nasıl? sence? günlük-güneşlik:((
çiçekler alındı, rengarenk. sadece o kadarcık çiçek bile balkonun havasını değiştiriyor:) sıra ufak-tefek ayrıntılarda.
heyecanla ilk balkon tecrübemizi bekliyorum.
*
Muhtarcım aşkolsun.. affetmek falan ne demek:) öylede olur böylede. her ikisi de uyuyor bana zaten:)
annene çok selam söyle, tadını çıkarın. sen çok hakkettin tüm bunları:)
öperim,
Haftasonu bir film seyretti. Meksikalı bir aktris vardı ve sana çok benziyordu. Tuhaf bir his, ben seni tanımıyorum. Ama bir yandan da tanıyorum. Nerdeyse eşimi dürtüp aa ne kadar Dilayra’ya benziyor diyecektim. Sonra tuhaflığı anladım. Nerden tanıyorsun dese?
Selamlar
sevgili celerone:)
kimmiş bu aktrist merak ettim?
yüzyüze tanışamıyor olabilirz, ama ben devamlı bloglarını okuduğum, düşüncelerini, fikirlerini bildiğim, yaşam enerjilerinin bir şekilde bana ulaşabildiği herkesi tanıyorum gibi geliyor.
gercekten ne harika bir yazı olmus inanılmaz pozitif enerji aldım cok tskler… bu arada keske su listende istanbul biraz daha erken olsada “kurklu merkur” oyununu kacırmasaydın belki de kacmamıstır…
nube,
bir türlü denk getiremiyorum istanbul’u. birde havalar ısınmaya başladığı için doğa-akarsu-dağ-taş modunda oluyorum:)
kürklü merkür yeni sezonda oynamaz mı acaba tekrar? beğenilen bir oyun olduğunu okumuştum..
Çiçekleri sayıyorum 🙂
Bu lavantalardan… http://flickr.com/photos/berceste/507031256/in/set-72157594368007371/
Bu karanfillerden… http://flickr.com/photos/berceste/507031252/in/set-72157594368007371/
Bu çuha çiçeklerinden…http://flickr.com/photos/berceste/507057505/in/set-72157594368007371/
oluşan, missss gibi kokan bir balkon diliyorum 🙂
Begonya ve petunyaları da unutmayalım…
berceste’cim,
dün birkaç saksı daha hallettim.. benim çiçeklerim şöyle; sardunyalarım var eflatun ve pembe renkli, sonra rengarenk katmerli petunyalarım var:) 3 değişik renkte güzel paptyalarım var. bir de yıldız çiçeklerim var mavi, kırmızı ve mavi.. şimdi bu hafta sonu biraz daha saksı ve fesleğen almayı planlıyorum. senin çiçekler de pek hoşmuş:) ellerine sağlık.
Geri izleme: Günler Geçerken.. | Journey To Blue