Kahvaltı İçin Farklı Adres Arayanlar

İstanbul kocaman bir şehir. Her türlü öğün için gidilebilecek sayısız, birbirinden değişik, renkli, Avrupai, yöresel, iyi ya da kötü mekana ev sahipliği yapmakta… Her gün neredeyse yeni bir mekan açılıyor bu şehirde ve her gün birine gitseniz bile tümüne yetişmeniz, tecrübe etmeniz mümkün değil! Haliyle ben de yemek ile ilgili bir davet aldığım zaman mümkün olduğunca değerlendirmeye çalışıyorum. Geçtiğimiz gün hafta içi Akdeniz Hatay Sofrası‘nda bir kahvaltıya davet edilince de tereddüt etmeden kabul ettim. Yeni bir mekan denemenin yanı sıra; hem en sevdiğim öğün kahvaltı idi, hem de çevremde Hataylı ya da orada uzun yıllar yaşamış, mutfak kültüründen etkilenmiş ve bize bu konuda nefis örnekler sunan arkadaşlarım vardı ve ben Hatay’a çok gitmek, görmek istiyordum.

hs

Akdeniz Hatay Sofrası, Aksaray Metro İstasyonu’na tam iki dakika uzaklıkta. Evden ulaşımım kolay oldu yani. Kapıda beni mekanın konsept danışmanı olan sayın Barış Deveci karşıladı. Hafta içi saat 8.00-11.00 saatleri arasında yaklaşık 75 çeşit içeren açık büfe yöresel kahvaltı servisi bulunan mekanın, hafta sonu çeşit sayısının (mevsiminde) 150’ye dek çıktığını öğrenince biraz şaşırdım. Çok açık büfe sever biri olmamama rağmen masadakileri incelemeye başladım.

Bildiğimiz klasik kahvaltılıklar domates, salatalık, peynir, zeytin, yumurta, bal ve kaymak masada hemen önümde idiler. Yıllar önce toz baharat olarak tanıştığım, ama sonradan öğrendiğime göre bir çeşit dağ kekiğine benzeyen meşhur, aromalı zahter bitkisi ile yapılmış zeytinli salata, muhammara, kısır, tuzlu yoğurt, humus, acılı ezme ise kahvaltıda yemeye alışık olmadığım Hatay’a ait yöresel lezzetlerdi.

hs-3

Masaya sırasıyla sıcak halde biberli ekmek, ıspanaklı bir çeşit börek, minik pide ve adını hep duyduğum, ama tatma şansı bulamadığım kaytaz böreği geldi. Kaytaz böreği benim için biraz yağlı olsa da (börek aşırı yağlı değil, tam olması gerektiği gibiydi muhtemelen de ben neredeyse hiç yağ yemediğim için öyle geldi) sıcaklar arasında bayıldığım bir tat oldu. Kısır ise acı biber salçasının bolluğu ile rengi ateş kırmızısı ve tadı tam yerinde bir kahvaltılık meze olarak iki kaşık yendi tarafımdan 🙂

*Sanırım çocukluğum ile alakalı, zira annem de bol salça kullanırdı, salçalı ve kıpkırmızı yemekleri pek seviyorum.*

hs-1

Kahvaltı bitiminde -meşhur menengiç ve arap kahvesinden önce yani- altın vuruş tabir ettiğimiz tatlı geldi masaya: Künefe! Künefe ile tanışıklığım ODTÜ Hazırlık yıllarıma dayanır. Bir gün Ankara’da bir kebapçıya gidip bir güzel beytileri mideye indirip (evet, o yıllar kontrolsüz ne bulursam yerdim), üzerine de hayatımda ilk defa olmak kaydıyla künefe yemiş ve bir tatlının bu kadar yiyeceğin üzerine nasıl hiç ağırlık, fazlalık, baygınlık yaratmadığının şokuyla hayretler içerisinde kalmıştım uzunca bir müddet!

Yıllardır künefe yememiş biri olarak bu lezzetli ve çeşitli kahvaltı sonunda yarım porsiyon olarak afiyetle yedim kendisini, bir nebze pişmanlık duymayarak hem de 🙂 Kaytaz böreği, künefe, kısır bu kahvaltının galip tatları oldular benim gözümde.

*Böyle söyleyince de komik oldu biraz, kahvaltı ve künefe 🙂 Lakin biz kalkarken saat öğlen yemeği saati olmuştu bile.*

 

Şimdi bir de akşam yemeği için ziyaret etmek istiyorum Akdeniz Hatay Sofrası’nı. Zira, hem kahvaltı sofrasını paylaştığım müdavimleri, hem de benim çevremden bir kaç arkadaşım akşam yemeklerinin de gayet leziz, baştan çıkaran ve vazgeçilmez olabilecek tatlarla dolu olduğundan bahsettiler.

Bu bol çeşitli ve keyifli kahvaltı için kişi başı 30 TL ödüyorsunuz. Servis oldukça hızlı, servis personeli güler yüzlü. Biz ikinci katta oturduk. Tertemiz ve oldukça geniş bir alana sahip. Grup olarak gönül rahatlığı ile gidebilirsiniz. Sayın Barış Deveci’ye misafirperverliği için teşekkür edeceğinize şüphem yok.

Bakalım bundan sonraki mekanımız neresi, öğünümüz hangisi olacak?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir