Keyif ve Lezzet Durakları Konulu Yazılar

Lezzet Duragi – “Cafe Lins”

 

Tonton amcanin kapisinda sizi karsiladigi seker gibi bir mekandir Lins Cafe. Cok uzun yillardir mevcut yerinde, ama degisik isimleri olmustu. Bu son ismi de, konsepti de kendisine cok yakisti; sevenleri onu cok sevip mudavimler yarattigindan beridir bu isimle hizmet veriyor:)

Cok da buyuk olmayan bir bahcesi var Lins’in. Ozellikle yaz aylarinda bizim vazgecilmez mekanimizdir. Haftanin bir-iki aksami canli muzik yaparlar bu cafede genc ogrenciler. Muthis kaliteli olmaz belki muzigi, ama gencler de gelenler de hep memnun olmustur:)

 

Canli muzik disinda caldiklari parcalari hep keyifle dinleriz biz, muzik seciminde on uzerinden 6-7 puan veririz.. Yalniz bazen kendilerini kaptirip volumu arttiriverirler bahceye yayin yapan hoporlerin! O zaman bir ufak ikaz gerekir kendilerine getirmek icin Lins’in muzikten sorumlu arkadasini..

Ilk oturdugunuzda masaya ickinizin yaninda aperatif bir seyler almak isterseniz mesela, renkli renkli ev yapimi tuzlu cubuklari vardir; oneririm. Inanilmaz guzl ekmekleri vardir. Neli olduklarini bilemedigim, ama bir parca agziniza attiginizda agzinizda aninda parcalara ayrilan, yumusacik ve lezzetli ekmeklerini deneyin derim. (Yuvarlak, ufak olanlari degil; dilim dilim gelenleri)

Yemek konusunda menu gayet zengindir. Cheese-Steak Sandvich harikadir ve doyurucu.. Ana yemeklerden de Mantar Soslu Biftek’i siddetle tavsiye ederim. Yazin bol bol kahve-tatli tuketiriz bahcesinde. Dondurmali Browni ve sicacik Elmali Pie lezzetlidir.

 

Sarap menusu cok zengin degildir, ama ilgileneneler icin birkac yerli alternatif mevcuttur. Iceride Viyana konseptine uygun tahta masalar, los isik ve guzel isiklandirmalarla bizi karsiladi gectigimiz gunlerde Lins. Nathalie ile beraber buzz tutmus burunlarimi ve ellerimizi, hemen yanibisimıza kurulan sobada isitarak kendimize geldik. Zeytinyag-kirmizi pul biber ve kekik uzlusu ile guzel ekmeklerimiz masaya yerlestiginde coktan modumuza girmistik:)

Sicacik, kucuk, kuytu bir kosede, keyif alarak vakit gecirebileceginiz bir mekan Lins. Bestekar Sokak’ta. Ankara’nin ilk sarap evi olan Hayyami’nin hemen yaninda.. Telefon numarasi:428 23 49

Lins Cafe;nin web adresi burada..

Free As A Bird..

Günaydınnn:)

Güzel bir sabah değil mi? Güneş bile var gökyüzünde.. Birazcık serin, ama olsun o kadar. Kasım’a geldik neredeyse..

Güzel bir hafta sonu geçirdim ben:

Basketbol maçına gittim: Türk Telekom duman etti Galatasaray’ı:) Bu hafta sonu, Cumartesi günü de Efes Pilsen’le burada oynayacak..

Sonra, cook uzun aradan sonra ağırlıklarla çalıştım. Hakan Midilli sağolsun, zorladı ne yaptı ettı sonunda başardı. 1,5 saat kadar sabahtan çalıştığım ağırlıklar sonucunda, Pazar günümün bir kısmı az biraz sancılı geçti, ama olsun varsın. Tekrar “body sculpting”e başlangıç yaptık.

Güzel kahvaltı yaptım, daha doğrusu brunch oldu o bize. Çeşit çeşit peynirler, sahanda yumurtası, jambonu, domatesi, portakal suyu.. Haftanın bir günü de olsa, bu kahvaltı çok iyi geliyor bana..

Sonunda buluşuldu yine Ankara’daki blogcularla:))) Kimler mi vardı? Ben, Zynep, U-B-P ve Zynep’in pisküwit’i:) Biz Ankara’da bu buluşma olayını kalabalıkça başaramayacağız sanırım:) 2 saat kadar oturduk, kahve içtik, sohbet ettik. Akşamına da buluşalım dedik; ama olmadı. Ayrı ayrı takıldık.

Uzun aradan sonra gece dışarı çıktım arkadaşlarımla. Tunus Cad. New Castle‘a. Saat 22:00’ye dğru başlayan bar maceramızı çorbacıda tamamladığımızda saatlerimiz 02:00’ı gösteriyordu. (Bol alkol ve eğlenceye rağmen saatlerimizi 1 saat geri almayı unutmadık:)

Sunumumu tamamladım sayılır. Ders de çalıştım yani. Bol bol makale okudum..

Güzel filmler seyrettim: Crash ve The Cotton Clup. Crash, aldığı ödülleri fazlasıyla haketmiş bir filmdi. Müzikleri, kurgusu, hikayelerin işlenişi çok hoşuma gitti. The Cotton Clup ise tam benlik bir müzikalimsi filmdi:) 1984 yılına ait olduğundan tüm oyuncularının oldukça toy hallerini gördüm: Richard Gere, Larry Fishburne, Diane Lane.. Güzel bir filmdi, keyiflendim.

Yeni bir aya başlıyoruz. Herşey herkesin gönlünce olsun. Ben kendimi kuşlar kadar özgür hissediyorum bu hafta. O sebeple uçup uçup buraya konamayabilirim sık sık:( Yani biraz ara veriyorum. Yapmam gereken şeyler var, uçmam gereken yerler, anlatacak hikayeler, dinlenecek dostlar var. Hepinize şimdiden güzel bir Kasım ayı dilerim.

Bye bye for now:)

Lezzet Durağı – “Boğaziçi Lokantası”

Bugün için burada bahsetmek istediğim bu lokantaya en son Cumartesi akşamı iftar için gitmiştik. Ama yeni mekanına, yani Gaziosmanpaşa semtinde henüz 1 ay kadar önce açtıkları 2 katlı yeni yerlerine.

Boğaziçi Lokantasının lezzet hikayesi 1956 yılında, Rumeli kökenli Mehmet Recai Boyacıoğlu tarafından Ulus Denizciler Caddesi’nde kurulmasıyla başlamış. Yemekleri lezzetli, ortamı nezih ve temiz bir mekan olan Boğaziçi Lokantası Ankara’lıların, özellikle bizim kuşağın anne-babaları ya da abi-ablaları tarafından çok da iyi bilinen bir yer. Lokanta, 1991 yılından bu tarafa oğlu İbrahim bey tarafından yönetiliyor. İbrahim bey çok şeker ve devamlı işinin başında olan biri. Biz, arkadaşlarımızla beraber birkaç defa bu Ulus’da bulunan yerlerine gitmiştik. Ama Gaziosmanpaşa’da yeni açılan yere ben, ilk defa gittim geçtiğimiz Cumartesi akşamı.

Ben çok beğendim. Bir defa çok ferah bir ortamı var. Manzaralı ayrıca:)) Ankara’lılar için şehrin ışıkları en iyi gece manzarasını teşkil ediyor biliyorsunuz:) Akşam saatlerinde tepeden, ışıl ışıl Ankara’ya bakaraktan inanılmaz lezzetli ve özenli hazırlanmış yemeklerinizi yiyorsunuz. Burada, kapıda bizi İbrahim bey’in kızı karşıladı. Yanlış anlamadıysam Bilgi Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış ve artık babasının yanında, yeni açılan bu lokantanın başında olacakmış.

Yemeklere gelince.. Bir defa spesiyalleri olan Boğaziçi Kebabı‘nı şiddetle tavsiye ediyoruz. -Ruz kullandım, çünkü ben ve diğer arkadaşlarımız başka şeyler yemiştik, ama Tolu ve Selam’ın tabaklarından tadınca hepimiz kendi yediğimizden birkaç puan daha fazla verdik bu yemeğe. Elbasan Tava, İslim Kebabı ve Ankara Tava‘da bizlerin tattığı yemeklerdi. (Not: Ankara Tava’daki bu etler nasıl lime lime bir hale geliyor bir türlü anlayamadım ben?? Ben et yapma özürlüyüm kararım kesin!) Yemeklerin üzerine tatlı yemedik, çünkü bir önceki post’da bahsettiğim pastamız vardı yenmek için sıra bekleyen. Ama şu kadarını söyleyebilirm ki, tüm tatlılar; Kaymaklı Ekmek Kadayıfı, Aşure, Fırın Sütlaç vs.. harika görünüyorlardı.

Gaziosmanpaşa’daki bu mekana girer girmez sağ tarafta camekanlı büyük bir bölüm var. Masanızı seçtikten sonra bu camekanın önündeki yemeklerden seçim yapıyorsunuz. Mutfağın servis kısmı, lokantanın giriş kısmı ile bu camekanla ayrılıyor. Camın arkasından çalışan ahçıları görebiliyor, yemeklerinizin bizzat sunuma hazır hale getirilme aşamalarına şahit oluyorsunuz. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir ayrıntı daha var: Garsonları. Hepsi güleryüzlü ve çok profesyoneller. Ulus’daki mekanda 20-25 yıldır çalışan garsonlar varmış. (Aidiyete bak dedik İbrahim bey anlatırken:)

Fiyatlara gelince. Çok pratik:) Yani kolay hesap yapabiliyorsunuz. Etli tüm yemekler 10 YTL. Pilav ve çorbalar 5 YTL. İçecekler 3 YTL civarıydı sanıyorum. Yeni bir mekan, ama Ankara’lılar için eskiden beri bilinen bir yer olunca Gaziosmanpaşa’daki Boğaziçi Lokantası’na mutlaka rezervasyon yaptırarak gitmeniz gerekiyor, özellikle iftar zamanı.

Adres: Vedat Dolakay Caddesi. No:59 Gaziosmanpaşa ANKARA (Tel: 0 312 436 22 20) Esat tarafından giderken Gaziosmanpaşa’ya, sol tarafta büyük bir benzinlik vardır. O benzinlik ile Nurol Residence’ları arasındaki sokaktan bayağı bir aşağı iniyorsunuz, sakın hemen görmeyi beklemeyin:) Lokanta sağ tarafta.

**Fotoğrafsız post yazmayı sevmemekle beraber hem o gün yanımda fotoğraf makinamın olmaması, hem de gurbet ellerdeki arkadaşlarımızın ağızlarını çok fazla sulandırmak istemememden sebep fotoğrafsız oldu, idare edin lütfen:))**

**Sağlığım mı? Daha iyiyim, ama hala kötü bir ses tonuna ve sürekli akan bir buruna sahibim. Hafta sonunu iple çekiyorum.**

Lezzet Durağı – “Gölbaşı Çağlar Restoran”

Gölbaşı sapağına sapıp, yaklaşık bir 2 km gittikten sonra sol tarafınızda, tam da göl kenarında yer alıyor Çağlar. Park yeri yeterli, arabanızın da rahat etmesini sağlıyorlar.. Ben herhalde yaklaşık 3 yıl kadar önce tanışmıştım bu mekanla. O zamanlar hatırlıyorum kış mevsimindeydik. Göl buzz tutmuştu hatta. Aslında çok da parlak olmayan iç mekanının 2. katında, cam kenarında yemek yemiştik. Sonra belirli aralıklarla ziyaret etmeye başladık. Ama bu yaz gerçekten de her hafta sonu içimizde kendisine kavuşma isteği uyandırdı Çağlar. Yenilenen, genişleyen dış mekanının ve ilgili alakalı yeterli sayıda servis elemanının da bunda etkisi oldu sanıyorum.

Çağlar’a özellikle yazın gidin. Hatta sadece mangal için değil, hafta sonları erken saatlerde göl manzarası eşliğinde kahvaltı etmek için bile gidebilirsiniz.. Ama eğer yemek yiyecekseniz masanıza almanız gereken olmazsa olmazlar arasında yoğurdu bulunuyor burasının.. Şekilde görüldüğü üzere güveç kabında ve hayli kıvamlı gelen bu yoğurdun tadı kaymak gibi.. Konya’dan geliyormuş yoğurtlar. Beni bıraksanız tek başıma bir tanesini rahat yiyorum. Hele de yanına yaş üzümünden Efe’yi açtırmışsak:)) Sonra masaya istenen çoban salatasının da tadı güzel. Özelliği yok belki, ama güzel. Bir sürü patlıcanlı meze var. Biz denedik hemen hemen hepsini, hepsi de gayet leziz ve tazeydi.. Mangal sefasına geçmeden önce mutlaka masaya kavun ve peynir de alın ama tamam mı??

Şöyle bir yarım saat, kırk beş dakika mezelerle oyalanıp midenizin kazıntısını hafif giderdiğiniz vakit mangalınızı söyleyebilirsiniz. İsterseniz verdiğiniz et siparişini pişirerek önünüze getiriyorlar eğer mangalla uğraşamam derseniz. Ama ben kesinlikle pişirmek taraftarıyım. Mis gibi kokular burnunuza burnunuza eserken, ciğerci kedisi gibi mangal başında beklemek çok keyifli oluyor.. Biliyorum biraz acımasızca, ama yine de keyifli. Mangal için mutlaka sarımsak, domates, biber ve mantar da isteyin. Közlenmiş sarımsağın tadına doyamıyorum ben. Biz de mangalcıbaşımız Ayşegül Sultan’dır. Ortamda erkek adamlar falan bile olsa maşallah kimselere kaptırmaz elindeki mangal maşasını:))

Mangalınızın üzerine afiyetle birer Türk kahvesi içmenizi de tavsiye edemeden geçemeyeceğim.. Fal içinse bizim “Duygu” gibi bir arkadaşınız yanınızdaysa oh ne ala..

Afiyet olsun diyorum.. Özellikle Ankara’da yaşayanlar.. Hu-huuu.. Bu güzel günler yağmura ve soğuğa dönmeden bir hafta sonunuzu orada geçirin. Çocuklarımız var ne yapacağız demeyin.. Onun da çözümünü bulmuşlar: Bir çocuk parkı var Çağlar’da.

Hadi bakalım, haftaya gelen olursa görüşürüz orada, ne dersiniz????

Keyif Durağı – “Antalya Yat Limanı”

“Gün olur alır başımı giderim/ Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda/ Şu ada senin, bu ada benim/ Yelkovan kuşlarının peşi sıra../ Dünyalar vardır düşünemezsiniz/ Çiçekler gürültüyle açar/ Gürültüyle çıkar duman topraktan/ Hele martılar, hele martılar/ Her bir tüylerinde ayrı telaş/ Gün olur başıma kadar MAVİ/ Gün olur başıma kadar güneş/ Gün olur, deli gibi…” ~ Orhan Veli

Ne güzel demiş Orhan Veli.. Bu şiirin müzik eşliğindeki halini de severim Zülfü Livaneli’den…

Yıl 1992. Antalya’ya İstanbul’dan bir aile taşınır. Antalya’nın Şarampol mevkine yerleştik. Bendeniz lise son sınıfı Antalya’da okuyacağım.  Şu an için tarih olmuş gibi gözüken Antalya Gazi Lisesi’ne başladım.. Bitirdim.. Üniversite sınavına girdik.. Yaz geldi..  Yaz gelince Kaleiçi Yat Limanı bir başka güzel.. “Denizci’nin Köşesi”nde ne anılar aman yarabbim: İlk sevgilimle biralar mı içmedik, annişimle şaraplar mı.. Hemen yancağızındaki o zamanlar “Clup 29” olan eğlence mevkiinde az mı sabahlamadık. Yıldızlar kayarken kayalıklarında az mı dilek tutmadık.. Hemen üzerinden kuş bakışı limana hakim “Tophane Çay Bahçesi'”nde az mı çaylar yudumlamadık sabahın köründe ufaklıklarımla, arkadaşlarımla beraber?

Benim için özeldir, güzeldir burası. Akşamları güneşi buradan batırmayı, teknelerinin arasında dolaşmayı, her arkadaşımı, misafirimi buraya getirmeyi pek bir severim.. Herkesin bir fotoğrafı vardır arkasında yat limanı gülümserken.. Şimdi daha da güzel göründü gözüme.. Belki de annem içinde olduğu içindi:)) Bir sigara yakıp dumanını üfledim, ince bellisinde çayımı içtim.

Kaleiçi’ndeki Yat Limanı’nı görmeyeniniz kaldıysa görün derim ne yapın edin..