Şiirler – Alıntılar Konulu Yazılar

No Titled!

“Do not go where the path may lead, go instead where there is no path and leave a trail.”  Emerson

*değil mi ya??*

+

All paid jobs absorbs and degrade the mind.” Aristotle

*hay ağzına sağlık!”

+

“I never think of the future-it comes soon enough.” Einstein

“bunu hatırlamasak da olur!”

+

“The purpose of life is to live it, to taste experience to the utmost, to reach out eagerly and without fear for newer and richer experience.” Eleanor Roosevelt

“sen büyük kadınmışsın Eleanor!”

=

Uzun lafın kısası, Birşeyler Yapmak Lazım.. Hayat kısa:)) Bir ofiste saat 08:30-17:30 değil de, işte ne bileyim yollara düşerek, bir şeylere katkıda bulunup, kendine kattıklarınla yola devam ederek yaşamak istiyorum ben bir süre… Dün gece yine dağ-tepe keşif gezilerindeydim rüyamda!

Denetim İçindeyiz, Bir Garip Hallerdeyiz..

Yorgunum çok.. Boynum tutulmuş nedendir bilinmez.. Bacak kaslarım ve belim iflas etti, onun nedeni belli: “Sabah 08:00 akşam 17:00 dolaş babam dolaş” yüzünden.. Joint Commission International‘dan 3 danışmanımızla bol bol turluyoruz hastanenin içinde; servisler, laboratuvarlar, depolar, yoğun bakımlar, ameliyathaneler, eczane… Hemşire, hekim, yardımcı personel kimi bulursak konuşuyoruz, bazen hastalarla bile, kendileri müsade ettikleri sürece.. Hastane politikalarımızı, prosedürlerimizi, bakım planlarımızı, acil durum planlarımızı ve izlediğimiz performans kriterlerini değerlendiriyoruz masa başında saatlerce.. Velhasıl 2 yıl önce başladığımız bu süreçte önemli adımlar atmış olmamıza rağmen daha yapılacak şeyler, yeni uygulamalar çıkıyor karşımıza.. Daha fazla çalışmamız gerektiği çıkıyor ortaya.. (Mükemmelliğin sonu yok malum:) İç iletişim denen şeyin ne kadar da önemli olduğu gerçeği bir defa daha karşımıza çıkıyor.. Eğitimin, oryantasyonun önemi kavranıyor yine, yeni, yeniden..

Yorgunum çok.. Vücudumdan çok beynim yorgun. Bir deniz kıyısında, akşamüstü saat 18:30-19:00 civarlarında, suya yansıyan akisime bakmak; bir elimde cımbız, bir elimde ayna ile “Umurumda mı Dünya?” demek istiyorum!!!

YALAN!! Adım Dilara Erdem. Babasının kızıyım ben. Ölürümde umursamadan yaşayamam.. Hep üzülür, hep önemser, hep tartışırım doğruluk adına.. İnatçıyım, sabırsızım, bir akrep burcuyum ben.. Mükemmeliyetçiyim, az biraz haylazım; ama inandıklarının peşinden gitmeyi tercih eden, ağlasa da tüm olumsuzluklara, sıksa da dişini sinirden stresten VAZGEÇMEYEN biriyim. Burada yapılacak işler hiç bitmeyecek. Burada bittiği düşünülse bile, bitmeyecek olan başka projeler takip edeceğim. (Ben biliyorum kendimi, ben adam olmam!)

“Yeni bir hayat
Gerisi bayat
Kendime yeni bir ben lazım.
Kendime yeni bir neden lazım”… demek istiyorum.. Ben, denize girmek, dibe dalmak, beyaz yassı taşlar çıkarmak istiyorum yüzeyden.. Çılgınca dans etmek, sabaha kadar içmek, bağıra bağıra “Loosing My Religion” şarkısını söylemek istiyorum.. Ateşin üzerinden atlamak, nedensiz ağlamak, içimi boşaltmak istiyorum.. Bu haftanın sonunda “pause” düğmesine basmak istiyorum..!

“Değişik”

Başka türlü bir şey benim istediğim/

Ne ağaca benzer ne buluta/

Burası gibi değil gideceğim memleket/

Denizi ayrı deniz../Havası ayrı hava…

Can Yücel

Çilekler Pudra Şekerine!

Bazen akşamları canım hiç birşey yemek istemiyor. (Aslında çoğu zaman!!) Dün de o akşamlardan biriydi. Hava güzeldi, sıcak değildi ama ılıktı. Eve gelir gelmez tüm pencereleri açtım. Bahçe kapımı da açtım. Henüz çimlenmemiş, ama sağından solundan pıtıraklar patlatmış bahçeme baktım.. (Muhtemelen ben döndüğümde yemyeşil bulacağım bahçeyi. Zİra bir anda yeşillenirlermiş..) Bir sandalye çektim içeriden dışarıya.. Canım şarap istedi deli gibi. Baktım, şaraplıkta bir tane Pamukkale aNFORa 2004-Kalecik Karası-Öküzgözü kupaj duruyor. Açtım hemen, doldurdum kadehimi.. Ohh.. Bahçemde şöyle bir müddet dinledim. Yok, dinlenmedim.. Dinledim. Neyi mi? Patricia Kaas’ı.. Çocukların çığlk çığlığa yan sokaklarda oynadıkları yakan topun asfalt zemindeki yankısını.. Kuşların cıvıldamalarını.. Duvarın üzerinde tembel tembel yürüyen kedinin bana bakıp çok içten bir “miyav” demesini.. Ayva ağacından bahçeye düşen çiçeklerin taç yapraklarının sesini..

:)))

Çilek aldığımı hatırladım sonra.. Pudra şekeri de vardı sanırsam evde.. Eh, buluşturalım ikisini birbirleriyle, buluşanları da kendimle:) Harikaydı. Uzun zamandır yememiştim çilek. Dünkü ortama ve bana çok uydu, pek güzel geldi, pek afiyet, pek şeker oldu.

Sonra nerden estiyse aklıma “benim bir şiir defterim olduğu” geliverdi. Ortaokuldayken ben şiir defteri tutmaya karar vermiştim. Beğendiğim şiirleri bir defterde toplayacaktım. (Eminim yalnız değildim o zamanlar..) Birden gidip o defterde ne kadar şiir varsa okumak isteği ile doluverdim. Aradım, taradım buldum.. Açtım defteri, ilk saydasında kıymetlimin fotoğrafı:)) Güler misin ağlar mısın? Yıllar önce Yedi Göller’e gitmiştik de, bir sonbahardı. Yolda durup o sararan, kızıllaşan ağaç kümeleri arasında birbirimizin fotoğraflarını çekmiştik. Ne güzel de gülüyor! Toparlandım, sayfaları çevirerek okumaya başladım:

“Saçlarını okşasam bir kuytu ormandayım/Bir tutsam ellerinden en sakin limandayım/Mesafeleri aşıp sen yanıma gelince/Zamanların üstünde bir başka zamandayım.”

:)) Ümit Yaşar Oğuzcan.. En sevdiğim şairlerden biriydi lise yıllarımda.. Sonraki sayfa:

“Kolkola gezdiğimiz ıslak caddelerde kal/Seviştiğimiz geri gelmez gecelerde kal/Adımı anmasan da, bana hiç gelmesen de/Ne olur hayalimde yükseldiğin yerde kal.”

:)) Ben bayağı romantikmişim sanırım, şimdiki halimin aksine. Çok hoşuma gitti bu durum. Devam ettim okumaya.. Sonra işte bu “Son Söz” beni mahvetti. Oktay Rifat dedi ki:

“Boğazından lıkır lıkır geçen şu suyun kıymetini bil/Nedir bu mavilik deme, Penceren görebildiğin kadar göğün kıymetini bil/Kıymetini bil çiçek açmış bademin, güneşli odanın, çamurlu sokağın, beyazın, siyahın, yeşilin. Pembenin kıymetini bil/Dirlik öyle birşey yürekte, sevinçle çırpınır/Kavak yelleri eser insanın başında. İnsanoğlu kızar, öfkelenir, savaşır/Halk için girilen savaşta o korkulu sevincin kıymetini bil. Bil ki budur işte: Güneş yalnız dirileri ısıtır. Güneşin kıymetini bil.”

Bilmez miyim hiç?

1 Haber 1 Diana Krall

Dün iş çıkışı Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri ve Siemens arasında imzalanan “Akademik Geliştirme Anlaşması“na ilişkin protokolün canlı tanıkları olmak adına Sheraton Hotel’deki toplantıya katıldık. Bu yeni işbirliği ile artık sadece Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri’nde kullanılacak olan SOMATOM Definition Bilgisayarlı Tomografi Cihazı ile kalp ve kalp damarlarının katater anjiyografi yapmadan görüntülenmesi sağlanmış olacak.. Özellikle kalp damarlarına stent konulmuş hastaların stentlerinin içinin tıkanıp tıkanmadığı, müdahaleye gerek olup olmadığı konusunda rahat karar verilebilecek. Yani anjiyo işlemi tarihe karışacak sayın dostlar!! Tomografi çektirir gibi alete girip tarama yapmasını beklemek yetecek! Süper bir haber..

Toplantı sonrası çıkan ateşim beni mahvetti.. Eve geçtim ve bir ateş düşürücü aldım. Sonra da geçen gün Amazon’dan sipariş edip gelmesini 4 gözle beklediğim Diana Krall: Live in Paris Konser DVD’sini seyrettim. Şimdi öncelikle hastayım.. Üstüne üstlük ateşim tavana vurmuş.. Halsizim.. (Ama bir taraftan mutluyum: Tomografi sonucum normal çıktı:)) Yani baş ağrılarımın nedeni Migrenden başka birşey değilmiş. Annemde de vardı, tanışıyoruz zaten kendisiyle ezelden beridir.!) Elime bir fincan yasemin çayımı aldım ve DVD’yi koyup, play tuşuna bastım.. İşte sonraki 1,5 saat kendimden geçmiş, gevşemiş, keyiflenmiş bir halde başka bir dünyada; Paris’te Olimpia Konser Salonu’nda tüm o seyircilerin arasında rüya gibi bir gece yaşadım. Ne kadar romantik ve hoş bir kadın Bu Diana Krall. Ne kadar buğulu bir sesi, piyanosunu adeta dillendiren ne kadar ince uzun parmakları var.. Ne hoş bir grubu ve ne güzel şarkıları var seslendirdiği. Hele o “Cry Me a River” ve “Look of Love” yok mu??

The look of love is in your eyes/ A look your smile can’t disguise/ The look of love is saying so much more than just words could ever say/ And what my heart has heard, Well it takes my breath away/ I can hardly wait to hold you, feel my arms around you/ How long I have waited/ Waited just to love you, now that I have found you/ You’ve got then/ Look of love, it’s on your face/A look that time can’y erase/ Be mine tonight, let this be just the start of so many nights like this/ Let’s take a lover’s vow and then seal it with a kiss/ I can hardly wait to hold you, feel my arms around you/ How long I have waited/ Waited just to love you, now that I have found you/ DON’T EVER GO.