…
Terketmedi Sevdan Beni / Aç Kaldım, Susuz Kaldım.. / Hayın, Karanlıktı Gece / Can Garip, Can Suskun, Can Paramparça.. / Ve ellerim kelepçede, Tütünsüz, Uykusuz Kaldım. / Terketmedi Sevdam Beni.
Der Ahmed Arif.. Ne güzel der..Demiş.. Bitmiş sanki. Şimdiki aşklar, tutkular, tutkunluklar böyle değilmiş gibi geliyor bana. Sadece erkek için değil, ama sanki kadınlar için de böyle değil. Çevremde hiç kimsenin aşkından yataklara düştüğünü, aç-susuz kaldığını, eriyip iğne ipliğe döndüğünü görmedim zira. Yine fikrimce bu, bizim neslimizle alakalı bir durum, eskiler hiç üzerine alınmasın.Çünkü şimdi eski bir aşk hikayesinden bahsedeceğim, tam da dün gece bugün için yazmakta olduğum güzel “Cuma Hikayem”i internetteki teknik bir arıza yüzünden kaybedince çıldırmış bir şekilde iken keşfettiğim birşeyler üzerinden yola çıkarak hem de:
Kahramanlarımız yeni evliler. Erkeğimiz de çiçeği burnunda bir asker orduda. Asteğmen rütbesi omuzlarında, sevgili eşi kolunda Eğirdir’in yolunu tutmuşlar ilk yerleşip; birlikte ilk yaşayacakları eve doğru yola çıkmak üzere, erkeğin ilk görev yeri olan Eğirdir Dağ Komando Okulu’na doğru. Düzenlerini kurmuşlar. Erkek, ara ara görevlere gidermiş. Hele bir defasında 6 ay uzak kalmak zorunsa kalmış eşinde. Gittiği yer İzmir Lisan Okulu. O çok sevdiği ve özlediği eşine mektuplar yazmaya başlamış, nerdeyse her hafta.. O mektuplar o kadar güzel, o kadar anlamlı ve dokunaklı ki. “Canım karıcığım benim, biricik eşim”le başlayıp, “Allaha emanet ol, seni çok seviyor ve sensiz kaldığım her dakika için acı çekiyorum”larla biten..
Bir de başka bir grup var. İmza kısmı bir miktar değişik zira. Mektubunu bitirirken artık adıyla değil, “Babanız” yazarak imzalamış. Bunlar da Kıbrıs Barış Harekatı dönemlerine denk gelen mektuplar. Yine zorunlu ayrılık, zira erkek harekatın Trakya ayağında Keşan’da görevde. Minik kızı henüz doğmuş. Ona da “Dilaram” diye hitap ediyor mektuplarında.. Biricik eşine ise hitabeti hiç değişmemiş, aksine daha güçlü kelimeler var, daha ağır ve daha anlamlı.. Mektuplar daha bir farklı şimdi, çünkü savaş olabilir, kendisi dönemeyebilir, en önemli varlığı eşini ve küçük kızını bir daha göremeyebilir..
Dün gece gözlerim dolu dolu okudum bir çoğunu, ama ellerimde parçalanıyor artık mektuplar. Dile kolay neredeyse en eskisi 35 yıllık.. Tüm mektupları iyiden iyiye kaybetmeden, bir günümü ayırıp bilgisayar ortamına geçirmeye karar verdim. Elimdeki en değerli ve en eski şeyler sanırım o mektuplar. Hem bana annem ve babamın aşklarını hatırlatıyorlar. Benim gözümde hep öyle kalmasını istediğim aşklarını, sevgilerini… Şimdilerde mumla arasak bile bir damlasını bile belki anca zor bulabileceğimiz duygusallığı ve içtenliği, samimiyeti..
Artık kimse kimseye mektup bile yazmıyor ki!!!
Sağlıcakla kalın, güzel bir hafta sonu geçirin ve.. Hadi, zor olacak biliyorum belki ama bir mektup yazın.. Kime isterseniz. Ben yazacağım. Hem de anneme ve babama ortak bir mektup. Böyle güzel bir aşkın çocuğu olarak dünyaya geldiğim için ne kadar şanslı hissettiğimi ve birarada geçirdiğimiz o en güzel 13 yıl için teşekkür edeceğim bir mektup yazacağım.